Ha ruh satmışsın ha ruhsat vermişsin

Şu sözleri iyi okuyun!

"Afrika'ya gelenler hiçbir şey vermedikleri gibi elmas, altın, yer altındaki madenleri alıp gittiler ama hırsları, açgözlülükleri ve tamahları sebebiyle ne yazık ki, Afrika'yı kurutmaktan vazgeçmediler. Bütün maddi zenginliğini aldığı gibi bu ülkeler, Afrika'nın insanını da maalesef gasp ettiler."

Alkışlanacak bir tespit değil mi?

Bu sözler, "Batılılar geldiğinde ellerinde İncil, bizim ellerimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı" diyen Kenya'nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyatta'ya da AİT değil.

Ya kimin sözleri? Sayın Erdoğan'ın. Evet, 2013 yılında Afrika ziyaretinde bu ve daha çok uzun cümleler kurmuştu Sayın Erdoğan. 

Ama aynı Erdoğan, 'özelleştirme' adı altında, 'devlet fabrika işletmez' mantığı ile 'Devleti şirket gibi yöneteceğiz' diyerek cumhuriyetin kazanımlarını, yeraltı, yerüstü zenginliklerini, tarım arazilerini vs. sattı, sattırdı, satıyor.

Satışa bak satışa

Sayın Erdoğan'ın başı olduğu hükümet 2004 yılında çıkardığı yasa ile devletin madenden aldığı vergiyi % 2'ye düşürdü. Küresel Yahudi sermayesine sahip şirketler ülkemize koştu. 

400'den fazla yabancı firma, topraklarımızı parsellemeye başladı. Bilançoyu 2021 Ocak ayında Enerji Bakanı Fatih Bey açıkladı: "Verdiğimiz ruhsatlarla yabancı firmalar ülkemizden 382 ton altın çıkardı."

Ama Sayın Erdoğan 2018 yılında milletimize şöyle sesleniyordu: "Türkiye'nin zengin doğal kaynakları, petrolü, gazı ve altını yok ama hepsinden öte zekamız var."

Şimdi Sayın Erdoğan başta olmak üzere bakanlarımız altın, petrol, doğalgaz müjdesi veriyorlar. Bor ve toryum kaynaklarımızın değerini açıklıyorlar.

Anlaşılacağı üzere insan için zeka çok önemli!

Oysa bir uyarıcımız da vardı

BTP'nin ebedi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 'maden' başlığında da 'global sömürü sistemine' dikkat çekerek hem siyaseti, hem de milletimizi uyararak, 'madenler milli servetimizdir, satmayın, devlet-millet işbirliği ile çıkarıp, ekonomiye kazandırın' diyor ve dünya çapında şu örnekleri veriyordu: 

"Dünyanın en fakir ülkesi Sierra Leona, dünyanın elmas madenleri bakımından en zengin ülkesidir. 

ABD'nin bugün ajanları ile karıştırdığı Nijerya, Yemen, Etiyopya, Tanzanya ve Burundi gibi ülkeler de zengin maden yataklarına sahip olmalarına rağmen; bu yatakları global maden firmalarına kaptırdıkları için yokluğa ve açlığa mahkumdurlar.

Maalesef aynı akıbet, hazine üzerindeki Türkiye için de geçerlidir. 

Yıllardır, ülkemizin petrol ve maden bakımından fakir olduğunu duyan bizler, yaptığımız araştırmalar neticesinde, ülkemizin 3 katrilyon dolarlık maden rezervine malik olduğunu tespit ettik.

Yeraltı kaynaklarımız konusunda bize öğretilen her şey koca bir yalandır. Dünya bor rezervinin yüzde 67'si ülkemizdedir. Bor rezervinde dünya birincisiyiz. 

Yine altın rezervinde, Güney Afrika'dan sonra 6 bin 500 ton ile ikinci sıradayız. 

Toryum, trona, zeolit, pomza, bakır, krom, nikel, demir, taşkömürü, linyit, kurşun, çinko ve gümüş konusunda da Türkiye en ön sıralardadır."

Milletimiz inanmadı. Muhalefet görmezden geldi ve hükümet ne var ne yok sattı. 

Haliyle yine Prof. Dr. Haydar Baş'ın tabiriyle 'hazine üzerinde oturan dilenci' konumuna geldik. Şimdi hükümet 'sabır' istiyor.

'Bugünkü özelleştirmeler o günkü kapitülasyonlardır'

Osmanlı'yı kapitülasyonların bitirdiği gerçeğini tarihçiler, ekonomistler uzun uzun anlatırlar. 

Bu gerçeği ülkemizin geldiği nokta ile kıyaslayan tek kişi ise BTP Lideri Hüseyin Baş'tır.

Sayın Baş şunları söylüyor: 

"Atatürk, kapitülasyonların hiçbirini kabul etmedi. Bugünkü özelleştirmeler o günkü kapitülasyonlardır. O zaman biz de kabul etmeyelim. 

Ancak bu noktada birleşirsek Atatürkçü olabiliriz, aksi halde siz tiyatro oynuyorsunuz demektir. 

Siyasilerde 'her şeyi özelleştirelim, uyum yasası altında tahdit uygulayalım, ithalat yapalım ki O mutlu olsun, çiftçiyi bitirelim, hayvancıyı bitirelim, sanayiciyi bitirelim, özelleştirmeler yapalım' mantığı var. 

Nerede kaldı senin milliyetçiliğin, Atatürkçülüğün, devletçiliğin, nerede bunlar? Hani biz Türk milletiydik, her şeyi yapardık?"

Sattığını alacağız kapattığını açacağız

BTP olarak özelleştirme politikasına karşı olduklarını ifade eden Hüseyin Baş, "Ben benim olanı, halkımın lehine işleteceğim, neyi özelleştirdilerse geri alacağız. Halkımız, bizi iktidar etsin, neyi özelleştirdilerse geri alacağız. Hangi fabrikayı kapattılarsa geri açacağız. Bugünkü ekonominin sebebi bu. Her şeyi özelleştirdin, her şeyi kapattın, bütün yeraltı rezervlerimizi başkalarına sattın ve biz Türk milleti olarak, 'bize de bir şey yok mu' diye ağzımız açık izliyoruz" dedi.

Geç kalmış olsak da zaman bizim olanı geri alma zamanı. Zaman hakkını isteme zamanı.