Sayın Başbakanımızın, ortalama altı milyar lira maaşla geçinemediğini ve bu yüzden ticaretle uğraştığını, bazı şirketlerde ortaklığı bulunduğunu söylemesi, özellikle işsiz, aşsız, aç, açık milyonlar üzerinde şok etkisi yaptı.
Çevremizde bu kadar yoğun konuşulan bir konuyu bir yazı ile geçiştiremezdik, bu yüzden, dün yayınlanan "Boş geçmeyin! Başbakana yardım" adlı yazımızın bir devamı olarak aynı konuyu bir kaç paragraf daha konuşalım, dedik.
Asgari ücretin üçyüz milyon olduğu ve bu üçyüz milyona çalışmaya akşamdan razı olan ama bulamayan on milyonu aşkın işsizin bulunduğu bir ülkenin başbakanı altı milyara geçinemediğini söylememeliydi.
Üniversite mezunu gençlerin simit satarak, çay ocağında garsonluk yaparak geçinmeye çalıştığı, pazarlarda limon satarak cep harçlığı biriktirdiği bir ülkede, üstelik birbuçuk yıldır oturduğu iktidar koltuğunda, yeni iş alanları açma konusunda hiç bir adım atmamış, atamamış olan bir başbakanın, asgari ücretin onsekiz-yirmi katı bir para ile geçinemediğini kesinlikle söylememeliydi.
Kendi köyünden, komşu köylerden kurbanlık hayvan toplayan, borçlanarak kamyon tutup İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirlere götürüp yarısından çoğunu geri getiren, komşuları para beklerken sattık diye bildikleri hayvanlarını kapılarında bulan, topyekün besicilikle uğraşan bir bölgenin birbirine girmesine, zarara uğramasına sebep olan bir dönemin, bir uygulamanın başbakanı bunu söylememeliydi. Kendi partilerinin sözcüsü durumunda bir kanal aracılığı ile ve kendillerinin atadığı bir Diyanet İşleri Başkanı'nın ağzından kurbanın vacip değil sünnet olduğunu ilan ederek kurban ibadetinin yarıya yarıya düşmesine, satışların durmasına sebep olup, Erzurum'da, Ağrı'da, Ardahan'da, Kars'ta birbuçuk metre karda yırtık ayakkabı ile dolaşanlara yeni binlercesinin eklenmesini sağladıktan sonra altı milyar maaşla geçinemiyorum demek en hafif ifadesiyle bu çilekeş milletle alay etmektir.
Ülkemizde şok gelişmeler ve şok haberler çok sık olduğu için, sonra gelen öncekini silip süpürüyor zihinlerden, ama bu açıklamanın şokunu bu toplum uzun süre unutmayacak, unutamayacaktır. Çünkü her an, her saat, her gün birebir yaşadığı bir durum.
Kahvenin önünden geçerken, cebinde çay parası olmadığı için içeri giremeyen, başı önünde geçen delikanlımız altı milyara maaş meselesini hatırlayacaktır.
Çocuğunun istediği, bir haftadır her akşam hatırlattığı kalemini, defterini, delik ayakkabısının yerine yenisini alamayan ve her akşam yeni yeni bahaneler uydurmak zorunda kalan baba, başbakanın altı milyar maaşla geçinemediğini acı tebessümler eşliğinde hatırlayacaktır, hatırlamaktadır.
Erzurum'da, Ilıca'da, Çat'ta, Doğubeyazıt'ta, Kars'ta, Ardahan'da evlerini eşyaları ile birlikte kar sularına, sellerine kaptıran, bir kilo makarna alıp çocuklarına kaynatacak evi de, ocağı da bulunmayan ayazdaki vatandaşın, çilekeş anaların, gözü yaşlı ninelerin aklından asla ve asla çıkmayacaktır bu altı milyar maaşla geçinememe meselesi...
Çevremizde bu kadar yoğun konuşulan bir konuyu bir yazı ile geçiştiremezdik, bu yüzden, dün yayınlanan "Boş geçmeyin! Başbakana yardım" adlı yazımızın bir devamı olarak aynı konuyu bir kaç paragraf daha konuşalım, dedik.
Asgari ücretin üçyüz milyon olduğu ve bu üçyüz milyona çalışmaya akşamdan razı olan ama bulamayan on milyonu aşkın işsizin bulunduğu bir ülkenin başbakanı altı milyara geçinemediğini söylememeliydi.
Üniversite mezunu gençlerin simit satarak, çay ocağında garsonluk yaparak geçinmeye çalıştığı, pazarlarda limon satarak cep harçlığı biriktirdiği bir ülkede, üstelik birbuçuk yıldır oturduğu iktidar koltuğunda, yeni iş alanları açma konusunda hiç bir adım atmamış, atamamış olan bir başbakanın, asgari ücretin onsekiz-yirmi katı bir para ile geçinemediğini kesinlikle söylememeliydi.
Kendi köyünden, komşu köylerden kurbanlık hayvan toplayan, borçlanarak kamyon tutup İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirlere götürüp yarısından çoğunu geri getiren, komşuları para beklerken sattık diye bildikleri hayvanlarını kapılarında bulan, topyekün besicilikle uğraşan bir bölgenin birbirine girmesine, zarara uğramasına sebep olan bir dönemin, bir uygulamanın başbakanı bunu söylememeliydi. Kendi partilerinin sözcüsü durumunda bir kanal aracılığı ile ve kendillerinin atadığı bir Diyanet İşleri Başkanı'nın ağzından kurbanın vacip değil sünnet olduğunu ilan ederek kurban ibadetinin yarıya yarıya düşmesine, satışların durmasına sebep olup, Erzurum'da, Ağrı'da, Ardahan'da, Kars'ta birbuçuk metre karda yırtık ayakkabı ile dolaşanlara yeni binlercesinin eklenmesini sağladıktan sonra altı milyar maaşla geçinemiyorum demek en hafif ifadesiyle bu çilekeş milletle alay etmektir.
Ülkemizde şok gelişmeler ve şok haberler çok sık olduğu için, sonra gelen öncekini silip süpürüyor zihinlerden, ama bu açıklamanın şokunu bu toplum uzun süre unutmayacak, unutamayacaktır. Çünkü her an, her saat, her gün birebir yaşadığı bir durum.
Kahvenin önünden geçerken, cebinde çay parası olmadığı için içeri giremeyen, başı önünde geçen delikanlımız altı milyara maaş meselesini hatırlayacaktır.
Çocuğunun istediği, bir haftadır her akşam hatırlattığı kalemini, defterini, delik ayakkabısının yerine yenisini alamayan ve her akşam yeni yeni bahaneler uydurmak zorunda kalan baba, başbakanın altı milyar maaşla geçinemediğini acı tebessümler eşliğinde hatırlayacaktır, hatırlamaktadır.
Erzurum'da, Ilıca'da, Çat'ta, Doğubeyazıt'ta, Kars'ta, Ardahan'da evlerini eşyaları ile birlikte kar sularına, sellerine kaptıran, bir kilo makarna alıp çocuklarına kaynatacak evi de, ocağı da bulunmayan ayazdaki vatandaşın, çilekeş anaların, gözü yaşlı ninelerin aklından asla ve asla çıkmayacaktır bu altı milyar maaşla geçinememe meselesi...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025