Dinin tekinsiz ellerde oyuncak haline getirilerek kitleleri uyuşturmak için bir araç olarak kullanıldığı bu âhir zamanda hakkı söyleme yürekliliği gösterebilmek niyetiyle ilahiyatçı olmaya karar verdim. Siyasî ve dinî açıdan birçok yanlış düşüncenin kol gezdiği okulumda, neredeyse her ders farklı bir tartışmanın içerisinde buluyorum kendimi. Bu tartışmalardan bir tanesini paylaşmak istiyorum sizlerle.Geçenlerde hadis dersimizde; camiye işeyen bedeviye, şehirliler gibi cami âdâbını öğrenme imkanı olmadığı için kızmayan Peygamberimizin hoşgörüsünden bahsediyorduk. Dersin hocası Gezi Direnişi'nde camiyi direnişçilere açmanın da benzer güzellikte bir davranış olduğundan bahsederken; AKP'ye olan kayıtsız, şartsız imanıyla tanıdığım öğrencilerden biri, "Ama hocam, bence o planlanmış bir durumdu; ben onları samimi bulmuyorum" sözleriyle konuyu böldü. Onunla benzer düşünce yapısındaki başka bir tanesi de onu onayladı.Dehşete düştüm. İzin isteyerek söz aldım ve arkadaşların camiye sığınma videolarını izlemediklerinden emin olduğumu, izleselerdi orada direnenlerin hangi şartlarda camiye sığındıklarını ve camiyi adeta bir revir görevinde kullandıklarını göreceklerini, caminin böyle güzel bir amaçla açılmasının ne kadar erdemli bir davranış olduğunu, nitekim bu güzel hareketin büyük bir topluluğun önyargısını yıkmaya da vesile olduğunu söyledim. Son olarak arkadaşlar gibi düşünenlerin, doğruyu söyleyen imamı sürgün ettirdiklerini de belirtmeden geçemedim.Birkaç dakika öncesinde Peygamberimizin güzel ahlâkından, hoşgörüsünden bahsedenler; üzerinden bir-iki dakika bile geçmeden, tek suçları(!) hükümetin yanlışlarını haykırmak olan insanlara düşmanca tavırlar sergileyebiliyorlar. Obama'nın dahi Müslüman olabileceğini iddia edecek kadar engin bir hoşgörü(!) anlayışına sahip olan bu insanlar, kendi ülkelerinin Müslüman Türk evladına tahammül edemiyorlar. İçlerinde bulundukları bu elim çelişkiyi fark edecek basireti de çoktan yitirmişler ne yazık ki.Bu türden tartışmalara mâruz kaldıkça; Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın neden bugüne dek birçok konuşmasında ilahiyat öğrencileri olan bizleri uyardığını, yanlışlara karşı ayık ve uyanık olmamızı tembihlediğini, her durumda hakkı söylemekten çekinmememizi tavsiye ettiğini çok daha iyi kavrıyorum. Hüseynî duruşu kendine dâvâ edinmiş böyle bir liderin arkasında olmasaydık, bizler de dini yaşadığını iddia edip aslında kafalarında kurdukları ve İslam'ın özünden tamamen farklı olan inançlara iman edenler arasında olabilirdik.Bir davayı savunanlar, bir devri değiştirenler; çoğunlukla zaferlerini göremeden bu dünyadan göçerler. Bu aşamada hayatî bir karar almamız gerekiyor. Arkamızdan gelecek nesillerce; "Kabataş iftirasını atanlar", "yolsuzlukla ayakkabı kutularını dolduranlar", "haksızlığa karşı susanlar", "korkaklar", "yalancılar", "bâtıla yoldaşlık edenler", "üç kuruşluk menfaat uğruna imanını satanlar" olarak mı anılmak istersiniz; "İmam Ali'nin Zülfikâr'ı misali yanlışa zerre fırsat vermeyen, bâtılın karşısında sıradağlar gibi duran Hüseyinler" olarak mı anılmak istersiniz? Seçim sizin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Nuray Şenaslan / diğer yazıları
- Haydar Hoca'nın yetiştirdiği gençliği bilir misiniz? / 18.03.2015
- Gelecek nesiller tarafından nasıl anılmak istersiniz? / 05.03.2015
- Asıl mesele insan meselesi / 19.02.2015
- Asıl ütopya burada! / 14.02.2015
- Karar verme zamanı / 04.02.2015
- Alevi canlara selam olsun / 07.01.2015
- Mevlanayı anarken yüzünüz hiç kızarmadı mı? / 04.01.2015
- Sonsuz bir ummanı müjdeleyen lider / 19.12.2014
- Ayrıştırmaya çalışanlara inat birliğimizi haykıralım! / 11.12.2014
- Bu yapılanların dindeki yeri nedir? / 04.12.2014
- Gelecek nesiller tarafından nasıl anılmak istersiniz? / 05.03.2015
- Asıl mesele insan meselesi / 19.02.2015
- Asıl ütopya burada! / 14.02.2015
- Karar verme zamanı / 04.02.2015
- Alevi canlara selam olsun / 07.01.2015
- Mevlanayı anarken yüzünüz hiç kızarmadı mı? / 04.01.2015
- Sonsuz bir ummanı müjdeleyen lider / 19.12.2014
- Ayrıştırmaya çalışanlara inat birliğimizi haykıralım! / 11.12.2014
- Bu yapılanların dindeki yeri nedir? / 04.12.2014