Galatasaray Kadıköy'de net bir skorla Fenerbahçe'yi dağıttı: 1-3.
Bu derbide bir olgu net bir şekilde gözüktü. Galatasaray ezeli rakibi Fenerbahçe'den tüm kategorilerde açık ara önde.
Galatasaray hem fizik güç hem bireysel yetenek hem de takım oyunu ve strateji anlamında Fenerbahçe'den üstündü.
Hafta içi derbi öncesi yazılanlara bakınca Fenerbahçe'nin temkinli bir oyun oynayacağı ve de Barış Alper, Sara, Torreira gibi Galatasaraylılara tedbir alacağı yazıldı.
İşin açıkçası Fenerbahçe savunmasında dikkatli oynayacağı düşüncesi hakim idi.
Maç başladıktan hemen sonra görünen manzara bu yazılanlar ile uyuşmuyordu çünkü Fenerbahçe son derece süratli ve oyununu Galatasaray'a kabul ettirmek isteyen bir şekilde oyuna başladı.
Galatasaray ise karşı baskı ile Fenerbahçe'yi durdurmak istedi.
Halbuki maç öncesi karşı baskı yapacak tarafın Fenerbahçe olacağı bekleniyordu.
Doğrusunu söylemek lazım gelirse Galatasaray'ın karşı baskısı çok da işe yaramadı.
Bu baskıya rağmen Fenerbahçe hücumda tehditkar gözüktü.
Tabii Fenerbahçe elindeki kadro yapısına göre oynanması mümkün olmayan bir plan uyguluyordu.
Her zaman yazdığım gibi ve de her zaman yazacağım gibi futbolda sürat ile organizasyon arasında zıt bir ilişki vardır.
Bir de üstüne bu yeteneğe sahip olmayan oyuncular ile oynarsanız bunu hiç beceremezsiniz.
Fenerbahçe'nin başına da gelen bu idi. Fakat maçın Galatasaray'a dönmesini sağlayan olgu bu değildi.
Oyunun Galatasaray'a dönmesini bizzat Galatasaray'ın bildiği oyunu plan olarak rakibine dayatması ile gerçekleşti.
Galatasaray baktı ki karşı baskı ile Fenerbahçe'nin hızını kesemeyecek oyunun temposunun düşmesini sağlayacak tutumlar içine girdi.
Fenerbahçe'nin de temponun düşmesine mani olacak aksiyonları göstermemesi direksiyondaki kontrolü Galatasaray'a geçirdi.
Ondan sonra zaten karşılaşma Dries Mertens ve Gabriel Sara için tam kıvamına geldi.
Bunlar daha düşük tempolarda oyunu daha iyi organize eden oyuncular.
Size bir şey söyleyeyim. Futbolda yavaş oynayan kazanmaya daha yakındır bence.
Soğukkanlılık ve organize yavaşlığı sürate tercih ediyorum. Galatasaray'ın da başardığı bu idi.
Zaten Galatasaray'ı değerlendiren yazılarda takımın geriden oyun kurmaya eğilimli olduğu yazılıdı.
Bu benim zihnimde Galatasaray'ın yavaş tempoda daha iyi oynadığı ile eşit anlamda bir ifade.
Galatasaray kontrollü oynadı ve Fenerbahçe'yi dağıttı. Maç kolayca 0-2'ye geldi.
Ben her şeye rağmen Galatasaray'ın Mertens ve Sara'yı yeteri kadar kullanmadığı kanısındayım.
Her ikisi de gol attı fakat daha etkili olabilirlerdi.
Bir bakıma Galatasaray yavaş oyun ile birlikte temkini de elden bırakmadı.
Buna gerek var mıydı ben bilemiyorum ama Galatasaray daha da farklı bitirebilirdi.
Bu karşılaşma bir kere daha gösterdi ki İsmail Yüksek iyi niyetli ama Fenerbahçe'yi hücuma taşıyacak kapasiteleri yetersiz.
İsmail Yüksek'in Fenerbahçe'nin el freni olduğunu hatta bazen el bombasına dönüştüğünü düşünüyorum.
Fenerbahçe'de gözüken bir diğer olgu da Youssef En-Nesyri.
Bu oyuncu ceza sahası içinde topun gidebileceği noktaları iyi tahmin edebildiğini düşünüyorum.
Ne var ki son vuruşları biraz zayıf gibi.
Allan St-Maximin gerçekten çok süratli. Fenerbahçe'nin hücumlarının tehditkar olmasında önemli bir paya sahip.
Ne var ki gerçek anlamda pasörlük yanı zayıf.
Fenerbahçe'de anlamsız hata yapan birçok oyuncu vardı.
Mesela 45+4 ayağı düzgün oyunculardan Dzeko bir pas attı.
Sağdan sola doğru ceza sahasına paralel giden öylesine vurduğu topu almak için bir tek Fenerbahçeli oyuncu bile hamle yapmadı. Fenerbahçe'nin durumu bu yani.
Bir başka uyumsuzluk örneği ise 57'den.
Tadic zamanında pas vermeyince top altı pas içindeki Dzeko'nun arkasına düştü. Zamanında pası alabilseydi Dzeko topu boş kaleye yollayabilirdi.
Sözümona Tadic bu maçın kilit oyuncusu olacaktı. Böyle kilit oyuncu ile bu sonuç çok olağan.
Evet Galatasaray çok önemli bir galibiyet aldı.
Hem prestij yükseltti hem de liderliği kimseye kaptırmadı.
Daha öncede yazdım Türkiye Süper Ligi'nde Galatasaray ve diğerleri var gibi bir durum oluştu.
Bakalım özellikle Fenerbahçe ve Beşiktaş bu duruma nasıl bir çözüm üretecekler.
Bu derbide bir olgu net bir şekilde gözüktü. Galatasaray ezeli rakibi Fenerbahçe'den tüm kategorilerde açık ara önde.
Galatasaray hem fizik güç hem bireysel yetenek hem de takım oyunu ve strateji anlamında Fenerbahçe'den üstündü.
Hafta içi derbi öncesi yazılanlara bakınca Fenerbahçe'nin temkinli bir oyun oynayacağı ve de Barış Alper, Sara, Torreira gibi Galatasaraylılara tedbir alacağı yazıldı.
İşin açıkçası Fenerbahçe savunmasında dikkatli oynayacağı düşüncesi hakim idi.
Maç başladıktan hemen sonra görünen manzara bu yazılanlar ile uyuşmuyordu çünkü Fenerbahçe son derece süratli ve oyununu Galatasaray'a kabul ettirmek isteyen bir şekilde oyuna başladı.
Galatasaray ise karşı baskı ile Fenerbahçe'yi durdurmak istedi.
Halbuki maç öncesi karşı baskı yapacak tarafın Fenerbahçe olacağı bekleniyordu.
Doğrusunu söylemek lazım gelirse Galatasaray'ın karşı baskısı çok da işe yaramadı.
Bu baskıya rağmen Fenerbahçe hücumda tehditkar gözüktü.
Tabii Fenerbahçe elindeki kadro yapısına göre oynanması mümkün olmayan bir plan uyguluyordu.
Her zaman yazdığım gibi ve de her zaman yazacağım gibi futbolda sürat ile organizasyon arasında zıt bir ilişki vardır.
Bir de üstüne bu yeteneğe sahip olmayan oyuncular ile oynarsanız bunu hiç beceremezsiniz.
Fenerbahçe'nin başına da gelen bu idi. Fakat maçın Galatasaray'a dönmesini sağlayan olgu bu değildi.
Oyunun Galatasaray'a dönmesini bizzat Galatasaray'ın bildiği oyunu plan olarak rakibine dayatması ile gerçekleşti.
Galatasaray baktı ki karşı baskı ile Fenerbahçe'nin hızını kesemeyecek oyunun temposunun düşmesini sağlayacak tutumlar içine girdi.
Fenerbahçe'nin de temponun düşmesine mani olacak aksiyonları göstermemesi direksiyondaki kontrolü Galatasaray'a geçirdi.
Ondan sonra zaten karşılaşma Dries Mertens ve Gabriel Sara için tam kıvamına geldi.
Bunlar daha düşük tempolarda oyunu daha iyi organize eden oyuncular.
Size bir şey söyleyeyim. Futbolda yavaş oynayan kazanmaya daha yakındır bence.
Soğukkanlılık ve organize yavaşlığı sürate tercih ediyorum. Galatasaray'ın da başardığı bu idi.
Zaten Galatasaray'ı değerlendiren yazılarda takımın geriden oyun kurmaya eğilimli olduğu yazılıdı.
Bu benim zihnimde Galatasaray'ın yavaş tempoda daha iyi oynadığı ile eşit anlamda bir ifade.
Galatasaray kontrollü oynadı ve Fenerbahçe'yi dağıttı. Maç kolayca 0-2'ye geldi.
Ben her şeye rağmen Galatasaray'ın Mertens ve Sara'yı yeteri kadar kullanmadığı kanısındayım.
Her ikisi de gol attı fakat daha etkili olabilirlerdi.
Bir bakıma Galatasaray yavaş oyun ile birlikte temkini de elden bırakmadı.
Buna gerek var mıydı ben bilemiyorum ama Galatasaray daha da farklı bitirebilirdi.
Bu karşılaşma bir kere daha gösterdi ki İsmail Yüksek iyi niyetli ama Fenerbahçe'yi hücuma taşıyacak kapasiteleri yetersiz.
İsmail Yüksek'in Fenerbahçe'nin el freni olduğunu hatta bazen el bombasına dönüştüğünü düşünüyorum.
Fenerbahçe'de gözüken bir diğer olgu da Youssef En-Nesyri.
Bu oyuncu ceza sahası içinde topun gidebileceği noktaları iyi tahmin edebildiğini düşünüyorum.
Ne var ki son vuruşları biraz zayıf gibi.
Allan St-Maximin gerçekten çok süratli. Fenerbahçe'nin hücumlarının tehditkar olmasında önemli bir paya sahip.
Ne var ki gerçek anlamda pasörlük yanı zayıf.
Fenerbahçe'de anlamsız hata yapan birçok oyuncu vardı.
Mesela 45+4 ayağı düzgün oyunculardan Dzeko bir pas attı.
Sağdan sola doğru ceza sahasına paralel giden öylesine vurduğu topu almak için bir tek Fenerbahçeli oyuncu bile hamle yapmadı. Fenerbahçe'nin durumu bu yani.
Bir başka uyumsuzluk örneği ise 57'den.
Tadic zamanında pas vermeyince top altı pas içindeki Dzeko'nun arkasına düştü. Zamanında pası alabilseydi Dzeko topu boş kaleye yollayabilirdi.
Sözümona Tadic bu maçın kilit oyuncusu olacaktı. Böyle kilit oyuncu ile bu sonuç çok olağan.
Evet Galatasaray çok önemli bir galibiyet aldı.
Hem prestij yükseltti hem de liderliği kimseye kaptırmadı.
Daha öncede yazdım Türkiye Süper Ligi'nde Galatasaray ve diğerleri var gibi bir durum oluştu.
Bakalım özellikle Fenerbahçe ve Beşiktaş bu duruma nasıl bir çözüm üretecekler.
Akın Göksu / diğer yazıları
- Eyüpspor galibiyeti kaçırdı / 21.12.2024
- Yüksek tempo ve heyecan / 17.12.2024
- Kalp masajına gerek kalmadı / 16.12.2024
- İki puanı ikram ettik / 13.12.2024
- Taraftar çok ama çok haklı / 12.12.2024
- Futbol gevşemeye gelmiyor / 09.12.2024
- Bomboş derbi / 08.12.2024
- Hikâyesi olmayan maç / 03.12.2024
- Eyüpspor hata yapmadı / 02.12.2024
- Ah Osimhen vah Osimhen / 29.11.2024
- Yüksek tempo ve heyecan / 17.12.2024
- Kalp masajına gerek kalmadı / 16.12.2024
- İki puanı ikram ettik / 13.12.2024
- Taraftar çok ama çok haklı / 12.12.2024
- Futbol gevşemeye gelmiyor / 09.12.2024
- Bomboş derbi / 08.12.2024
- Hikâyesi olmayan maç / 03.12.2024
- Eyüpspor hata yapmadı / 02.12.2024
- Ah Osimhen vah Osimhen / 29.11.2024