Ülkemiz dünya arenasında siyasi, hukuki ve askeri olarak hedef haline getirilmiş vaziyette. Dikkat edin! Ülkemiz, diyorum. Ama maalesef ısrarla kendini öne çıkararak, bizi yıkmak istiyorlar, gibi bir yaklaşımla gelişmelere yaklaşıyor. O-HAL yasaları ile durumu idare etse de yarın tehlikeli geliyor.
Dış siyasi tehditleri, Türkiye'nin coğrafi konumu, stratejik önemi gerçeğiyle bir şekilde halledilebilir.
Bizi, savaş ile tehdit edemezler. Çünkü onlar, 'savaş Türk'ün düğünüdür. Kız tarafı düşünsün' mantığında olduğunu çok iyi biliyorlar.
Dünden bugüne en zayıf yanımız ekonomidir. Bağımsız bir ekonomimiz olmadığı gibi son yıllarda ekonomimiz adeta kelepçelendi. Tabi bu kelepçeyi bizi yönetenler, kendi elleriyle taktılar.
Haliyle Türkiye üzerinde emelleri olanların hepsi en zayıf noktamıza çalışacaklar. Bu açık tehlike ve tehdidi ülkeyi yönetenlerde çok iyi görüyor ve biliyorlar. Dillerinden düşürmedikleri, 'ekonomimiz dimdik ayakta, hiçbir tehlike yok' gibi açıklamalar sadece vatandaşı teselliden ibarettir.
Oysa Türkiye'nin gerçek tablosuna baktığımızda yıllardır inşaat sektörü ile ayakta kalan, büyüme rakamlarını yükselten bir ekonomik tablo var.
Artık bu sektörde 'fos' vermeye başladı. Haliyle büyüme rakamları aşağı doğru gidiyor. İhracat rakamları yan sanayi ve hammadde mamullerinden oluştuğu için ithalat haliyle bu rakamların iki katı olarak gerçekleşiyor.
Özellikle gıda sektöründe sıfırlanan gümrük vergileri yüzünden yerli üretim bitme noktasına geldiği gibi olası bir ambargo durumunda o hep verilen tüp, yağ kuyruklarının tekrar yaşanması kaçınılmazdır.
İşsizlik giderek artıyor. Diğer taraftan sigorta maliyetleri, vergiler yüzünden işletme sahipleri, ülkemizdeki mültecileri potansiyel kaynak görüp ucuz işçi olarak çalıştırıyor.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik giderek artıyor. Enflasyon hep beklenenlerin üzerinde seyrediyor. O övünülen turizm sektörü can çekişiyor. Züğürt turist ülkesi haline geldik. Enerjide zaten dışa bağımlıyız.
Ve borçlar. Merkezi yönetim brüt borç stoku 2017 sonu itibariyle 876.5 milyar liraya yükseldi. Hazine'nin internet sitesinde yer alan verilere göre borç stokunun 535.4 milyar lira tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsi, 341 milyar lira tutarındaki kısmı döviz cinsi borçlardan oluştu.
Sadece devlet değil vatandaşta borçlu. Kredi ve kredi kartı toplam borç miktarı 450 milyar TL'ye ulaştı.
İlgili birimleri açıklamalarına göre sadece geçen yıl borcunu ödeyemediği için 820 bin kişi yasal takibe uğramış.
Türkiye'de en çok çalışan kurumların başında icra ve iflas daireleri geliyor. Adli Sicil istatistiklerine göre Türkiye genelindeki icra ve iflas dairelerine 2015 yılı içerisinde toplam 9 milyon 166 bin yeni dosya geldi.
2014 yılından 17 milyon 11 bin dosya ile birlikte toplam dosya sayısı 26 milyon 178'e çıktı. 2015'te 8 milyon 95 bin dosya sonuçlandırıldı ve 18 milyon 82 bin dosya 2016 yılına devretti.
Raporda, "AKP iktidarı döneminde bir önceki yıldan devreden dosya sayısı yüzde 177.4, yıl içerisinde gelen yeni dosya sayısı yüzde 135.4, toplam dosya sayısı ise yüzde 161.1 oranında artış kaydetmiş, bir sonraki yıla devreden dosya sayısı ise yüzde 201.7 oranında yükselmiştir" denildi.
Osmanlı'yı, emperyalistlere mahkum eden, elini kolunu bağlayan, verdikleri her emri harfi harfine yerine getirmesini sebebi borçlarıydı.
Bundan dolayıdır ki, o gün M. Kemal tam bağımsızlık için bağımsız ekonomi, dedi. Bugünde Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli eksenin de tam bağımsız ekonomi ve Bağımsız Türkiye, diyor.
Dış siyasi tehditleri, Türkiye'nin coğrafi konumu, stratejik önemi gerçeğiyle bir şekilde halledilebilir.
Bizi, savaş ile tehdit edemezler. Çünkü onlar, 'savaş Türk'ün düğünüdür. Kız tarafı düşünsün' mantığında olduğunu çok iyi biliyorlar.
Dünden bugüne en zayıf yanımız ekonomidir. Bağımsız bir ekonomimiz olmadığı gibi son yıllarda ekonomimiz adeta kelepçelendi. Tabi bu kelepçeyi bizi yönetenler, kendi elleriyle taktılar.
Haliyle Türkiye üzerinde emelleri olanların hepsi en zayıf noktamıza çalışacaklar. Bu açık tehlike ve tehdidi ülkeyi yönetenlerde çok iyi görüyor ve biliyorlar. Dillerinden düşürmedikleri, 'ekonomimiz dimdik ayakta, hiçbir tehlike yok' gibi açıklamalar sadece vatandaşı teselliden ibarettir.
Oysa Türkiye'nin gerçek tablosuna baktığımızda yıllardır inşaat sektörü ile ayakta kalan, büyüme rakamlarını yükselten bir ekonomik tablo var.
Artık bu sektörde 'fos' vermeye başladı. Haliyle büyüme rakamları aşağı doğru gidiyor. İhracat rakamları yan sanayi ve hammadde mamullerinden oluştuğu için ithalat haliyle bu rakamların iki katı olarak gerçekleşiyor.
Özellikle gıda sektöründe sıfırlanan gümrük vergileri yüzünden yerli üretim bitme noktasına geldiği gibi olası bir ambargo durumunda o hep verilen tüp, yağ kuyruklarının tekrar yaşanması kaçınılmazdır.
İşsizlik giderek artıyor. Diğer taraftan sigorta maliyetleri, vergiler yüzünden işletme sahipleri, ülkemizdeki mültecileri potansiyel kaynak görüp ucuz işçi olarak çalıştırıyor.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik giderek artıyor. Enflasyon hep beklenenlerin üzerinde seyrediyor. O övünülen turizm sektörü can çekişiyor. Züğürt turist ülkesi haline geldik. Enerjide zaten dışa bağımlıyız.
Ve borçlar. Merkezi yönetim brüt borç stoku 2017 sonu itibariyle 876.5 milyar liraya yükseldi. Hazine'nin internet sitesinde yer alan verilere göre borç stokunun 535.4 milyar lira tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsi, 341 milyar lira tutarındaki kısmı döviz cinsi borçlardan oluştu.
Sadece devlet değil vatandaşta borçlu. Kredi ve kredi kartı toplam borç miktarı 450 milyar TL'ye ulaştı.
İlgili birimleri açıklamalarına göre sadece geçen yıl borcunu ödeyemediği için 820 bin kişi yasal takibe uğramış.
Türkiye'de en çok çalışan kurumların başında icra ve iflas daireleri geliyor. Adli Sicil istatistiklerine göre Türkiye genelindeki icra ve iflas dairelerine 2015 yılı içerisinde toplam 9 milyon 166 bin yeni dosya geldi.
2014 yılından 17 milyon 11 bin dosya ile birlikte toplam dosya sayısı 26 milyon 178'e çıktı. 2015'te 8 milyon 95 bin dosya sonuçlandırıldı ve 18 milyon 82 bin dosya 2016 yılına devretti.
Raporda, "AKP iktidarı döneminde bir önceki yıldan devreden dosya sayısı yüzde 177.4, yıl içerisinde gelen yeni dosya sayısı yüzde 135.4, toplam dosya sayısı ise yüzde 161.1 oranında artış kaydetmiş, bir sonraki yıla devreden dosya sayısı ise yüzde 201.7 oranında yükselmiştir" denildi.
Osmanlı'yı, emperyalistlere mahkum eden, elini kolunu bağlayan, verdikleri her emri harfi harfine yerine getirmesini sebebi borçlarıydı.
Bundan dolayıdır ki, o gün M. Kemal tam bağımsızlık için bağımsız ekonomi, dedi. Bugünde Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli eksenin de tam bağımsız ekonomi ve Bağımsız Türkiye, diyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025