İsveç'in başkenti Stockholm'deki Türk Büyükelçiliği önünde yaşanan Kur'an yakma eylemini, başta bu çirkin olaya izin veren Stockholm hükümeti olmak üzere NATO'dan ABD'ye kadar çoğu Batılı ülke 'ifade özgürlüğü' şeklinde nitelemişlerdi.
Ortaya çıktı ki, Kur'an yakılırken akıllarına gelen 'ifade özgürlüğü' gerekçesi, bir grup yine Stockholm'de İsrail Büyükelçiliği önünde Tevrat yakmak isteyince unutulmuş.
Kur'an provokasyonuna polis korumasında izin veren İsveç, Tevrat sayfası yakma eylemine izin vermemiş.
Olayın ayrıntılarını paylaşan İsrail'in İsveç Büyükelçisi Ziv Nevo Kulman,
"Müslüman bir grubun, Stockholm'deki İsrail Büyükelçiliği önünde Tevrat parşömeni yakacağını duymak bizi endişelendirdi. Son birkaç gündür bu nefret dolu eylemin gerçekleşmemesi için gece gündüz çalışıyoruz. Yerel polisle ve İsveç Dışişleri Bakanlığı ile sıkı temas kurduk. İsveç makamlarına yönelik çabalarımız neticesinde söz konusu grup, Tevrat yakma eyleminden vazgeçti" açıklamasında bulundu.
Demek ki istenirse böyle eylemlere engel olunabiliyormuş.
Tevrat yakma eylemi konusunda İsrail'in taleplerini dikkate alıp gereğini yapan İsveç, Kur'an yakma eylemi öncesinde Türkiye'nin taleplerine kulaklarını tıkadı.
Bu yaşanan, Batılı ülkelerin Türkiye ve Müslümanlar söz konusu olduğunda her zaman ortaya çıkan çifte standart örneklerinin son halkasıdır.
Kim ne derse desin bunun nedeni gâvurluk damarlarıdır.
Teslis inancı iliklerine kadar işlemiş olan bu ülkelerin gâvur damarlarını aşıp, Müslümanlar ve de elbette Türkler konusunda hangi mesele olursa olsun 'adaletli' davranmaları istisnalar dışında pek mümkün olmuyor.
Bu yüzden özelde Türkiye olarak, genelde ise tüm İslam âlemi olarak başta yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim olmak üzere değerlerimize saygı gösterilmesini bekliyorsak, bu değerlerimizi hedef alan saldırı girişimlerinin Tevrat örneğinde olduğu gibi engellenmesini istiyorsak öncelikle ekonomik ve askeri olmak üzere tüm alanlarda güçlü olmak zorundayız.
Bizim değerlerimize saygı göstermeyen Batılı ülkelere gücümüzün önünde eğilmekten başka bir seçenek bırakmamak zorunda olduğumuz gerçeği asla unutulmamalıdır.
Al ABD'yi vur İsveç'e
Gâvurluk deyince elbette bu konuda İsveç yalnız değil. ABD'nin de bu konuda İsveç'ten aşağı kalır yanı yok.
NATO'daki 'sözde' müttefikimiz ABD, malumunuz çeşitli gerekçeler uydurarak bize ne F-35 ne de F-16 satmaya yanaşmıyor.
Ama aynı ABD, Yunanistan'a F-35 satmakta beis görmüyor…
Şu sıralarda Türkiye'ye yeni F-16 satışı ve var olan F-16'larımızın modernizasyonu ABD Kongresi'nin gündeminde.
ABD'li Demokrat Senatör Jeanne Shaheen, Türkiye'nin F-16 satın almasına, iki kuzey Avrupa ülkesinin NATO üyeliği TBMM tarafından onaylanmadıkça karşı çıkacağını açıklamış.
ABD Senatosu'nun Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Bob Menendez de aynı gerekçeyle Türkiye'ye F-16 satışına karşı çıkacağını açıklamıştı.
Böyle giderse F-16 satın alabilmemiz bile imkansız…
Yani İsveç ve Finlandiya'ya NATO'ya giriş onayı vermemekte sizin ne kadar haklı gerekçeleriniz olursa olsun bunlar ABD'lilerin zerre kadar umurlarında değil. İstediklerini alana kadar size ellerindeki tüm imkânlarla baskı yapmaya devam edecekler.
Demek ki gâvurluk damarı konusunda İsveç yalnız değil. Aynı damar başta NATO'daki 'sözde' müttefikimiz ABD olmak üzere tüm Batılı dostlarımızda(!) emin olalım fazlasıyla var.
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024