Hac çok güzeldi de...

Bu kez Bektaşi fıkrasını anlatmayacağım.Hani şu fıkra;Namaza ara vermiş Bektaşî.Bütün telkin talkınlara rağmen ne yapmışsa bir türlü başlayamamış.Bir gün biri Bektaşi'ye şöyle bir formül sunmuş:Sen hele bir beş vakit aksatmadan kıl, işte o zaman ara vermeden devam edersin.Bektaşi'nin karşı cevabı ilginç olmuş:Sen hele bir kırk vakit kılma da, bakalım tekrar nasıl başlayabileceksin.Bektaşî Veli adına izafe edilen bir çok fıkraya inanmasam da, hatta bir kısmını hiç sevmesem de, bu fıkra hoşuma gider.Ve ne zaman yazıya bir müddet ara versem, başlayacağım zaman hep bu fıkra aklıma gelir.Ama dedim ya, bu kez anlatmayacağım, anlatmadım, yazdım.Bu yıl, dört sene aradan sonra hac yapmayı nasip eden Allah'a hamdolsun.Sanki ilk kez hacca gitmiş gibi oldum.Benim gibi diğer hüccaca doyumsuz bir hac yaşatan çok muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocama da en kalbî teşekkürlerimi sunmam lazım.Katıldığım hac ile ilgili bütün programlarda hep şunu söyledim.Hac İslam'ın en girift farzı olan bir ibadettir.İslam'ın diğer şartlarından namazın, orucun, zekatın kuralları hac ibadeti kadar girift değildir.Ama hac öyle mi? Değil.Hem yaşıyorsunuz, hem ölü hükmündesiniz.İhram o değil miydi?Kefenlenmiş bir canlı.Zarurî ihtiyaçları dışında yasaklı bir varlık.Ve çizgiler. En ilginci de o çizgiler.Haccın trafik işaretleri sanki.Arafat'ın trafik çizgileri ya da trafik işaretleri.Müzdelife'nin trafik çizgileri ya da trafik işaretleri.Mina'nın trafik çizgileri ya da trafik işaretleri.Hacer'ül Esvet'in trafik çizgileri ya da trafik işaretleri.Kâbe'nin trafik çizgileri ya da trafik işaretleri.Sa'y'ın trafik çizgileri ya da trafik işaretleri.Hepsinden önce ihrama girmenin, girmiş sayılmanın trafik çizgileri ya da trafik işaretleri...Ve zamanlama...Öyle keyfinize göre hareket edemezsiniz.Zamana ve zemine dikkat etmek zorundasınız.Hac nedir?Zaman ve zemindir.Alın size Müslimî bir tarif.Yanlış mı? Hayır.Sadece kısa ve öz.Ama "efradını camii ağyarını mani" hoş bir tarif olsa gerek.Trafik kurallarının ihlalinde nasıl ceza gerekiyorsa, hac ibadetinin çizgilerini ve işaret lambalarını görmezden gelmek, unutmak, bir an gaflete düşüp ihlal etmek için de ceza gerekir.Toplamına "cinayet'ül hac/haccın cinayetleri" denmesi de çok ilginç, bu ihlaller birer cinayet fiilini işlemeye denk.İşte bütün bu kuralları size hatırlatacak, yaşatacak, fiili olarak işletecek ve ihlallerin durumunda ne gibi cezanın gerektiğini size bildirecek bir "görevli" şart ise, baştan sona manevî olayların cereyan ettiği bu ibadetten nasibin ölçüsünde seni istifade ettirecek birinin, bir gönül rehberinin varlığı da şarttır.Hac ile ilgili katıldığım her programda bunları söyledim.Özellikle dönüşlerde karşılaştığımız bazı hacı adaylarının; "vallahi bir şey anlamadım, ibadet yapmaya mı geldim, yoksa turistik geziye mi ayırt edemedim. Başımızda bir görevli vardı ki evlere şenlik..." şeklindeki serzenişleri beni haklı çıkartan serzenişlerdir. Bir vilayetin ticaret odası başkan yardımcısı aynen bu ifadeleri kullanmıştı bana Medine Havaalanı'nda.Biz bütün bunları söylerken, hac ibadetini bir ticari meta haline getiren Diyanet'e bir ithamda bulunmak gibi bir niyetimiz yoktur.En basit bir misal.Her hacı adayından Diyanet 85 milyon "sağlık hizmeti" karşılığı ücret alıyor.Yüz bin hacıdan alınan bu paranın toplamı ne yapıyor, hiç düşündünüz mü?Peki benim teşkilattan hac süresince sağlıkla ilgili bir talebim olmadı. Peki bu durum ya diğer on binlerce hacı için de böyle ise.Suudî yetkililer sizden bazı hizmetler için makbuz karşılığında para alıyor.Çadır parası, semtler arası intikal ücretleri v.s.Eğer siz bu kuponları kullanmadıysanız, dönüşlerde havaalanlarında kurulan ofislerden kuponlarını verip paranızı iade alabiliyorsunuz.Aynı sistemi Diyanet niye yapmasın?Sağlık hizmetini kupon karşılığı verirsin, eğer hacı adayı hizmet almamışsa niye 85 milyon ödesin kuruma.Efendim altyapı hizmetleri ücretsiz mi getiriliyor?İyi de her sene 8.5 trilyonluk altyapı hizmeti mi getiriyorsunuz diye bir soru gelmez mi insanın aklına?Herhalde Diyanet topyekün Hicaz bölgesinin altyapısını onarmıyor ya.Sağlık hizmetlerindeki garabetleri "görevlilerden" dinleyin.Bir başka şeyin altını daha çizmiştim.Asistan sistemine geçilsin diye.Yorucu ve girift bir ibadet olduğu için ilk kez hacca giden bir "görevli" yüzünün akıyla bu görevi yerine getirmesi mümkün değil.Böyle olunca da, çözümü şu şekilde bulmak mümkün; asistan sistemi.Ne demek?Şu demek.Daha önce hac yapmış tecrübe sahibi görevlinin yanına ilk kez hac giden görevliyi asistan olarak verirsiniz o yıl tecrübe sahibi olur, bir sonraki sene onun yanına bir acemi verirsiniz, böylece "görevliler" daha rahat hizmet götürür hacılara.Efendim bu ayrıca bir masraf değil mi? Kolayı var, her yıl teşkilatınızı, bulunması elzem olanların dışında hicaza taşımayıp masrafları azaltırsınız olur biter.Sadece sağlık hizmetleri için 8.5 trilyon.Peki ya hacı adaylarından aylar önce alınan toplam para ne kadar?  Kâbe'nin yanı başında bana Safa Tepesi neresidir diye soran Diyanet Görevlisi arkadaşın halini görseydiniz, bana hak verirdiniz diye düşünüyorum. Yanı başında ileri derecede miyop, ayakta durmaktan ve yürümekten aciz seksenlik bir hacı ile Safa'yı arıyor garibim.Safan olsun hoca.Ne yapsın "görevli" ilk kez gelmiş. Emrinde yaş haddinden emekli elli hacı.Hepsi sinir küpü.Biz bu haklı gerekçelerimizi sıralarken Diyanet'in görevinde gözümüz olduğu için yapmıyoruz.Biz yol gösteriyoruz.Birileri bize her hac dönemi "sansür" uygulasa da biz doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz.Daha nicelerine biz aynı ikazları yapmadık mı!Nice sıkıntılara, ambargolara ve tehditlere rağmen.Öte alemde herkesin diyeceği bir şey olmalı.