Bu nasıl soru, diyen olabilir! Adamlar uçak gemisi yapıyor, nükleer santraller, uçan, kaçan, yatan arabalar üretiyor. Gökyüzünü suyoluna çevirmiş, teknolojiye jimnastik yaptırıyor. İşte böyle devletler buğday üretir mi?
Arama motorlarına, 'dünyada en çok buğday üreten ülkeler hangisidir' yazdığımızda cevaplar hepinizi şaşırtabilir!
Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Rusya, ABD, Fransa, Kanada, Pakistan, Ukrayna, Avusturalya ve Almanya.
2020-21 yılları üretimler miktarları şöyle:
Çin: 132,3000,000 ton
Hindistan: 98,500,000 ton
Rusya: 85,900,000 ton
ABD: 47,300,000 ton
Fransa: 36,900,000 ton
Avustralya: 31,800,000
Kanada: 30,000,000
Pakistan: 26,700,000
Ukrayna: 26,200,000
Almanya: 24,500,00
Gördüğünüz üzere sanayisi, teknolojisi gelişmiş ülkeler hele hele coğrafi şartları da müsaitse toprağı hiç mi hiç ihmal etmemişler ve ekmişler.
İlginçtir bir bilgi daha vereyim. En çok buğday üreten bu 10 ülkenin 5'i de aynı zamanda en buğday satan ülke durumunda.
Nükleer güç Rusya'nın tarım ihracatı 37,3 milyon ton
İkinci sırada bir başka süper güç var: ABD. Tarım ihracatı 26,1 milyon ton
Kanada: 26,1 milyon ton, Fransa: 19,8 milyon ton ve Ukrayna: 18,1 milyon ton ile beşinci sırada.
Fransa ve Ukrayna'ya dikkat çekmek istiyorum. Fransa'nın yüzölçümü Türkiye'nin yarısından biraz fazla: 543.965 km². Bu coğrafyada 68 milyon insan yaşıyor. Yani metrekareye göre Türkiye'den daha kalabalık. Ama o Fransa topraklarının %52'si tarım arazisi olarak kullanıyor ve ABD'den sonra en büyük tarım üretici.
Ukrayna yüzölçümü olarak Fransa'dan büyük Türkiye'den epeyce küçük 603.548 km². Topraklarının yarısında tarım yapıyorlar.
Türkiye'nin yüzölçümü 783.562 km². Dört iklimin yaşandığı, üç tarafı denizlerle çevrili, nehirleri, ovaları adına türküler yakılan, toprağa 'ana' denilen Anadolu'da 'toprak ana' adeta bizlere küstü.
Arama motorlarına, dünyada en çok buğday ithal eden ülkeler yazın. İşte ilk 5:
Mısır: 13 milyon ton
Türkiye: 11 milyon ton
Endonezya: 10,75 milyon ton
Çin: 9,5 milyon ton
Cezayir: 7,7 milyon ton
Mısır ve Cezayir'in çölleri fazla, diyelim. Endonezya'nın nüfusu çok, afetleri fazla diyelim. Çin zaten 1,5 milyarı doyuruyor.
Türkiye'nin derdi ne? Sorunu ne? Neden üretmedi de en çok alanlar arasına girdi?
Bekir Pakdemirli, Sayın Erdoğan tarafında liyakat ve ehliyet sahibi olarak görülmüş olacak ki, Tarım Bakanı olarak atandı.
1, 2, 3 derken neredeyse 4 yıl o koltukta kaldı. Şimdi istifa etti. İstifa yeter mi?
Pakdemirli'nin bakanlık yaptığı dönemde buğday ithalatı % 78 artıyor. 2014-2017 yılları arasında 18,8 milyon ton buğday ithal eden Türkiye Pakdemirli döneminde 33,5 ton buğday ithal etmiş.
Bu tablo ayıbın ötesinde bir şey. Sadece Pakdemirli mi? Şövalye Mehdi Eker, yerli tohum kullananları yasaklayan Faruk Çelik hesap vermelidir.
Sonuca gelirsek! Buğday üretmek ayıp değildir. Dünyanın en gelişmiş ekonomileri buğday ve tarım ürünleri üreterek gelişmekte olan ülkeleri kendilerine Pazar yapıyor.
Az gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerin ise karınlarını doyurarak bir anlamda onlara kendilerini ilah olarak kabul ettirip, istediklerini yaptırıyorlar.
Oysa bir uyarıcı da gelmişti
"Tüketim eksenli tek analiz olan Milli Ekonomi Modeli'ne (MEM) göre kaynaklar sınırsızdır. Doyumsuz kapitalizmin sömürü zihniyetinin tersine insan ihtiyaçlarının sınırlı olduğu hakikati tezde izah edilir. MEM'e göre yeryüzünde kaynak sıkıntısı yoktur.
Bu, yeraltı kaynakları için böyle olduğu gibi, güneş enerjisi, nükleer enerji, rüzgâr enerjisi, akıntı enerjisi, dalga enerjisi için de söz konusudur.
Aynı şey insan neslinin devamı için bir zaruret olan tarım ürünleri konusunda da geçerlidir.
Gelişen teknolojik imkânların da yardımıyla bundan elli sene evvel yılda bir kez ürün alınan tarlalardan yılda iki, hatta üç sefer mahsul almak artık mümkündür.
Ancak kapitalizmin stratejik bir saha olan tarım üzerindeki planları, insanlığın geleceği için olmazsa olmaz tarım ürünlerini de sömürü aracı haline getirmiştir.
Öyle ki, dünyanın kendi kendine yeten yedi tarım ülkesinden biri olan Türkiye dahi, artık ekim yapmak ve yetiştirmek yerine ithal eder konumdadır.
Bağımsız Türkiye Partisi olarak bizler, tahditleri kaldıracağız; devlete ait toprakları uzun vadeli, sembolik ücretler karşılığında kiraya vereceğiz; bizim dönemimizde ürün fiyatları çiftçiler tarafından üretici kooperatif üzerinden belirlenecek; devlet üreticinin yetiştirdiği ürünün yüzde 50'sine en az 6 ay evvelinden avans verecek; ithal ürünlere karşılık yerli üreticinin korunması devlet garantisinde sağlanacak; devlet ürünlere pazar garantisi verecek.
Gübre ve tarım ilaçları konusunda yatırımları teşvik edeceğiz; çiftçiye emeklilik desteği ve doğal afetlere karşı sigorta desteği sağlayacağız derken, tezimiz olan Milli Ekonomi Modeli'ne güvenerek bunları vaat etmiştik.
Kapitalist mantıkta hiçbir sahaya olmayacağı gibi tarıma da destek yapılmaz. İflas eden, bankalara her şeyi ile borçlanan çiftçinin tek çaresi biziz.
Yine tarımın stratejik önemi dikkate alındığında bu sahaya gereken önemi vererek, onu koruyacak olan tek sistem de bizim tezimizdir." (Prof. Dr. Haydar Baş)
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025