İslâm toplumlarında önderlerin ve liderlerin çoğu, Müslüman'ca düşünemiyor, hatta hissedemiyor. Bunun tabii sonucu olarak da İslâm'a uygun bir davranış ve hareket tarzı ortaya koyamıyorlar.
O nedenle ilkönce düşünce sistemimizi gözden geçirmek zorundayız. Aksi halde en tehlikeli ve gizli olan düşünce emperyalizmi altında yaşar ve diğer emperyalizm türlerine davetiye çıkarırız.
Maalesef, uzun yıllardır tüm dünyaya, Batı düşünce sistemi egemen olmuştur. İslâm dünyası da buna dâhildir. Düşünce sistemleri, temelini mutlaka insanlığın başlangıcına dayandırırlar. Batılılar da böyle yapmışlardır.
İnsanlığın başlangıcına indiğimizde, İslam ile Batı düşünce sistemi arasında tam bir zıtlığın olduğunu görürüz. Şöyle ki, İslâm'a göre, ilk insan olan Hz. Âdem (as), aynı zamanda ilk peygamberdir ve Allah (cc) tarafından bilgilendirilmiştir, yani medenidir.
Batı düşünce siteminde ise insanlık tarihi, ilkel insan ve dolayısıyla ilkel dinle başlatılır. Bu, Batılıların en büyük yalanıdır. Zira birçok yalan, daha doğrusu Batı medeniyeti bunun üzerine bina edilmiştir. Temeli yalan ve uydurma olan bir medeniyetten insanlığa hayır gelir mi? Nitekim de gelmemiştir.
Batı düşünce sistemi emperyalizme dönüştüğü tarihten itibaren, insanlık ve özellikle de İslâm toplumları sömürü, zulüm, terör ve savaşla yaşamaya mahkûm edilmişlerdir. Öyle ki, Batılıların kullandıkları olumlu kavramlar bile, olumsuzluklarla doldurulmuştur.
Batılılar, bazen Müslümanlara dostça yaklaşmışlar, müttefiklikten söz etmişler, ama arkasından sürekli ihanet çıkmıştır. Bir Rus Generalinin dediği gibi, "Batılılarla düşman olmak kötüdür, fakat dost olmak daha da kötüdür."
Dünyada adaleti tesis etmesi gereken Müslümanlar devre dışı kalınca, insanlık zulme boğuldu. Bunu düzeltebilecek tek güç Müslümanlardır. O bakımdan Müslümanlar, evrensel sorumluluk çerçevesinde düşünmeli ve hareket etmelidirler.
Batılılar, dünyayı yeniden şekillendirmek için topyekûn tekrar ayağa kalktılar. İslam toplumlarını, bu şekillendirmede de hesaba katmıyorlar. İstiyorlar ki, geçmişte olduğu gibi, İslâm toplumları, kendilerine reva gördüğümüze razı olsunlar. Buna karşı her alanda itirazlar yükselince, Batılılar ne yapacaklarını şaşırdılar, tabiri caizse çılgına döndüler.
Batılıları en çok korkutan da düşünce sistemlerinin sorgulanmasıdır. Çünkü bu sorgulama, düşünce emperyalizmini tanımaya ve ona başkaldırmaya yol açacak ve böylece her çeşit emperyalizmin temelleri sarsılacaktır.
Bilindiği üzere ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel emperyalizm, düşünce emperyalizmin üzerine kurulmuştur. O yıkılınca, haliyle diğerleri de kendiliğinden yok olup gidecektir.
Sözün özü, Batılılar, Müslümanları değiştirmek, kendilerine benzetmek için yoğun çaba harcıyorlar. Müslümanların, değişmemekte direnmeleri elbette olumlu bir gelişmedir, fakat yeterli değildir. Çünkü dünyayı değiştirmek, hakkı, hakikati ve adaleti egemen kılmak, Müslümanların asli görevleri arasındadır. Düşünce emperyalizmini yıkmadan da bu görev yerine getirilemez.
O nedenle ilkönce düşünce sistemimizi gözden geçirmek zorundayız. Aksi halde en tehlikeli ve gizli olan düşünce emperyalizmi altında yaşar ve diğer emperyalizm türlerine davetiye çıkarırız.
Maalesef, uzun yıllardır tüm dünyaya, Batı düşünce sistemi egemen olmuştur. İslâm dünyası da buna dâhildir. Düşünce sistemleri, temelini mutlaka insanlığın başlangıcına dayandırırlar. Batılılar da böyle yapmışlardır.
İnsanlığın başlangıcına indiğimizde, İslam ile Batı düşünce sistemi arasında tam bir zıtlığın olduğunu görürüz. Şöyle ki, İslâm'a göre, ilk insan olan Hz. Âdem (as), aynı zamanda ilk peygamberdir ve Allah (cc) tarafından bilgilendirilmiştir, yani medenidir.
Batı düşünce siteminde ise insanlık tarihi, ilkel insan ve dolayısıyla ilkel dinle başlatılır. Bu, Batılıların en büyük yalanıdır. Zira birçok yalan, daha doğrusu Batı medeniyeti bunun üzerine bina edilmiştir. Temeli yalan ve uydurma olan bir medeniyetten insanlığa hayır gelir mi? Nitekim de gelmemiştir.
Batı düşünce sistemi emperyalizme dönüştüğü tarihten itibaren, insanlık ve özellikle de İslâm toplumları sömürü, zulüm, terör ve savaşla yaşamaya mahkûm edilmişlerdir. Öyle ki, Batılıların kullandıkları olumlu kavramlar bile, olumsuzluklarla doldurulmuştur.
Batılılar, bazen Müslümanlara dostça yaklaşmışlar, müttefiklikten söz etmişler, ama arkasından sürekli ihanet çıkmıştır. Bir Rus Generalinin dediği gibi, "Batılılarla düşman olmak kötüdür, fakat dost olmak daha da kötüdür."
Dünyada adaleti tesis etmesi gereken Müslümanlar devre dışı kalınca, insanlık zulme boğuldu. Bunu düzeltebilecek tek güç Müslümanlardır. O bakımdan Müslümanlar, evrensel sorumluluk çerçevesinde düşünmeli ve hareket etmelidirler.
Batılılar, dünyayı yeniden şekillendirmek için topyekûn tekrar ayağa kalktılar. İslam toplumlarını, bu şekillendirmede de hesaba katmıyorlar. İstiyorlar ki, geçmişte olduğu gibi, İslâm toplumları, kendilerine reva gördüğümüze razı olsunlar. Buna karşı her alanda itirazlar yükselince, Batılılar ne yapacaklarını şaşırdılar, tabiri caizse çılgına döndüler.
Batılıları en çok korkutan da düşünce sistemlerinin sorgulanmasıdır. Çünkü bu sorgulama, düşünce emperyalizmini tanımaya ve ona başkaldırmaya yol açacak ve böylece her çeşit emperyalizmin temelleri sarsılacaktır.
Bilindiği üzere ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel emperyalizm, düşünce emperyalizmin üzerine kurulmuştur. O yıkılınca, haliyle diğerleri de kendiliğinden yok olup gidecektir.
Sözün özü, Batılılar, Müslümanları değiştirmek, kendilerine benzetmek için yoğun çaba harcıyorlar. Müslümanların, değişmemekte direnmeleri elbette olumlu bir gelişmedir, fakat yeterli değildir. Çünkü dünyayı değiştirmek, hakkı, hakikati ve adaleti egemen kılmak, Müslümanların asli görevleri arasındadır. Düşünce emperyalizmini yıkmadan da bu görev yerine getirilemez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018