Az önce Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın 6 Eylül 2002'deki Şanlıurfa mitingini tekrar izledim. Tam 22 yıl geçmiş. Ama sanki bugün yapılmış bir konuşma gibi. Ne yazık ki; o gün adı geçen tüm ekonomik sorunlar Türkiye'de artarak devam etmekte. Durum böyle olunca bu mitingin konuşma metnini kaynak göstererek bir makale kaleme alarak; Milli Ekonomi Modeli ile ilgili bir iki maddenin altını tekrar çizmek istedim.
Günümüzde ekonomik sistemlerin en temel tartışma konularından biri, devletlerin ekonomik faaliyetlerinde uyguladıkları para politikaları ve kaynak yönetimidir. Kapitalist sistemin hüküm sürdüğü pek çok ülkede, devlet gelirlerinin büyük bir kısmı vergiler ve cezalar yoluyla elde edilmektedir. Dış borçlanma her zaman başvurulan bir kaynaktır.
Milli Ekonomi Modeli, kapitalist düzenin para ve faiz uygulamalarına alternatif sunar ve Türkiye'nin ekonomik geleceğini güçlendirmeyi amaçlar. Ekonomik bağımsızlık ve yer altı kaynaklarının devlet-millet ortaklığı ile işletilmesi mesela modele ait önemli başlıklardandır.
Kapitalist ekonomik sistemde, devletler ekonomik büyümeyi ve istikrarı sağlamak amacıyla çeşitli para politikaları uygular. Bu sistemde, devletin piyasada dolaşan para miktarını kontrol etme yeteneği sınırlıdır. Prof. Dr. Haydar Baş, konuşmasında kapitalist sistemin bu yönüne dikkat çekerek, devletlerin milli gelirlerinin %30'unu piyasada dolaştırmasının gerekli olduğunu vurgulamıştır. Ancak Türkiye'de bu oran yalnızca %2 düzeyindedir ve bu durum piyasada ciddi bir parasızlık sorununa yol açmaktadır.
Milli Ekonomi Modeli ve para politikaları
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, devletin piyasada dolaşan para miktarını artırarak ekonomik büyümeyi ve istikrarı sağlamayı hedefler. Bu modelde, devletin para basma yetkisi (senyoraj) daha etkin bir şekilde kullanılarak, milli gelirin %30'unun piyasada dolaşması sağlanır. Prof. Dr. Haydar Baş; "Dünyada bütün ekonomiler milli gelirlerinin %30'unu piyasasında para olarak dolaştırır. Bu anlattığım kuraldır, kanundur; yani, ekonominin kuralıdır. Sevgili kardeşlerim bu kurala göre %30, vücuttaki kan gibidir. Eğer bu parayı siz piyasada dolaştırmazsanız; kansız kalan vücut nasıl ölüme mahkûm olursa, parasız piyasa da ölüme mahkûm olur. Sanayi kapanır, dükkanlar kapanır, manav kapanır, tarlalarda iş olmaz; hiçbir yer çalışmaz. Bugün aynı kaderi yaşamıyor muyuz?" ifadeleri ile bu oranın neden önemli olduğunu ortaya koymuştur. Baş; "Bakınız Amerika Birleşik Devletleri'nde bu kural %30 olarak çalışmıyor, %100 olarak çalışıyor. Milli gelirinin %100'ü para olarak; %30'u kendi iç piyasasında, %70'i de dış piyasada dolaşıyor. İngiltere'de %60'ı; %30'u kendi iç piyasasında, %30'u da dış dünyada. Almanya'da %60'ıdır" ifadeleri ile bu uygulamanın dünyadaki örneklerini sıralamıştır. Dolayısıyla, milli ekonomi modeli, devletin para politikasında daha aktif bir rol oynamasını ve piyasaya %30 formülüne göre para enjekte etmesini öngörür.
Kaynak yönetimi ve borçlanma
Kapitalist sistemde, devletler genellikle dış borçlanma yoluyla ekonomik sorunları çözmeye çalışır. Prof. Dr. Haydar Baş, konuşmasında Türkiye'nin IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlardan aldığı borçların yüksek faiz oranlarına dikkat çekmiştir. Türkiye gibi bazı ülkeler senyoraj haklarını kullanarak kendi öz kaynaklarının karşılığı para basmak yerine; piyasalarında dolaşması gereken para miktarını dış borçlanma ile tamamlamaktadır. Bu borçlar, devletin mali yükünü artırarak vatandaşların refahını olumsuz etkiler. Prof. Dr. Baş her zaman bu durumu "Bu İhanettir" sözleriyle eleştirir ve kapitalist sistemin yabancı güçlere bağımlı olduğunu vurgular.
Milli Ekonomi Modeli ise, dış borçlanmaya alternatif olarak yerli kaynakların etkin kullanımını önerir. Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye'nin yer altı ve yer üstü kaynaklarının yeterince değerlendirilmediğini ve bu kaynakların ekonomiye kazandırılması gerektiğini savunur. Bu modelde, devletin yerli kaynakları kullanarak ekonomik sorunları çözmesi ve dış borçlanmayı en aza indirmesi hedeflenir.
Milli Ekonomi Modeli, para politikasını milli çıkarlar doğrultusunda belirler. Devlet, kendi parasını dengeleyerek ekonomiyi yönetir. Kaynakların işletilmesi, devlet ve millet arasındaki ortaklığa dayanır. Bu sayede kaynaklar adil ve verimli bir şekilde kullanılır. Milli Ekonomi modelinde devletin kendi yer altı kaynaklarının ve vatandaşlarının emek ve üretiminin karşılığı para basmak; yani senyoraj gelirini kullanmak ekonomide dengeyi sağlayacak unsurdur. Bu durum faizle alınan borcun yani maliyetli paranın yerine; milli paranın yani maliyetsiz paranın geçmesini sağlar.
Milli Ekonomi Modeli insan merkezlidir
Model, sürekli büyüme ve tam istihdamı hedefler. İşsizlik sorununu çözmeyi amaçlar. Gelir dağılımında denge sağlayarak toplumun tüm kesimlerinin menfaatlerine cevap verir.
Enflasyonu bir hastalık olarak değerlendirir ve bu sorunu çözmeyi amaçlar. Para ile para kazanma anlayışını sorgular ve finansman politikalarını milli çıkarlar doğrultusunda şekillendirir.
Model, sosyal adaleti yaşatmayı hedefler. Toplumun refahını artırmayı amaçlar. İnsan merkezli bir yaklaşım benimser ve sosyal devleti hayata geçirir.
Bu temel prensipler, Milli Ekonomi Modeli'nin kapital sistemden farkını ortaya koyar. Model, Türkiye'nin ekonomik geleceğini güçlendirmek için alternatif bir yol sunar ve milli kaynakları verimli bir şekilde kullanmayı amaçlar. Bu modelin uygulanması, Türkiye'nin ekonomik sorunlarının çözümünde önemli bir adımdır.
Unutmayalım ki; Milli Ekonomi Modeli'ni parti programına alan BTP ve lideri Hüseyin Baş ülkemizin geleceğidir.
- Orta Doğu’da kurgulanan oyunlar ve Türkiye’nin geleceği / 16.12.2024
- 3. Dünya Savaşı ve Türkiye'nin pozisyonu / 10.12.2024
- Türkiye’nin Orta Doğu politikası ve BOP / 09.12.2024
- Kısa günün kârına satmak mı? / 06.12.2024
- Madenlerin özelleştirilmesinin ekonomik ve sosyal yansımaları / 04.12.2024
- Türkiye'nin zenginliği ve özelleştirme tartışmaları / 29.11.2024
- 10 Kasım’da Anıtkabir’e akın / 21.11.2024
- Ne için "Vakit tamam”? / 20.11.2024
- Gardırop Atatürkçülüğü / 19.11.2024