Kendi şahsi menfaati, siyasi tercih ve parti çıkarları baltalandığı zaman, menfaat muslukları kısıldığı zaman var gücüyle bağıran, sağa-sola saldıran, ortalığı ateşe verecek kadar gözü kara bir kitle ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği her gün biraz daha netleşiyor.Tam da "Ankara'yı şerrin merkezi Brüksel ve Washington'u hayrın, şefaatin merkezi" kabul eden türedi bir Müslüman tipi?
Bin beş yüz yıllık İslam geleneğinde ve İslam ana kaynaklarında böyle bir Müslümanlık tarifi yok. Yani bizatihi şerrin kendisi olan, şirk üzere olduğu için, alemlerin Rabbini ve azametini tanımadığı için, kendi teknolojik gücüne taptığı için zulmün kaynağı olan Batı ve batı merkezleri asla ve asla şefaat beklenen kapılar olamaz, bir Müslüman o kapılardan şefaat bekleyemez.Daha önce İslam'ın ana ilkeleri, hırsla destekledikleri iktidar tarafından açık açık ihlal edilirken, her zaman olduğu gibi şakşakçılıklarına devam eden bu anlayış sahipleri, güya başörtüsü konusundaki iptal kararından sonra hassasiyet göstererek katı açılmamış küfürleri sırlamaya başladılar.Daha bir hafta önce AİHM'e başvuran iki başörtülü öğretmene, o şefaat bekledikleri kapı sertçe kapatıldığında bu beylerin çoğu konuyu haber bile yapmadılar, bir paragrafla olsun köşelerine dahi taşımadılar.Her şeye rağmen altı senedir şefaat bekledikleri kapının yamukluğu millet tarafından fark edilmesin diye ellerinden geleni yaptılar ve yapıyorlar ama işin başında bir kere şerrin merkezi olarak ilan ettikleri Ankara'dan aykırı bir ses çıkınca yeri-göğü inletiyorlar.Fotoğraf netleşiyor.Brüksel gibi, Washington gibi batı merkezlerinden, onların parlamentolarından, onların basın-yayın organlarından milletimize, devletimize, kurumlarımıza, tarihi şahsiyetlerimize her ne kadar, her ne tonda hakaretler gelirse gelsin, sineye çekilecek, topluma hazmettirilecek, olabildiğince yumuşatılarak, mümkünse tam ters çevrilerek sunulacak ama Ankara'daki devlet kurumlarından herhangi biri kazara ayaklarına basarsa hemen dünyayı yardıma çağıracaklar, ortalığı hallaç pamuğu gibi atacaklar.
Bu tip yeni türedi, mazisi fazla eski değil, onun için ana kaynaklarda olsun, geleneğin derinliklerinden olsun bunların hiçbir dayanakları yoktur. Her zaman olduğu gibi yine desteksiz atıyorlar.Son bir haftada yazılanlar, atılan manşetler gösterdi ki, kendilerini iktidar hırsı bürümüş, gözleri şahsi menfaatten başka bir şey görmeyen, akamete uğramasından korktukları ticaretlerini ve kazandıkları ihalelerini her şeyin üstünden gören bu çevreler için, vatan, bayrak, bağımsızlık, milletin refahı huzuru hiçbir anlam ifade etmiyor.Altı sene içinde, millet ve devlet gırtlağına kadar borçlandırılırken, seksen yılda yapılan borçlanmanın iki katı borca batırılırken bunlar hep alkışlamış. Bu da gösteriyor ki bunların millet diye bir derdi yok.Altı senede, tarihin hiçbir devrinde olmadığı kadar bu milletin dini ile, dinin ana ilkeleri ile, bizzat itikadi esaslarla oynanırken bunlardan yine hep alkış geldi. Bu da gösteriyor ki, bunların din diye bir dertleri de yok.Fotoğraf her gün biraz daha netleşiyor, umudumuz, milletimizin bu fotoğrafı aynı netlikte görmesidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025