Erdoğan ‘faiz’ ile olan imtihanını da kaybetti

Faiz, Eylül 2018'de % 24 idi ve iyi bir ekonomist olan Sayın Erdoğan 16 yıllık iktidar geçmişini bir anda delete ederek Nas'ı hatırladı ve faize savaş açtı.

Aslında ortada savaş filan yoktu. Sadece Merkez Bankası rakamları üzerinde ayarlamalar yapılıyor, ortaya çıkan sonuç devlet ve millete fatura ediliyordu.

Ama malum kesimde, 'çok şükür faiz lobilerine savaş açan bir liderimiz var' şeklinde bir algı üremesi başladı. Zaten amaçta bu idi!

Tabi Sayın Erdoğan'ın, rakamlarla savaşı ve meydanlardaki hitabeti artarak devam ediyordu. Öyle ki Şubat 2023 geldiğinde faiz rakamları MB özelinde % 8 buçuğa kadar indi. Diğer faizler aynen devam ediyordu.

Son seçimleri muhalefet, tek partiye ikram edince artık faiz ile savaşa gerek kalmamıştı. Bakın! Kaç aydır Sayın Erdoğan'dan faiz açıklaması geliyor mu? NAS'ı (ayet ve hadisleri) hatırlayan var mı?

Sayın Erdoğan'ın başlattığı ve dört yıl kadar süren rakamsal savaşta ne oldu? MB üzerinden bir rantiye oluştu. İçerdeki ve dışarıdaki bankalar (faiz lobileri) kazançlarını daha da arttırdı. 

Kur dalgalanmaları ile devlet ve milleti yüzlerce milyar dolar zarar uğrattılar. 

Bu zararı azaltmak içim KKM adında bir sistem getirdiler. Daha da batırdılar. Öyle ki, milletin cebinden alıp, devletin kasasına koydukları paradan 750 milyar TL'ye yakın parayı zenginlerin cebine koydular.

Nas'ı bırakıp faize sarıldılar

Seçimi kazanan Erdoğan, NAS'ı unuttu. Liyakat ve ehliyeti dilinden düşürmeyen Sayın Erdoğan, ekonomiye ve MB'ye yeni atamalar yaptı. 

Sonuç: Faiz 2023 Haziran % 15, Temmuz'da % 17.50 ve Ağustos'ta  % 25 oldu.

Yani NAS'ı bırakıp faize sarıldılar. Alınmaya gerek yok. Sonuç budur.

Sonuç baştan belliydi

Evet, baştan belliydi ve Erdoğan bunu itirafta etmişti.

18 Nisan 2004 tarihine Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) 13. Genel Kurulu'na katılan Başbakan Erdoğan faiz konusunda dikkat çekici cümleler kurmuştu.

Neden? Çünkü 'gömlek' değiştirmeden önce Refah Partisi'nin 'faizsiz ekonomi' söylemleri hatırlatılıyordu. 

İşte o hatırlatmalara Erdoğan; "İktidar olunca, ertesi gün bu faizleri ödemeyecek misiniz? Buna inanıyor musunuz? Bunun olması mümkün mü? Mümkün değilse ödemek zorundasınız. Gerçekleşmeyecek şeyleri söylemeyip toplumu boş umutlarla oyalamıyoruz' demişti.

Yine o yılda kendisine 'ileride faizsiz bir ekonomik modele geçmeyi hedefliyor musunuz?' sorusu yöneltilmişti. 

Cevap: 'Faiz dünyanın gerçeğidir, bu gerçeği reddedemeyiz'. (RTE)

NAS'a rağmen faize gerçeklik atfeden Erdoğan, 'para gelsin de nereden gelirse gelsin' mantığı ülkemizi kapitalizme teslim etti.

Kasım 2005 Erdoğan: "Yabancı sermayeyi öpüp başıma koyarım. İster Yahudi sermayesi olsun, ister Batı sermayesi olsun, ister Körfez sermayesi olsun. Öperim başımın üstüne koyarım."

Kasım 2005 Erdoğan; "Bunlar istemezük zihniyetine sahip olanlardır. Şimdi de kalkmış, yabancı sermaye düşmanlığı yapıyorlar. Kimileri, 'eski komünist kafa' dese de ben, onlara 'sermaye ırkçısı' diyorum."

Faizsiz ekonomiyi neden inkar ettiler

Başta Sayın Erdoğan olmak üzere din adına konuşan herkese sormak istiyorum: Faiz bir dünya gerçeği değildir. Yoldan sapanların ve gazaba uğramışların dünyayı sömürme aracıdır. 

NAS'ın, faizi yasaklamaktaki amacı nettir. Öyleyse faizsiz ekonomiyi neden inkar ettiniz? 

2001 krizi yaşanıyordu ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın 24.09.2001 tarihli yazısında şöyle diyordu:

"Ekonomik krizin temel sebeplerinden birisinin faiz yoluyla paranın belli ellerde tekelleşmesi olduğu bir hakikattir…

Faiz yoluyla paranın belli ellerde stok edilmesi paraya olan talebi artırmaktadır. Bu talep, çok yüksek faizle paranın satışına yol açar ki, paranın gerçek değerinin üzerindeki "izafi rakam" enflasyon ifadesidir. 

Yani enflasyonun en önemli sebebi faizdir. Stokçuluk ve tekelleşmek suretiyle fakir daha fakir, zengin daha zengin olmaktadır. Bu ise ciddi bir iktisadi dengesizliktir.

Paranın stok edilmesi gibi, malın stok edilmesi de mala olan talebi çoğaltır ve arz yollarını kısar. Zira malın stok edilmesi arza engel olur ve mala olan ihtiyaç normalin üzerine çıkar. 

Mala olan talebin artması, malın değerinin üzerinde bir pahalılıkla satılmasına yol açar. Bu ise talep enflasyonudur. Bir de maliyet enflasyonu vardır ki; bunu faize dayalı bir sistem meydana getirir...

Bu duruma göre ekonomide istikrarın temini enflasyonun sıfırlanması, ucuzluğun ve kaliteli üretimin; bunun neticesinde adaletli pazarlamanın olabilmesi için, ekonomik modellerde faizin sıfırlanması şarttır. O halde biz de, faizsiz bir ekonomi, Türkiye'ye istediğini temin eder diyoruz."

İşte O Haydar Baş 2005 yılında Milli Ekonomi Modeli'ni dünyaya tanıttı. Emin olun bizdeki dinciler ve ABD-AB hayranları dışında hiç kimsenin itirazı olmadı. Dünya çapında 600 bilim insanı ise 'yeni yüz yılın ekonomi sistemi budur' dedi.

Bu sistemin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın 10.04.2018 tarihli yazısında ise şöyle diyordu:

"Ekonomi programlarında ve köşe yazarlarının sütunlarında faiz, döviz ve enflasyondaki yükselişe çareler aranıyor. Gerçek çözüm olan Milli Ekonomi Modeli'nden bahseden ise halen yok. 

Kapitalizmin çarkları arasında ezilen Türkiye'nin ekonomisini kurtarma formülleri arayan siyasilerimiz veya yazarlarımız, eğer samimi iseler lütfen derhal Milli Ekonomi Modeli'ni konuşmaya, uygulamaya başlamalılar' diyerek yine çözümü tek tek anlatıyordu.

Ama yine duymadılar, dinlemediler ve yine safa içinde milletimize 'biraz daha sabır' telkininde bulunuyorlar. Ne zamana kadar mı? 2053.