Hac ve Zikir
İslam’ın beş şartından biri de haccetmektir. Hac, ziyarettir. Hac, esas olarak Beytullah’ı, Allah’ın Evi’ni ziyaret etmektir
05.11.2024 08:06:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İslam'ın beş şartından biri de haccetmektir. Hac, ziyarettir. Hac, esas olarak Beytullah'ı, Allah'ın Evi'ni ziyaret etmektir.
Geniş anlamda mukaddes olan belirli yerlerin ziyaret edilmesidir. Mesela; Cenâb-ı Hakk'ın emriyle Hz. İbrahim tarafından inşâ edilen Beytullah'ın, Safâ ve Merve'nin, Arafat'ın, Müzdelife'nin, Mina'nın ziyareti mânâsına gelir.
Hacda diğer ibâdetler gibi Allah'ı bilmek, O'nu zikretmek içindir.
Âişe'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Beyt'i tavaf etmek, Safâ ile Merve arasında sa'y etmek ve Şeytan'ı taşlamak; ancak Allah'ın şânını yüceltmek ve adını anmak için meşrû kılınmıştır."
Hac niyetiyle evden çıkıştan Beytullah tavaf edilene ve ardından veda tavafı yapılıp Harem bölgesinden ayrılıncaya kadar yolda yapılan her şey, Cenâb-ı Hakk'ı zikirdir…
İstiğfar, salât ü selâm, kelime-i tevhid, tekbir, telbiye gibi zikir lafızlarıyla insan, Beytullah'ı görene kadar Cenâb-ı Hakk'ı zikreder.
Müslümanın, Beytullah'ı gördüğü zaman yaptığı da yine duadır. Zikirdir. Tavafında da yine Cenâb-ı Hakk'ı zikreder. İhrama girilen yer, yani mi'kad mahalli maddî saha ile mânevî sahanın sınırıdır.
Burada adeta dünya hayatı bitmiş, âhiret hayatı başlamıştır. İzar ve rida denilen iki parça beze sarılarak (ki bu erkekler içindir; kadınlar üzerlerindeki kıyafetleri ile ihrama girerler), niyet edip, telbiye getirmek sûreti ile ihrama girilir.
İhramlı olunan müddet içinde dünya hayatında helâl olan bazı şeyler artık haramdır. İnsan, ihramlı iken tamamen Cenâb-ı Hakk'ı düşünerek bir yolculuk yapar. İhram bir kefeni giymek gibidir. Telbiye, ihrama girerken ve büyük Şeytan taşlanıncaya kadar okunan bir zikirdir, ibâdettir.
Telbiye şudur: "Lebbeyk, Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l mülk lâ şerike lek."
Anlamı: Davetine sözüm ve özümle geldim Allah'ım, emrin başım üstüne... Davetine özüm ve sözümle geldim. Senin hiçbir ortağın yoktur. Emrin başım üstüne... Hamd Senin, nimet Senin, mülk de Senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur.
Cabîr'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Müezzinler ve telbiyeciler, kabirlerinden ezan okuyarak ve telbiye getirerek haşrolacaklardır."
Hadis-i şerif, telbiyecilerin yaptıkları işin büyüklüğünü ifade etmesi bakımından mânidardır. Bu da "Allah'ı zikir en büyüktür" gerçeğinin ifadesidir.
Beytullah'ı görünce telbiye getirilir, "Allahuekber" diye tekbir alınır, "Lâ ilâhe İllallah" diye tehlilde bulunulur. Salât ve selâm okur.
"Ey Allah'ım, şu mübarek Beyt'in şeref, hürmet, azamet, mehabet, yücelik ve güzelliğini artır. O'na ta'zim ve hürmet eden, hac ve umre yaparak onu ziyaret edenlerin de şeref, mertebe, yükseklik ve iyiliğini çoğalt. Allah'ım Sen Selâm'sın; selâmet ancak Sendendir. Bizi selâmetle yaşat ve selâmet yurdu olan Cennet'ine koy. Ey Celâl ve İkram sahibi Allah'ım, Sen her şeyden yüce ve her varlıktan üstünsün."
Bu dua ile ilgili bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: Huzeyfe b. Üseyd'den, "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), Beyt'i gördüğü zaman şöyle derdi:
Allah'ım! Beyt'inin şerefini, ta'zimini, kerâmetini, iyilik ve heybetini artır!"
Sonra Hacer-i Esved tarafına yönelerek tekbir alınır. Hacer-i Esved selâmlanır. Mümkünse, kimseye eziyet vermeden öpülür veya el sürülür, dua edilir.
Tavafın başlangıcında ve Hacerü'l-Esved'in her istilâmında ve her defa ona uğradığında şöyle denilir:
"Allahümme îmânen bike ve tasdîkan bi-Kitâbike ve vefâen bi ahdike ve ittibâen lisünneti nebiyyike ve habibike muhammedin sallalhu aleyhi ve sellem."
Anlamı: "Allah'ım! Senin kitabına, habibin Peygamberin Muhammed'inin (sallallahu aleyhi ve âlihi) sünnetine iman ve tasdik ederek Sana olan ahdime vefa ederek (tavafımı yapıyorum)."
Tavafta dünya ve âhirete ait dualar edilir, Allah'a yalvarılır. Bunların tamamı Allah'ı zikir içindir, Allah'ı zikirdir.
Arafat'a giderken yine telbiye getirilir. Tevhid okunur. Kur'ânı Kerim okunur, ilahiler kasideler okunur. Arafat başlı başına bir zikirdir, tesbihattır. Kur'ân-ı Kerim okumak, dua yapmak, vakfe, özetle Arafat'ın tamamı zikirdir.
O gün hakikaten bir ana-baba günüdür. Başka bir âlemdir. Zilhicce'nin 9. günü öğle vaktine kadar hüccac, zikirle, vaaz u nasihatle, Kur'ân-ı Kerim'le, namazla vaktini değerlendirir. İstiğfar edilir. Salât ü selâm getirilir, Tevhid, tekbir getirilir.
"Allahuekber Allahuekber lâ ilâhe illallahu vallahuekber Allahuekber ve lillahi'l-hamd" demek sûretiyle, tesbihle vakit değerlendirilir. Orada herkes Allah'a yakarış hâlindedir. Herkes kendi nefsinin derdine düşmüştür.
Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: "Hac Arafat'tır, hac Arafat'tır."
Hadisin mânâsı da budur. Arafat vakfesi olmadan hac farizasını ifâ etmek mümkün değildir.
Hacda telbiye, tekbir, tehlil ve istiğfarda bulunulur ki, bu aynı zaman da âyette de emredilmiştir:
"Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz."
Cenâb-ı Hakk bir başka âyet-i kerimede şöyle buyurdu: "Hac ibâdetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki, 'Ey Rabb'imiz! Bize dünyada ver' derler. Böyle kimselerin âhiretten hiç nasibi yoktur."
"Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden siz de akın. Allah'tan mağfiret dileyin. Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir."
Arafat, güneşin batışından sonra terk edilir. Arafat'tan Müzdelife'ye inilir. Orada da tamamen zikir ile meşgul olunur. Yine bu esnada âyette emredildiği şekilde zikrullaha, telbiye getirmeye, tekbir okumaya devam edilir. Vacip olan Müzdelife vakfesi yapıldıktan sonra, Mina'ya doğru yürüyüş başlar.
Cemerâtı /Şeytanları taşlamak da bir zikirdir. Şeytan taşlanırken yapılanlar da bir zikirdir. İlk gün Cemre-i Akabe denilen Büyük Şeytan taşlanır. Her bir taş atılırken, 'Bismillahi Allahuekber" denilerek, Allah zikredilerek atılır.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Teşrik günleri, yeme-içme ve Allah'ı zikretme günleridir."
Demek ki, bütün hac menâsiki başlı başına bir zikirdir. Bütün ibâdetlerin ruhu Allah'ı zikirdir. Kaldı ki, hacda fiilî olarak bunun hâli yaşanır. Bu, Allah'ın birliğini, büyüklüğünü, azamet ve kudretini topluca bütün âleme ilan etmenin ifadesidir.
Bir Müslüman, o topraklara her zaman gidemeyeceği için; Peygamber Efendimizin kabrini ziyaret etmesi, haccın adabı içerisinde sayılmıştır.
Cenâb-ı Fahr-i Âlem Efendimiz bizim peygamberimizdir, şefaatçimizdir. Cenâb-ı Peygamber Efendimizi ziyaret O'nun bize şefaat etmesinin garantisidir.
Müslüman Medine'de Muhammed Mustafa'nın (sallallahu aleyhi ve âlihi) Ravza-i Mutahhara'sını ziyaret etmek sûretiyle, mahşer meydanında şefaatini talep ederek Resûlullah'a vekâlet vermektedir.
Bu konuda Peygamber Efendimizin hadisleri mevcuttur: "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim kabrimi ziyaret ederse şefaatim ona vacip olur."
İbn Ömer'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim haccedip de ölümümden sonra kabrimi ziyaret ederse, Beni sağ iken ziyaret etmiş gibi olur."
Süleyman Çelebi'nin Mevlid-i Şerif'inde de anlattığı gibi O (s.a.a.), Cenâb-ı Hakk'ın adını adıyla beraber zikrettiği ve Arş'ına adını adıyla birlikte yazdığı ulu'l-azim bir peygamberdir. O Kur'ânı Kerim'de belirtilen zikirdir. O'na, Allah'ı zikir için salât ü selâm okunur. O'nu ziyaret de zikirdir.
Öte yandan, o mukaddes topraklara gidip de O'nu ziyaret etmemek, O'na eziyettir, O'na cefâdır. Bu nedenle Peygamber Efendimizi ziyaret, haccın edeplerindendir.
Kabirler içinde Peygamber Efendimizin kabrinden sonra ziyaret edilip ibret alınacak en güzel mekânlardan biri de Cennetü'l-Bâki'dir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde; "Ben sizi kabir ziyaretinden men etmiştim. Siz kabirleri ziyaret edin ve (onlar hakkında) fenâ söylemeyin" buyurdu.
Cennetü'l-Bâki, Mescid-i Nebi'nin doğu tarafında bulunan bir mezarlıktır. Bu kabristana ilk defnedilen zât, Peygamber Efendimizin sütkardeşi olan Osman b. Ma'zun'dur.
Peygamber Efendimizin kızları, oğlu İbrahim, torunu Hz. Hasan, Hz. Hatice dışındaki hanımları, amcası Hz. Abbâs, sütannesi Hâlime, Hz. Ali'nin annesi Fâtıma, İbn-i Abbâs, Ca'fer es-Sâdık, üçüncü halife Hz. Osman, Abdurrahmân b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas, Ebû Said el-Hudrî, İmam Mâlik ve daha birçok sahabi ve sâir İslam büyükleri burada yatmaktadır.
Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun. Bunların her biri Allah rızası için ömürlerini geçirmiş, Allah'ın rızasına nâil olmuş Allah dostlarıdır. Allah'ın dostlarını ziyaret de Allah'ı zikir içindir.
Özetle, hacda yapılan her şey baştan sona Allah'ı zikirdir. Hac zikirdir." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Geniş anlamda mukaddes olan belirli yerlerin ziyaret edilmesidir. Mesela; Cenâb-ı Hakk'ın emriyle Hz. İbrahim tarafından inşâ edilen Beytullah'ın, Safâ ve Merve'nin, Arafat'ın, Müzdelife'nin, Mina'nın ziyareti mânâsına gelir.
Hacda diğer ibâdetler gibi Allah'ı bilmek, O'nu zikretmek içindir.
Âişe'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Beyt'i tavaf etmek, Safâ ile Merve arasında sa'y etmek ve Şeytan'ı taşlamak; ancak Allah'ın şânını yüceltmek ve adını anmak için meşrû kılınmıştır."
Hac niyetiyle evden çıkıştan Beytullah tavaf edilene ve ardından veda tavafı yapılıp Harem bölgesinden ayrılıncaya kadar yolda yapılan her şey, Cenâb-ı Hakk'ı zikirdir…
İstiğfar, salât ü selâm, kelime-i tevhid, tekbir, telbiye gibi zikir lafızlarıyla insan, Beytullah'ı görene kadar Cenâb-ı Hakk'ı zikreder.
Müslümanın, Beytullah'ı gördüğü zaman yaptığı da yine duadır. Zikirdir. Tavafında da yine Cenâb-ı Hakk'ı zikreder. İhrama girilen yer, yani mi'kad mahalli maddî saha ile mânevî sahanın sınırıdır.
Burada adeta dünya hayatı bitmiş, âhiret hayatı başlamıştır. İzar ve rida denilen iki parça beze sarılarak (ki bu erkekler içindir; kadınlar üzerlerindeki kıyafetleri ile ihrama girerler), niyet edip, telbiye getirmek sûreti ile ihrama girilir.
İhramlı olunan müddet içinde dünya hayatında helâl olan bazı şeyler artık haramdır. İnsan, ihramlı iken tamamen Cenâb-ı Hakk'ı düşünerek bir yolculuk yapar. İhram bir kefeni giymek gibidir. Telbiye, ihrama girerken ve büyük Şeytan taşlanıncaya kadar okunan bir zikirdir, ibâdettir.
Telbiye şudur: "Lebbeyk, Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l mülk lâ şerike lek."
Anlamı: Davetine sözüm ve özümle geldim Allah'ım, emrin başım üstüne... Davetine özüm ve sözümle geldim. Senin hiçbir ortağın yoktur. Emrin başım üstüne... Hamd Senin, nimet Senin, mülk de Senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur.
Cabîr'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Müezzinler ve telbiyeciler, kabirlerinden ezan okuyarak ve telbiye getirerek haşrolacaklardır."
Hadis-i şerif, telbiyecilerin yaptıkları işin büyüklüğünü ifade etmesi bakımından mânidardır. Bu da "Allah'ı zikir en büyüktür" gerçeğinin ifadesidir.
Beytullah'ı görünce telbiye getirilir, "Allahuekber" diye tekbir alınır, "Lâ ilâhe İllallah" diye tehlilde bulunulur. Salât ve selâm okur.
"Ey Allah'ım, şu mübarek Beyt'in şeref, hürmet, azamet, mehabet, yücelik ve güzelliğini artır. O'na ta'zim ve hürmet eden, hac ve umre yaparak onu ziyaret edenlerin de şeref, mertebe, yükseklik ve iyiliğini çoğalt. Allah'ım Sen Selâm'sın; selâmet ancak Sendendir. Bizi selâmetle yaşat ve selâmet yurdu olan Cennet'ine koy. Ey Celâl ve İkram sahibi Allah'ım, Sen her şeyden yüce ve her varlıktan üstünsün."
Bu dua ile ilgili bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: Huzeyfe b. Üseyd'den, "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), Beyt'i gördüğü zaman şöyle derdi:
Allah'ım! Beyt'inin şerefini, ta'zimini, kerâmetini, iyilik ve heybetini artır!"
Sonra Hacer-i Esved tarafına yönelerek tekbir alınır. Hacer-i Esved selâmlanır. Mümkünse, kimseye eziyet vermeden öpülür veya el sürülür, dua edilir.
Tavafın başlangıcında ve Hacerü'l-Esved'in her istilâmında ve her defa ona uğradığında şöyle denilir:
"Allahümme îmânen bike ve tasdîkan bi-Kitâbike ve vefâen bi ahdike ve ittibâen lisünneti nebiyyike ve habibike muhammedin sallalhu aleyhi ve sellem."
Anlamı: "Allah'ım! Senin kitabına, habibin Peygamberin Muhammed'inin (sallallahu aleyhi ve âlihi) sünnetine iman ve tasdik ederek Sana olan ahdime vefa ederek (tavafımı yapıyorum)."
Tavafta dünya ve âhirete ait dualar edilir, Allah'a yalvarılır. Bunların tamamı Allah'ı zikir içindir, Allah'ı zikirdir.
Arafat'a giderken yine telbiye getirilir. Tevhid okunur. Kur'ânı Kerim okunur, ilahiler kasideler okunur. Arafat başlı başına bir zikirdir, tesbihattır. Kur'ân-ı Kerim okumak, dua yapmak, vakfe, özetle Arafat'ın tamamı zikirdir.
O gün hakikaten bir ana-baba günüdür. Başka bir âlemdir. Zilhicce'nin 9. günü öğle vaktine kadar hüccac, zikirle, vaaz u nasihatle, Kur'ân-ı Kerim'le, namazla vaktini değerlendirir. İstiğfar edilir. Salât ü selâm getirilir, Tevhid, tekbir getirilir.
"Allahuekber Allahuekber lâ ilâhe illallahu vallahuekber Allahuekber ve lillahi'l-hamd" demek sûretiyle, tesbihle vakit değerlendirilir. Orada herkes Allah'a yakarış hâlindedir. Herkes kendi nefsinin derdine düşmüştür.
Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: "Hac Arafat'tır, hac Arafat'tır."
Hadisin mânâsı da budur. Arafat vakfesi olmadan hac farizasını ifâ etmek mümkün değildir.
Hacda telbiye, tekbir, tehlil ve istiğfarda bulunulur ki, bu aynı zaman da âyette de emredilmiştir:
"Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz."
Cenâb-ı Hakk bir başka âyet-i kerimede şöyle buyurdu: "Hac ibâdetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki, 'Ey Rabb'imiz! Bize dünyada ver' derler. Böyle kimselerin âhiretten hiç nasibi yoktur."
"Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden siz de akın. Allah'tan mağfiret dileyin. Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir."
Arafat, güneşin batışından sonra terk edilir. Arafat'tan Müzdelife'ye inilir. Orada da tamamen zikir ile meşgul olunur. Yine bu esnada âyette emredildiği şekilde zikrullaha, telbiye getirmeye, tekbir okumaya devam edilir. Vacip olan Müzdelife vakfesi yapıldıktan sonra, Mina'ya doğru yürüyüş başlar.
Cemerâtı /Şeytanları taşlamak da bir zikirdir. Şeytan taşlanırken yapılanlar da bir zikirdir. İlk gün Cemre-i Akabe denilen Büyük Şeytan taşlanır. Her bir taş atılırken, 'Bismillahi Allahuekber" denilerek, Allah zikredilerek atılır.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Teşrik günleri, yeme-içme ve Allah'ı zikretme günleridir."
Demek ki, bütün hac menâsiki başlı başına bir zikirdir. Bütün ibâdetlerin ruhu Allah'ı zikirdir. Kaldı ki, hacda fiilî olarak bunun hâli yaşanır. Bu, Allah'ın birliğini, büyüklüğünü, azamet ve kudretini topluca bütün âleme ilan etmenin ifadesidir.
Bir Müslüman, o topraklara her zaman gidemeyeceği için; Peygamber Efendimizin kabrini ziyaret etmesi, haccın adabı içerisinde sayılmıştır.
Cenâb-ı Fahr-i Âlem Efendimiz bizim peygamberimizdir, şefaatçimizdir. Cenâb-ı Peygamber Efendimizi ziyaret O'nun bize şefaat etmesinin garantisidir.
Müslüman Medine'de Muhammed Mustafa'nın (sallallahu aleyhi ve âlihi) Ravza-i Mutahhara'sını ziyaret etmek sûretiyle, mahşer meydanında şefaatini talep ederek Resûlullah'a vekâlet vermektedir.
Bu konuda Peygamber Efendimizin hadisleri mevcuttur: "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim kabrimi ziyaret ederse şefaatim ona vacip olur."
İbn Ömer'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim haccedip de ölümümden sonra kabrimi ziyaret ederse, Beni sağ iken ziyaret etmiş gibi olur."
Süleyman Çelebi'nin Mevlid-i Şerif'inde de anlattığı gibi O (s.a.a.), Cenâb-ı Hakk'ın adını adıyla beraber zikrettiği ve Arş'ına adını adıyla birlikte yazdığı ulu'l-azim bir peygamberdir. O Kur'ânı Kerim'de belirtilen zikirdir. O'na, Allah'ı zikir için salât ü selâm okunur. O'nu ziyaret de zikirdir.
Öte yandan, o mukaddes topraklara gidip de O'nu ziyaret etmemek, O'na eziyettir, O'na cefâdır. Bu nedenle Peygamber Efendimizi ziyaret, haccın edeplerindendir.
Kabirler içinde Peygamber Efendimizin kabrinden sonra ziyaret edilip ibret alınacak en güzel mekânlardan biri de Cennetü'l-Bâki'dir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde; "Ben sizi kabir ziyaretinden men etmiştim. Siz kabirleri ziyaret edin ve (onlar hakkında) fenâ söylemeyin" buyurdu.
Cennetü'l-Bâki, Mescid-i Nebi'nin doğu tarafında bulunan bir mezarlıktır. Bu kabristana ilk defnedilen zât, Peygamber Efendimizin sütkardeşi olan Osman b. Ma'zun'dur.
Peygamber Efendimizin kızları, oğlu İbrahim, torunu Hz. Hasan, Hz. Hatice dışındaki hanımları, amcası Hz. Abbâs, sütannesi Hâlime, Hz. Ali'nin annesi Fâtıma, İbn-i Abbâs, Ca'fer es-Sâdık, üçüncü halife Hz. Osman, Abdurrahmân b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas, Ebû Said el-Hudrî, İmam Mâlik ve daha birçok sahabi ve sâir İslam büyükleri burada yatmaktadır.
Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun. Bunların her biri Allah rızası için ömürlerini geçirmiş, Allah'ın rızasına nâil olmuş Allah dostlarıdır. Allah'ın dostlarını ziyaret de Allah'ı zikir içindir.
Özetle, hacda yapılan her şey baştan sona Allah'ı zikirdir. Hac zikirdir." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)