ABD, askeri üstünlüğüne rağmen, girdiği hiçbir savaşı kazanamamıştır. 'Savaş hukuku', 'insan hakkı' demeden, asker-sivil öldürmüş, yakmış, yıkmış, ama sonunda işgal ettiği her ülkeden çıkmak zorunda kalmıştır. Irak ve Afganistan'da da sonuç böyle olacaktır. ABD'nin kazandığı tek savaş, "gerçek hiçbir şeydir, imaj herşeydir" anlayışıyla yürüttüğü psikolojik ve propaganda savaşıdır. Bu savaşın öncülüğünü devlet başkanları yapmaktadır. Zira ABD'de devlet başkanı, bu alanda eğitilmiş, uzmanlaşmış kişilerden seçilmektedir. En son savaşçıyı, yani Obama'yı gördük. Evet, Obama gerçekten tam bir imaj savaşçısı. Türkiye'de olduğu gibi, dünyada her sözünden ve hareketinden bir anlam çıkarmaya hazır bir basın ordusu bulursa, Obama 'imaj kahramanı' da olabilir. Zbigniew Brzezinski'ye göre Obama, ABD'nin ikinci şansı, yani son şansıdır. Çünkü ABD'nin üçüncü şansı olmayacaktır. O bakımdan ABD'nin etkin ve egemen güçlerinin hepsi tetikte, hepsi seferber olmuş durumda. Brzezinski, 'İkinci Şans-Üç Amerikan Başkanı ve Amerikan Süper Gücünün Krizi' adlı kitabında şöyle diyor: " Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra Amerika dünyanın tek süper gücü haline geldi. Ancak, bu olaydan sonra iş başına gelen üç başkan, yani, baba George Bush, Bill Clinton ve son olarak da oğul Bush, 'dünya lideri' olamadılar. Dünyanın tek süper gücü olan Amerika'nın ihtiyaç duyduğu 'dünya liderliği' vasıflarını yerine getiremediler. Bu yüzden de Amerika Birleşik Devletleri, belki süper güç oldu, ama bu liderlik eksikliği yüzünden 'dünya gücü' haline gelemedi". Demek ki, ABD'lilerin Obama'ya yüklediği görev dünya liderliğidir. Obama'nın bunu yerine getirmek için kullandığı sihirli kelime 'değişim'dir. Kralların bile tek başına hiçbir şey yapamadıkları gerçeğinden hareketle söyleyelim: "Obama'nın 'değişim' sözü boştur, aldatmacadır". ABD'nin kuruluşu, 'Aşikar Alın Yazısı- Bariz Kader-Önlenemez Kader Doktrini' adını verdikleri bir inanca dayanır. Bu inanca göre, ABD'liler, İsrailoğulları gibi seçilmiş halktır ve Amerika kıtasına yerleşmelerini Tanrı emretmiştir. ABD'nin eski senatörlerinden Albert Beveridge, söz konusu inancın gereği olarak şunları söyler: "Amerikan Cumhuriyeti Tanrı tarafından yönlendirilen bir devlettir. Bu cumhuriyetin liderleri yalnızca devlet adamı değil, aynı zamanda Tanrının peygamberleridir". ABD eski Başkanı Bush, "dünyadaki zulmü kaldırmak için Tanrı beni görevlendirdi" dememiş miydi? "Dinin Obama'nın politikasında etkisi ne olacak?" sorusuna Noam Chomsky bakınız ne cevap veriyor: "Başlangıcından bugüne dek Amerika tarihinde takdiri ilâhi ilkesi geçerlidir. Olan her şeyde Tanrının iradesi söz konusudur ve Birleşik Devletler, yerli halkı yok etmiş olsa da Tanrının iradesinin yönettiği kutsal ülkedir. Bu bakış açısı geçmişten bugüne dek uzanır". Bu inanç değişmeden, ABD'nin ve Obama'nın değişeceğini beklemek safdilliktir. Noam Chomsky'nin, Obama için söylediği şu sözler de çok dikkat çekicidir : "Obama, her zaman belirsizlikle maluldür.... Obama'nın söylediklerinden, onun kim olduğunu çıkaramazsınız. Sol bile Obama'nın Irak savaşına ilkesel olarak karşı olduğunu sanıyor. Peki öyle mi? Obama için Irak savaşı stratejik bir hataydı. Irak savaşını ilkesel olarak reddetmek demek, bu savaşın yanlış olduğunu söylemeyi gerektirir, böyle olmayacağını söylemeyi değil. Nazi generalleri de Stalingrand'dan sonra bu kadar ileri gitmenin bir hata olduğunu söylemişlerdi". Obama'yı bir barışsever, değişimci olarak görenlere, bu sözleri ithaf ederek, şu gerçeği haykıralım: "ABD ve yeni başkanı Obama değişmedi, dünya değişti dünya". Sovyetler Birliği'nin son devlet başkanı Gorbaçov'un şu sözünü kulağımıza küpe yapalım: "ABD süper güç olamaz. Süper güç kavramı bir soğuk savaş kavramıdır". Rus Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Prof. İgor Panarin, "Bu kriz Amerika'yı bölecek... Dünya üzerinde ağırlığı kalmayan Amerika Birleşik Devletleri kendi sınırları içinde de otoriteyi kaybedecek, 10 yıl içerisinde bölünecek ve yerine 6 bağımsız devlet kurulacaktır" diyor. İşte, görmemiz ve ona göre tedbir almamız gereken gerçekler bunlardır. Gerçeklerden kaçmayalım, Obama'nın imajına koşmayalım. Obama'yı ABD'de başkanlık koltuğuna çıkaran da bu gerçeklerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018