Hürriyet gazetesinde yayınlanan "sosyetik fişleme" başlıklı haber, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından da doğrulanınca çok ciddi tartışmaların olması bekleniyordu ama olmadı. "Gerek yerel seçim gündemi, gerekse İspanya'daki patlamalar bu "ilginç ve özel" önemi bulunan olayı gölgede bıraktı" demek tek başına yeterli değil. Bu çok basit ve yetersiz bir yorum olur. Çünkü daha başka değişiklikler ve çıkar ilişkileri bu haberin gölgede kalmasını sağladı. Tıpkı bu haberden birkaç gün önce ATO'nun konferans salonunda düzenlenen ve askerin tam kadro katıldığı konferans haberinde olduğu gibi. O haber de gölgede kalmaktan kurtulamamıştı.
Genelkurmay'ın böyle bir fişlemenin olduğunu doğrulamasıyla, 28 Şubat dönemindeki "fişleme" mantığına bazı yeni açılımlar getirildiğini görmüş olduk. Bu, kronikleşen genel "irtica" tanımının kapsama alanının genişleyip değiştiğini de gösterir aynı zamanda.
Bilindiği üzere 28 Şubat döneminde tek gündem, tek tehlike ve tek düşman "irtica" idi ve bu tehdidin rengi de "yeşil" idi. Böyle olunca da bütün fişleme operasyonları bu renk üzerine yoğunlaşıyor ve bütün spekülasyonlar bu renk üzerinde patlatılıyordu. Şimdiki fişleme listesinde en calib-i dikkat nokta; haberi yapan nam-ı diğer "devlet gazetesi" Hürriyet'in de "haberin vurgu merkezi" olarak sunduğu "AB ve ABD yanlıları" kısmı. Fişleme listesinde yer alan diğer öğeler; sosyete, satanistler, internet grupları vesair... bunlar güncelin zorunlu kıldığı ve kamuflaj için kullanılan popülaritasyon malzemesi. Asıl odak noktası "AB ve ABD yanlıları" ile yine ve yeniden "yeşil renkli irtica".
Gerisi laf-ı güzaf!
Her ne kadar AB ve ABD yanlılarından hazzetmesem de, böyle bir "fişleme" girişimini destekleyecek değilim. Zaten üzerinde durmak istediğim nokta da bu değil.
Dikkat çekmek istediğim konu bu haberi yayınlayan "devletin gazetesi" olduğu iddia edilen Hürriyet'in 28 Şubat'tan bugüne gelen süreçte yayın politikasındaki yüzde yüzlük değişim.
Hürriyet hem bu haberi yayınlayarak, hem de yaptığı yorumlarla fişleme olayında askerin yanında değil, karşısında olduğu aşikar etti. Hürriyet'in bu haberi, "demokrasi ve özgürlük" havariliğinin ötesinde gerçekleştirdiği "saf değişikliğini" resmeder nitelikte. Hürriyet, devamlı surette lanse edildiği üzere, "derin bir ideolojiye sahip, devletin gazetesi" falan değil. Hürriyet'in 28 Şubat döneminde takip ettiği yayın politikası ve duruş da, ülkenin âli menfaatleri için değildi zaten. Düpedüz çıkarlarını takip ediyordu gazete.
"Çıkarım neredeyse, ben de oradayım" mantığı, Hürriyet'in çizgisini özetleyecek en net yorumdur.
Bugün AKP hükümetiyle çok yerinde ve düzeyli (!) bir çıkar ilişkisi temin edilmiş, her şey çok güzel devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Erdoğan'ın CHP için sarfettiği "bunların kökü bereketsiz" cümlesi, 28 Şubat döneminde sarfedilmiş olsaydı Hürriyet gazetesi değil sadece AKP hükümetini böyle 10 hükümeti iki günde "alaşağı" ederdi. Ama bugün bu cümle sadece ufak bir "gaf" olarak ve kıyıda köşede üç-beş kıytırık haberle değerlendirildi.
Nereden nereye!
Genelkurmay'ın böyle bir fişlemenin olduğunu doğrulamasıyla, 28 Şubat dönemindeki "fişleme" mantığına bazı yeni açılımlar getirildiğini görmüş olduk. Bu, kronikleşen genel "irtica" tanımının kapsama alanının genişleyip değiştiğini de gösterir aynı zamanda.
Bilindiği üzere 28 Şubat döneminde tek gündem, tek tehlike ve tek düşman "irtica" idi ve bu tehdidin rengi de "yeşil" idi. Böyle olunca da bütün fişleme operasyonları bu renk üzerine yoğunlaşıyor ve bütün spekülasyonlar bu renk üzerinde patlatılıyordu. Şimdiki fişleme listesinde en calib-i dikkat nokta; haberi yapan nam-ı diğer "devlet gazetesi" Hürriyet'in de "haberin vurgu merkezi" olarak sunduğu "AB ve ABD yanlıları" kısmı. Fişleme listesinde yer alan diğer öğeler; sosyete, satanistler, internet grupları vesair... bunlar güncelin zorunlu kıldığı ve kamuflaj için kullanılan popülaritasyon malzemesi. Asıl odak noktası "AB ve ABD yanlıları" ile yine ve yeniden "yeşil renkli irtica".
Gerisi laf-ı güzaf!
Her ne kadar AB ve ABD yanlılarından hazzetmesem de, böyle bir "fişleme" girişimini destekleyecek değilim. Zaten üzerinde durmak istediğim nokta da bu değil.
Dikkat çekmek istediğim konu bu haberi yayınlayan "devletin gazetesi" olduğu iddia edilen Hürriyet'in 28 Şubat'tan bugüne gelen süreçte yayın politikasındaki yüzde yüzlük değişim.
Hürriyet hem bu haberi yayınlayarak, hem de yaptığı yorumlarla fişleme olayında askerin yanında değil, karşısında olduğu aşikar etti. Hürriyet'in bu haberi, "demokrasi ve özgürlük" havariliğinin ötesinde gerçekleştirdiği "saf değişikliğini" resmeder nitelikte. Hürriyet, devamlı surette lanse edildiği üzere, "derin bir ideolojiye sahip, devletin gazetesi" falan değil. Hürriyet'in 28 Şubat döneminde takip ettiği yayın politikası ve duruş da, ülkenin âli menfaatleri için değildi zaten. Düpedüz çıkarlarını takip ediyordu gazete.
"Çıkarım neredeyse, ben de oradayım" mantığı, Hürriyet'in çizgisini özetleyecek en net yorumdur.
Bugün AKP hükümetiyle çok yerinde ve düzeyli (!) bir çıkar ilişkisi temin edilmiş, her şey çok güzel devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Erdoğan'ın CHP için sarfettiği "bunların kökü bereketsiz" cümlesi, 28 Şubat döneminde sarfedilmiş olsaydı Hürriyet gazetesi değil sadece AKP hükümetini böyle 10 hükümeti iki günde "alaşağı" ederdi. Ama bugün bu cümle sadece ufak bir "gaf" olarak ve kıyıda köşede üç-beş kıytırık haberle değerlendirildi.
Nereden nereye!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012