Ülke olarak, millet olarak öyle bir seçim kampanyası yaşadık, öyle bir seçim dönemi geçirdik ki kazanan kim olursa olsun millet olarak çok şeyimizi kaybettik.
Bir seçim süreci geldi geçti ama aynı zamanda yürekleri, aynı zamanda milleti ayakta tutan direkleri de deldi geçti.
Seçim sonrası ekonomik olarak devleti ve milleti hangi tehlikelerin beklediğini işin uzmanlarına bırakarak, bu seçimin bize maddi olarak kaça mal olduğunu ekonomistlere bırakarak şu tesbiti yapalım ki; bu seçim seksen iki milyonun gönül dünyasını delik-deşik etmiş ve delip geçmiştir.
Seçim sürecinin başlamasından itibaren son güne, son günün son saatine kadar iktidar çevreleri tarafından son derece ağır, son derece yaralayıcı, son derece acıtıcı, son derece incitici ve ayrıştırıcı bir dil
kullanılmıştır.
Diyebiliriz ki, üç aylık kampanya boyunca kullanılan sivri, sineleri delip geçen dilin meydana getirdiği korkunç tahribat nice on yıllar boyunca onarılamaz, açtığı derin yaralar on yıllar boyunca sarılıp
iyileştirilemez.
Halen iktidar partisinin milletvekili olan, geçmişte de çeşitli bakanlıkların başında bulunmuş olan bir zatın; "bize vereceğiniz bir oy yarın ruzi mahşerde beratınız olacaktır" cümlesi ile başlayan saçmalıklar, toplumu derinden sarsan söylemler bir birini izlemiş, neredeyse her gün yeni skandal söylemlere sahne olmuştur.
İktidar partisinin bir başka vekili; "31 Mart seçimlerinde emaneti bize teslim ederseniz, yarın size hesap sorulmayacaktır" diyerek mevcut saçmalıklara tuz-biber ekmiş, eleştirilere cevap verirken de; "din bizim tekelimizde değil, siz de kullanabilirsiniz" diyerek daha büyük bir skandal söyleme imza atmıştır.
Devletin en tepesinde bulunan Sayın Cumhurbaşkanının kampanya boyunca kullandığı sivri, sakıncalı ve toplumu kamplaştırıcı söylemleri sayıp-dökmeye ise zaten yerimiz de zamanımız da yetmez.
Kampanya boyunca kaç miting yaptıysa istisnasız hepsinde; "kürdistan istiyorsanız Irak'ın Kuzeyinde Kürdistan, gidin orada yaşayın" diyerek en yetkili ağızdan bir komşu ülkenin bölünmüşlüğünü yüzlerce defa ilan etmiştir ki bu, kolay kolay affedilecek bir gaf değildir.
Bir yerel seçim böylece geldi geçti ama koca bir ülkeyi, koca bir milleti tam bağrından deldi geçti.
Toplumun ve devletin sinesinde açtığı maddi çukurlar, maddi uçurumlar bir yana, toplumun manevi dünyasında, kültürel yapısında ve dini hassasiyetlerinde öylesine derin yaralar açtı ki onarımı için kaç tane on yıl geçmesi gerekir, kestirmek mümkün değil.
Bir seçim geldi geçti ama aynı zamanda deldi geçti ne yazık ki.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025