Batılılar, dünyayı siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda sömürmek ve bunu sürekli kılmak için fikri sömürüyü öncelemiş ve onun üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bu konuda başarılı olduklarının delili, Batılılar dışındakilerin fikir üretememeleridir. Batı medeniyetine direnen tek medeniyet, İslâm medeniyeti olmasına rağmen, o medeniyetin mensupları da aynı hastalığa yakalanmaktan kurtulamamışlardır.
İyi-kötü, doğru-yanlış yine Batılılar fikir üretiyor, diğer milletler de onu tekrarlamak ve taklit etmekle yetiniyorlar. Bir başka deyişle Batılılar, dünyayı fikri alanda sömürgeleştirdiler, yani fikri bağımlılığı egemen hale getirdiler. Bunu kırmanın yolu, yerli ve milli fikir üretmekten geçmektedir.
"Fikir üretmek de neymiş?" demeyelim. Bir fikir ve düşüncenin bizzat kendisi en büyük güçtür. Onun içindir ki, bazen bir kitap veya bir makalenin meydana getirdiği etki, ordularınkinden daha çok olmaktadır. Bu gerçeği çok iyi bilen Sartre, Fanon'un yazdığı "Yeryüzünün Lânetlileri" adlı kitap için şöyle demiştir: "Bu zencinin yazdığı sadece bir kitap değil, medeniyetimizin kalbine bıraktığı saat ayarlı bir bombadır."
Ne yazık ki, fikir üretmesi gereken kurumların başında yer alan üniversitelerimiz de fikir üretemiyor. Onlar da, Batı kaynaklarından beslenmekte, daha doğrusu aktarıcılıktan öteye geçememektedirler. İstisnalar olabilir, ama genel durum böyledir.
Ülkemizde fikir adamı olarak geçinen bazı kişiler, maalesef fikir haysiyetinden yoksundurlar. Tabiri caizse ideoloji militanlığını fikir adamlığı zannetmektedirler. Bundan dolayıdır ki, güncel ve siyasi yorumlarda boğulmaktadırlar. Bu demek değildir ki, fikir adamları güncel sorunlarla ilgilenmemelidir. Elbette ilgilenmeli, fakat bunu yaparken günceli, geçmiş ve gelecekle birlikte değerlendirmeli ve siyasi kalıplara hapsolmamalıdırlar.
Ülkemizdeki fikir adamları, tam bunun tersini yapıyorlar. Şöyle ki, destekledikleri siyasi parti ve liderlerin her söylediğini bilimsel bir kılıfa sokarak izah etmeye çalışıyorlar. Böyle davrandıkları için de, halk nezdinde itibarlarını yitiriyor ve dahası destekledikleri parti ve liderlere de faydalı olamıyorlar.
Son yıllarda fikir adamının ve fikir üretiminin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. O nedenle ülkeler, fikri açıdan güçlü olmak için, bütün imkânlarını seferber ediyor ve bu amaçla düşünce kuruluşları (think tank) kuruyorlar. Düşünce kuruluşları, başta uluslararası ilişkiler olmak üzere, devlet politikalarının şekillenme sürecinde de etkili oluyorlar.
Ülkeler, askeri ve ekonomik açıdan yükselmeyi artık yeterli görmüyorlar. Bunların önüne fikir adamını ve fikir üretimini koyuyorlar. O nedenle deniliyor ki, "bir toplum, fikir ve düşünce adamları kadar güçlüdür."
Sömürünün anası fikri sömürü olduğuna göre, fikir hürriyetini kısıtlayanlar, fikir adamlarını mahkûm edenler, sömürücülerin en büyük destekçileridir. Zira bunu yapanlar, Batılıların fikir üretme tekelini ellerinde tutmalarına ve türlü sömürülerini sürdürmelerine, dolaylı olarak katkı sağlıyorlar.
İyi-kötü, doğru-yanlış yine Batılılar fikir üretiyor, diğer milletler de onu tekrarlamak ve taklit etmekle yetiniyorlar. Bir başka deyişle Batılılar, dünyayı fikri alanda sömürgeleştirdiler, yani fikri bağımlılığı egemen hale getirdiler. Bunu kırmanın yolu, yerli ve milli fikir üretmekten geçmektedir.
"Fikir üretmek de neymiş?" demeyelim. Bir fikir ve düşüncenin bizzat kendisi en büyük güçtür. Onun içindir ki, bazen bir kitap veya bir makalenin meydana getirdiği etki, ordularınkinden daha çok olmaktadır. Bu gerçeği çok iyi bilen Sartre, Fanon'un yazdığı "Yeryüzünün Lânetlileri" adlı kitap için şöyle demiştir: "Bu zencinin yazdığı sadece bir kitap değil, medeniyetimizin kalbine bıraktığı saat ayarlı bir bombadır."
Ne yazık ki, fikir üretmesi gereken kurumların başında yer alan üniversitelerimiz de fikir üretemiyor. Onlar da, Batı kaynaklarından beslenmekte, daha doğrusu aktarıcılıktan öteye geçememektedirler. İstisnalar olabilir, ama genel durum böyledir.
Ülkemizde fikir adamı olarak geçinen bazı kişiler, maalesef fikir haysiyetinden yoksundurlar. Tabiri caizse ideoloji militanlığını fikir adamlığı zannetmektedirler. Bundan dolayıdır ki, güncel ve siyasi yorumlarda boğulmaktadırlar. Bu demek değildir ki, fikir adamları güncel sorunlarla ilgilenmemelidir. Elbette ilgilenmeli, fakat bunu yaparken günceli, geçmiş ve gelecekle birlikte değerlendirmeli ve siyasi kalıplara hapsolmamalıdırlar.
Ülkemizdeki fikir adamları, tam bunun tersini yapıyorlar. Şöyle ki, destekledikleri siyasi parti ve liderlerin her söylediğini bilimsel bir kılıfa sokarak izah etmeye çalışıyorlar. Böyle davrandıkları için de, halk nezdinde itibarlarını yitiriyor ve dahası destekledikleri parti ve liderlere de faydalı olamıyorlar.
Son yıllarda fikir adamının ve fikir üretiminin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. O nedenle ülkeler, fikri açıdan güçlü olmak için, bütün imkânlarını seferber ediyor ve bu amaçla düşünce kuruluşları (think tank) kuruyorlar. Düşünce kuruluşları, başta uluslararası ilişkiler olmak üzere, devlet politikalarının şekillenme sürecinde de etkili oluyorlar.
Ülkeler, askeri ve ekonomik açıdan yükselmeyi artık yeterli görmüyorlar. Bunların önüne fikir adamını ve fikir üretimini koyuyorlar. O nedenle deniliyor ki, "bir toplum, fikir ve düşünce adamları kadar güçlüdür."
Sömürünün anası fikri sömürü olduğuna göre, fikir hürriyetini kısıtlayanlar, fikir adamlarını mahkûm edenler, sömürücülerin en büyük destekçileridir. Zira bunu yapanlar, Batılıların fikir üretme tekelini ellerinde tutmalarına ve türlü sömürülerini sürdürmelerine, dolaylı olarak katkı sağlıyorlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018