Başbakan Erdoğan'ın Paris ziyareti Aralık'ta takvim bekleyen Türkiye için önemli bir ayak teşkil ediyor.
İki vitesli, iki kankili AB'nin Almanya'dan sonra en etkili üyesi Fransa'nın Türkiye'ye tavrı önemli.
İspanya, İngiltere, Hollanda ve İtalya'dan alınan (aksi bir durum yaşanmazsa)destekten sonra geriye Fransa-Almanya bloğu kalıyor.
Almanya Başbakanı Schröder Türkiye'ye şartlı bir teklif sundu; ama kafası hala netleşmiş değil.
Basından çıkan şartlı destek haberlerinin yanlış değerlendirmelere neden olduğunu söyleyen Alman Başbakan kendi açıklamasının ayakbağı olması gibi bir durum doğurmayacağını vurgulamayı ihmal etmedi.
Schröder'i bu düşünceye/açıklamaya sevkeden ve ikili tavır almasına neden olan faktör Türk diyasporası.
Almanya'daki iki buçuk milyon Türk'ün oy potansiyeli olarak bilincini taşıyan Schröder, bir yandan marjinal Almanlar'ın gönlünü almayı, öte yandan Türkler'in sırtını sıvazlamayı ihmal etmiyor.
"Almanya'yı er geç ikna ederim'' diyen Ankara için asıl sorun Fransa.
Fransa, Almanya'ya nazaran Türkiye daha mesafeli duruyor. Fransa'nın öyle kolay kolay yumuşaması sözkonusu değil.
Fransız hükümetin ve muhalefetinin Türkiye aleyhine aldığı üstüste parlamento kararları bunun göstergesi. Ermeni sözde Soykırım iddialarını Fransa bugün bile ısıtıtıp ısıtıp Türkiye'nin önüne koymaktan çekinmiyor.
Türkiye'nin AB üyeliği Fransız siyasetini ikiye bölmüş durumda.
Sağ partiler arasında iktidardaki Halk Hareketi
Birliği, Fransa Demokrasi Birliği ve Ulusal Cephe Türkiye'nin üyeliğine karşılar..
Sol partilerden Sosyalist Parti Türkiye'yi şartlı destekliyor. Yeşil Parti ise Türkiye'ye ılımlı.
Sağ partiler özünde redci. Sol partiler ise mesafe koyuyor.
Peki bu Sol mesafe nasıl aşılacak?
" Türkiye Cumhuriyeti Sözde Ermeni Soykırımını kabul ederse"
"Evet biz Türkler zamanında Ermeniler'i katlettik özür dileriz'' derseniz Fransız solcuları da ikna olmuş olacaklar.
Türkiye'yi hazır yakalayan Fransız iş ve askeri çevreleri savunma sistemleri ve ekonomik alanlarda Türk pazarlarına eskisinden daha çok girerek ayrıcalık elde etmeyi de planlıyorlar.
Başbakan Erdoğan, 3 günlük resmi ziyareti boyunca Ankara'nın AB üyeliği konusunda Fransa'dan destek isteyecek.
Le Parisien gazetesi'ndeki araştırma sonuçları ile Erdoğan'ın ziyareti aynı zamanlamaya rastladı. "kamuoyu yoklamalarına göre, Fransız halkının büyük bir kısmının Türkiye'nin üyeliğine karşı çıktığı" yazıldı.
ABD ile kedi-köpek geçinen Chirac'ın Türkiye'nin üyeliğine bakışı net değil.
AB Anayasasının mimari Eski Fransa Cumhurbaşkanı D'estaing ise Türkiye'den kıllanıyor.
Sağcılar Türkiye'den endişeli.
Fransız solu sözde demokratik açılımlar adına Türkiye'den milli hassasiyetlerini ayaklara altına almasını bekliyor.
Fransa'nın Sağı da, Solu da Türkiye'ye açık mesafe koymuş durumda.
Ulusal çıkarlarını en iyi savunan ülkelerden biri kabul edilen Fransa'nın Sağı Solu Türkiye'den beklenti içerisinde.
Sözler verilip umutlar aşılansa da;
Fransa'nın Sağı Solu belli olmaz.
İki vitesli, iki kankili AB'nin Almanya'dan sonra en etkili üyesi Fransa'nın Türkiye'ye tavrı önemli.
İspanya, İngiltere, Hollanda ve İtalya'dan alınan (aksi bir durum yaşanmazsa)destekten sonra geriye Fransa-Almanya bloğu kalıyor.
Almanya Başbakanı Schröder Türkiye'ye şartlı bir teklif sundu; ama kafası hala netleşmiş değil.
Basından çıkan şartlı destek haberlerinin yanlış değerlendirmelere neden olduğunu söyleyen Alman Başbakan kendi açıklamasının ayakbağı olması gibi bir durum doğurmayacağını vurgulamayı ihmal etmedi.
Schröder'i bu düşünceye/açıklamaya sevkeden ve ikili tavır almasına neden olan faktör Türk diyasporası.
Almanya'daki iki buçuk milyon Türk'ün oy potansiyeli olarak bilincini taşıyan Schröder, bir yandan marjinal Almanlar'ın gönlünü almayı, öte yandan Türkler'in sırtını sıvazlamayı ihmal etmiyor.
"Almanya'yı er geç ikna ederim'' diyen Ankara için asıl sorun Fransa.
Fransa, Almanya'ya nazaran Türkiye daha mesafeli duruyor. Fransa'nın öyle kolay kolay yumuşaması sözkonusu değil.
Fransız hükümetin ve muhalefetinin Türkiye aleyhine aldığı üstüste parlamento kararları bunun göstergesi. Ermeni sözde Soykırım iddialarını Fransa bugün bile ısıtıtıp ısıtıp Türkiye'nin önüne koymaktan çekinmiyor.
Türkiye'nin AB üyeliği Fransız siyasetini ikiye bölmüş durumda.
Sağ partiler arasında iktidardaki Halk Hareketi
Birliği, Fransa Demokrasi Birliği ve Ulusal Cephe Türkiye'nin üyeliğine karşılar..
Sol partilerden Sosyalist Parti Türkiye'yi şartlı destekliyor. Yeşil Parti ise Türkiye'ye ılımlı.
Sağ partiler özünde redci. Sol partiler ise mesafe koyuyor.
Peki bu Sol mesafe nasıl aşılacak?
" Türkiye Cumhuriyeti Sözde Ermeni Soykırımını kabul ederse"
"Evet biz Türkler zamanında Ermeniler'i katlettik özür dileriz'' derseniz Fransız solcuları da ikna olmuş olacaklar.
Türkiye'yi hazır yakalayan Fransız iş ve askeri çevreleri savunma sistemleri ve ekonomik alanlarda Türk pazarlarına eskisinden daha çok girerek ayrıcalık elde etmeyi de planlıyorlar.
Başbakan Erdoğan, 3 günlük resmi ziyareti boyunca Ankara'nın AB üyeliği konusunda Fransa'dan destek isteyecek.
Le Parisien gazetesi'ndeki araştırma sonuçları ile Erdoğan'ın ziyareti aynı zamanlamaya rastladı. "kamuoyu yoklamalarına göre, Fransız halkının büyük bir kısmının Türkiye'nin üyeliğine karşı çıktığı" yazıldı.
ABD ile kedi-köpek geçinen Chirac'ın Türkiye'nin üyeliğine bakışı net değil.
AB Anayasasının mimari Eski Fransa Cumhurbaşkanı D'estaing ise Türkiye'den kıllanıyor.
Sağcılar Türkiye'den endişeli.
Fransız solu sözde demokratik açılımlar adına Türkiye'den milli hassasiyetlerini ayaklara altına almasını bekliyor.
Fransa'nın Sağı da, Solu da Türkiye'ye açık mesafe koymuş durumda.
Ulusal çıkarlarını en iyi savunan ülkelerden biri kabul edilen Fransa'nın Sağı Solu Türkiye'den beklenti içerisinde.
Sözler verilip umutlar aşılansa da;
Fransa'nın Sağı Solu belli olmaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005