Anadolu'nun şu ya da bu köşesinden, şu ya da bu vesile ile şehirlere göçmüş, şehirlere doluşmuş insanlar köylerinde en fazla neyin hasretini çekerler?
Bardak elinde, evlere su servisi yapan sucuyu bekleyen yaşlı amca "ah bizim köyün falanca gözesi" diyerek iç geçirmez mi derinden?
Doğup büyüdüğümüz, bütün sınırlarını adım adım ezberlediğimiz köylerimizden, asla unutamadığımız isimler göze isimleri değil midir?
Karadağ'ın dibinde Karapınar, Yedi Gözeler, Sivri'nin sırta tırmanırken sağlı sollu bizi selamlayan gözeler... Bizim köyden hatırladığım göze isimleri.
Dedelerimizi, onların dedelerini, daha önceki nesilleri o topraklara bağlayan biraz da o buz gibi suların fışkırdığı soğuk gözeler değil midir?
"Su hayattır" demişler, o sularla hayat bulmuşlar ve civarlarında mesken eylemişler.
Bugün sözü gözeden açtık niye?
Kerim Kitabımızın sayfalarına bir göz atarsanız çok sayıda "göze" vurgusuna rastlarsınız ve Cennet ehline vaad edilen ikramların başında sanki gözeler geliyor.
Müttakilerin, yani Rahman'ın has kullarının cennetlerde ve gözlerin başında bulunacaklarını müjdeleyen çok sayıda Kur'an ayeti var.
Bir de Kerim Kitabımızda; "altlarından ırmaklar akan cennet bahçeleri" ifadesi sıkça tekrarlanır, bu ifadelerin geçtiği ayetleri Mekke'de, simsiyah taşların arasında ve elli derece sıcaklıkta okumak ya da dinlemek çok daha sarsıcı ve etkileyci oluyor.
Tıpkı şunun gibi?
Yeryüzünün herhangi bir köşesinde, herhangi bir caminin mihrabında şu ayeti görüp anlamaya çalışıyorsunuz; "Ey peygamber! Biz, senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu, Allah ve Cibril'den haber beklediğini görüyoruz. Merak etme, elbette seni, hoşlanacağın bir kıbleye döndüreceğiz."
Aynı ayeti bir de Peygamber mescidinde, mübarek kabr-i şerifinin hemen önündeki mihrapta görüyorsunuz ve adeta çarpılıyorsunuz, bir mihraptaki ayete bir de kabr-i şerife bakıp kalıyorsunuz dakikalarca.
Şimdi de gözelerden söz eden Kur'an ayetlerine bir göz atalım:
"İyiler de, karışımı kâfur/hoş koku olan bir kadehten içerler.
(O kâfur öyle) bir gözedir ki Allah'ın iyi kulları ondan içerler ve istedikleri yere onu akıtırlar." (İnsan: 5-6).
"Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarında, güçlü ve Yüce Allah'ın huzurunda hak meclisindedirler." (Kamer: 54-55).
"Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve gözelerin başlarında bulunacaklar. Şüphesiz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı." (Zariyat: 15-16).
"Fidanlarla dolu iki cennet. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?
Onlarda akan iki göze vardır. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?" (Rahman: 48-51).
"Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır. Şimdi, Rabbinizin cömertliğini nasıl inkâr edebilirsiniz?
Onlar koyu yeşil iki cennettir. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? İkisinde de durmadan fışkıran iki göze vardır. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?" (Rahman: 62-67).
Bardak elinde, evlere su servisi yapan sucuyu bekleyen yaşlı amca "ah bizim köyün falanca gözesi" diyerek iç geçirmez mi derinden?
Doğup büyüdüğümüz, bütün sınırlarını adım adım ezberlediğimiz köylerimizden, asla unutamadığımız isimler göze isimleri değil midir?
Karadağ'ın dibinde Karapınar, Yedi Gözeler, Sivri'nin sırta tırmanırken sağlı sollu bizi selamlayan gözeler... Bizim köyden hatırladığım göze isimleri.
Dedelerimizi, onların dedelerini, daha önceki nesilleri o topraklara bağlayan biraz da o buz gibi suların fışkırdığı soğuk gözeler değil midir?
"Su hayattır" demişler, o sularla hayat bulmuşlar ve civarlarında mesken eylemişler.
Bugün sözü gözeden açtık niye?
Kerim Kitabımızın sayfalarına bir göz atarsanız çok sayıda "göze" vurgusuna rastlarsınız ve Cennet ehline vaad edilen ikramların başında sanki gözeler geliyor.
Müttakilerin, yani Rahman'ın has kullarının cennetlerde ve gözlerin başında bulunacaklarını müjdeleyen çok sayıda Kur'an ayeti var.
Bir de Kerim Kitabımızda; "altlarından ırmaklar akan cennet bahçeleri" ifadesi sıkça tekrarlanır, bu ifadelerin geçtiği ayetleri Mekke'de, simsiyah taşların arasında ve elli derece sıcaklıkta okumak ya da dinlemek çok daha sarsıcı ve etkileyci oluyor.
Tıpkı şunun gibi?
Yeryüzünün herhangi bir köşesinde, herhangi bir caminin mihrabında şu ayeti görüp anlamaya çalışıyorsunuz; "Ey peygamber! Biz, senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu, Allah ve Cibril'den haber beklediğini görüyoruz. Merak etme, elbette seni, hoşlanacağın bir kıbleye döndüreceğiz."
Aynı ayeti bir de Peygamber mescidinde, mübarek kabr-i şerifinin hemen önündeki mihrapta görüyorsunuz ve adeta çarpılıyorsunuz, bir mihraptaki ayete bir de kabr-i şerife bakıp kalıyorsunuz dakikalarca.
Şimdi de gözelerden söz eden Kur'an ayetlerine bir göz atalım:
"İyiler de, karışımı kâfur/hoş koku olan bir kadehten içerler.
(O kâfur öyle) bir gözedir ki Allah'ın iyi kulları ondan içerler ve istedikleri yere onu akıtırlar." (İnsan: 5-6).
"Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarında, güçlü ve Yüce Allah'ın huzurunda hak meclisindedirler." (Kamer: 54-55).
"Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve gözelerin başlarında bulunacaklar. Şüphesiz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı." (Zariyat: 15-16).
"Fidanlarla dolu iki cennet. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?
Onlarda akan iki göze vardır. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?" (Rahman: 48-51).
"Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır. Şimdi, Rabbinizin cömertliğini nasıl inkâr edebilirsiniz?
Onlar koyu yeşil iki cennettir. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? İkisinde de durmadan fışkıran iki göze vardır. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?" (Rahman: 62-67).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025