Mısır diye bir ülke kalmayacakMısır'da, bütün hayat, şehirleşme, tarım, her şey Nil nehri boyunca ip gibi dizilmiş. Akdeniz'de su seviyesi, 2100 yılına kadar 90 cm yükseldiğinde, Nil nehrini, Akdeniz'in tuzlu suları basacak, demektir. Bastığı zaman ne Nil nehrinin suları artık içilebilecek, ne de bu suları siz tarla sulamak için kullanamayacaksınız, tarım yapılamayacak. O zaman Mısır diye bir ülke kalmayacak
- Küresel ısınmaya sadece Karbondioksit (CO2), enerji hammaddeleri mi yol açıyor? Başka gazlar da var mı?
Kadıoğlu- Dünyanın ortalama hava sıcaklığı 15 derecedir. Dünyada 10 binde 3 Karbondioksit (CO2) var. CO2 bir sera gazıdır. Güneşten, dünyaya bir enerji geliyor ve dünyayı ısıtıyor. Bir de dünyadan geri dönen enerjiyi havada giderken tutan gazlar var. Sera gazları, su buharı, CO2, Metan, Ozon gibi değişik gazlar var. Karbondioksit bunların en büyüğü. Dünyanın değişik noktalarında gözlemler yapılıyor. Bir tanesi Hawai'de, 2000 metre yükseklikte. 1800'lerden bu yana yapılan gözlemlere baktığımız zaman CO2'te sürekli bir artış var. Bu artışı sıcaklıkla karşılaştırdığınız zaman ikisinin beraber gittiğini görüyorsunuz.
Teorik olarak da zaten biliyoruz. Dünyada CO2 arttığı zaman sera etkisi gösteriyor ve bir ısınma oluyor. CO2'in kaynaklarına baktığımız zaman ise arabalarımızda kullandığımız benzin, mazot; evimizde yaktığımız kömür gibi fosil yakıt ürünlerinin CO2 kaynağı olduğunu görüyoruz. Endüstrileşmiş ülkeler, daha fazla enerji elde etmek için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyor. Daha fazla enerji elde etmek için daha fazla kömür yakılıyor. Daha fazla petrol tüketiliyor. Bu, atmosfere korkunç miktarda sera gazı veriyor. Dünyanın ateşi de yükseliyor. Bu, artık, inkar edilemeyecek kadar çok net ve açık bir şey.
21. yüzyılın en büyük doğal âfeti
- Bir beyanatınızda, küresel ısınma için, " 21. yy'ın en büyük doğal afetidir" diyorsunuz. Neden, küresel ısınmayı, 21. yy'ın en büyük doğal afeti şeklinde tarif ettiniz?
Kadıoğlu- 3. bin yıla taşınan en büyük üç tane problem var. Bir tanesi küresel ısınma ile beraber küresel iklim değişikliği. İkincisi, aşırı nüfus artışı. Üçüncüsü de terörizm. Küresel iklim değişikliği en büyük tehditlerden birisi. Çünkü bunun içinde âfetler var. Kuraklık, orman yangınları, deniz seviyesinin yükselmesi ile beraber su baskınları var. Kuraklık dediğimiz zaman susuzluk var, kıtlık var. Kıtlık olduğu zaman da göçler var. Yani küresel ısınma, tüm insanların yaşamını, tüm ekolojik dengeyi tehdit ediyor.
Özellikle güneydeki ada ülkelerinin yok olma tehlikesi var. Marshall adaları, Fiji adaları yok olacak. Meselâ Mısır diye bir ülke kalmayacak. Mısır'da, bütün hayat, şehirleşme, tarım, her şey Nil nehri boyunca ip gibi dizilmiş. Akdeniz'de su seviyesi, 2100 yılına kadar 90 cm yükseldiğinde, Nil nehrini, Akdeniz'in tuzlu suları basacak, demektir. Bastığı zaman ne Nil nehrinin suları artık içilebilecek, ne de bu suları siz tarla sulamak için kullanamayacaksınız, tarım yapılamayacak. O zaman Mısır diye bir ülke kalmayacak. Dolayısıyla bu küresel ısınma bir çok ülkenin var olma yok olma meselesidir.
Türkiye de küresel ısınma gemisinde
- Türkiye'ye gelirsek, küresel ısınmanın Türkiye'deki belirtileri neler? Türkiye'de kendini nasıl gösteriyor? Ülkemizde neler oldu da gündemimize girdi?
Kadıoğlu- Genellikle bu tür problemler, Türkiye'ye tercüme ile giriyor. Tabii ki biz bilim adamları olarak dünyadaki literatürü takip ediyoruz. Çalışmalarda Türkiye ile ilgili bir şey yer alıyor mu; bakıyoruz. Mesela BM'nin Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli diye bir gurubu var. Burası 200 bilimadamının çalıştığı bir yer. Bu gurup, dünya üzerinde beş yer seçmiş. Bu beş yerden bir tanesinde şansımıza Türkiye de yer alıyor. Güney Avrupa ile Türkiye'yi de içine alan bir şerit var. Bu Panel ( IPCC ) Türkiye dahil olmak üzere bu bölge için projeksiyonlar yapmış. "Şimdi ne oluyor? 2030 yılında ne olur?" diye araştırma yapmış. Benim yaptığım bazı çalışmalarda da gösteriyor ki Türkiye'deki hava sıcaklıklarında, özellikle gece sıcaklıklarında artış var. Net bir ısınma trendi var. Türkiye'de kaydedilmiş 60-70 yıllık verilere bakarak bunu söylüyorum. Nemrut, Süphan gibi büyük dağlarımızın tepelerindeki buzullarda erimeler var. Bunları yerel halk da fark ediyor. Halk, "Eskiden bu karlar, buzlar buralarda idi. Şimdi nerelere çıkmış" diyor. Türkiye'de de, dünyada da kuş sayıcılara göre bazı kuş türlerinde büyük azalmalar var. Bunlar atmosferin kimyasal bileşimine artık ayak uyduramayıp ortadan kaybolan türler. Bütün bunlar, dünyada bir ısınma olduğunu, Türkiye'nin de bu gemide bulunduğunu gösteriyor.
- Yine bir tespitiniz var. "2030-2050 yıllarında karşılaşacağımız en büyük tehlike deniz suyu seviyesinin yükselmesidir" diyorsunuz. Suların yükselmesi Türkiye için ne anlama gelecek?
Kadıoğlu- 2030 yılından sonra bizi bekleyen üç büyük tehlike var. Bir tanesi kuraklık, bir tanesi yağışlar ve ani seller, üçüncüsü deniz su seviyesinin yükselmesi. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin çalışmalarına baktığımız zaman Güney Avrupa ve Türkiye'nin olduğu bölgede bunları bekliyorlar.
Deniz su seviyesi yükselirse ne olur? Bir kere bizim Karadeniz'deki denizin içine yapılan otoyol gibi şeyler, yükselen dalgalarla birlikte erozyona uğrayıp çok çabuk bir şekilde yok olur. Kullanılması zor olur. Kıyıda erozyon olacak. Deniz yeni bir kıyı çizgisine ulaşacak. O yüzden kıyılarda tarlalar, plajlar gibi alçak yerler su altında kalacak. Limanların, demir yollarının, su altında kalmaları büyük ihtimal. Bu yükselme yer altı sularını tuzlayacak. Dünya nüfusunun büyük kısmı suya yakın yerlerde bulunuyor. Böyle bir durumda bu su oraları bastığı zaman büyük bir sıkıntı yaşanacak.
Yarın: Türkiye'nin en büyük âfeti
Kamil BAYRAKTAR e-mail: editor@yenimesaj.com.tr
- Küresel ısınmaya sadece Karbondioksit (CO2), enerji hammaddeleri mi yol açıyor? Başka gazlar da var mı?
Kadıoğlu- Dünyanın ortalama hava sıcaklığı 15 derecedir. Dünyada 10 binde 3 Karbondioksit (CO2) var. CO2 bir sera gazıdır. Güneşten, dünyaya bir enerji geliyor ve dünyayı ısıtıyor. Bir de dünyadan geri dönen enerjiyi havada giderken tutan gazlar var. Sera gazları, su buharı, CO2, Metan, Ozon gibi değişik gazlar var. Karbondioksit bunların en büyüğü. Dünyanın değişik noktalarında gözlemler yapılıyor. Bir tanesi Hawai'de, 2000 metre yükseklikte. 1800'lerden bu yana yapılan gözlemlere baktığımız zaman CO2'te sürekli bir artış var. Bu artışı sıcaklıkla karşılaştırdığınız zaman ikisinin beraber gittiğini görüyorsunuz.
Teorik olarak da zaten biliyoruz. Dünyada CO2 arttığı zaman sera etkisi gösteriyor ve bir ısınma oluyor. CO2'in kaynaklarına baktığımız zaman ise arabalarımızda kullandığımız benzin, mazot; evimizde yaktığımız kömür gibi fosil yakıt ürünlerinin CO2 kaynağı olduğunu görüyoruz. Endüstrileşmiş ülkeler, daha fazla enerji elde etmek için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyor. Daha fazla enerji elde etmek için daha fazla kömür yakılıyor. Daha fazla petrol tüketiliyor. Bu, atmosfere korkunç miktarda sera gazı veriyor. Dünyanın ateşi de yükseliyor. Bu, artık, inkar edilemeyecek kadar çok net ve açık bir şey.
21. yüzyılın en büyük doğal âfeti
- Bir beyanatınızda, küresel ısınma için, " 21. yy'ın en büyük doğal afetidir" diyorsunuz. Neden, küresel ısınmayı, 21. yy'ın en büyük doğal afeti şeklinde tarif ettiniz?
Kadıoğlu- 3. bin yıla taşınan en büyük üç tane problem var. Bir tanesi küresel ısınma ile beraber küresel iklim değişikliği. İkincisi, aşırı nüfus artışı. Üçüncüsü de terörizm. Küresel iklim değişikliği en büyük tehditlerden birisi. Çünkü bunun içinde âfetler var. Kuraklık, orman yangınları, deniz seviyesinin yükselmesi ile beraber su baskınları var. Kuraklık dediğimiz zaman susuzluk var, kıtlık var. Kıtlık olduğu zaman da göçler var. Yani küresel ısınma, tüm insanların yaşamını, tüm ekolojik dengeyi tehdit ediyor.
Özellikle güneydeki ada ülkelerinin yok olma tehlikesi var. Marshall adaları, Fiji adaları yok olacak. Meselâ Mısır diye bir ülke kalmayacak. Mısır'da, bütün hayat, şehirleşme, tarım, her şey Nil nehri boyunca ip gibi dizilmiş. Akdeniz'de su seviyesi, 2100 yılına kadar 90 cm yükseldiğinde, Nil nehrini, Akdeniz'in tuzlu suları basacak, demektir. Bastığı zaman ne Nil nehrinin suları artık içilebilecek, ne de bu suları siz tarla sulamak için kullanamayacaksınız, tarım yapılamayacak. O zaman Mısır diye bir ülke kalmayacak. Dolayısıyla bu küresel ısınma bir çok ülkenin var olma yok olma meselesidir.
Türkiye de küresel ısınma gemisinde
- Türkiye'ye gelirsek, küresel ısınmanın Türkiye'deki belirtileri neler? Türkiye'de kendini nasıl gösteriyor? Ülkemizde neler oldu da gündemimize girdi?
Kadıoğlu- Genellikle bu tür problemler, Türkiye'ye tercüme ile giriyor. Tabii ki biz bilim adamları olarak dünyadaki literatürü takip ediyoruz. Çalışmalarda Türkiye ile ilgili bir şey yer alıyor mu; bakıyoruz. Mesela BM'nin Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli diye bir gurubu var. Burası 200 bilimadamının çalıştığı bir yer. Bu gurup, dünya üzerinde beş yer seçmiş. Bu beş yerden bir tanesinde şansımıza Türkiye de yer alıyor. Güney Avrupa ile Türkiye'yi de içine alan bir şerit var. Bu Panel ( IPCC ) Türkiye dahil olmak üzere bu bölge için projeksiyonlar yapmış. "Şimdi ne oluyor? 2030 yılında ne olur?" diye araştırma yapmış. Benim yaptığım bazı çalışmalarda da gösteriyor ki Türkiye'deki hava sıcaklıklarında, özellikle gece sıcaklıklarında artış var. Net bir ısınma trendi var. Türkiye'de kaydedilmiş 60-70 yıllık verilere bakarak bunu söylüyorum. Nemrut, Süphan gibi büyük dağlarımızın tepelerindeki buzullarda erimeler var. Bunları yerel halk da fark ediyor. Halk, "Eskiden bu karlar, buzlar buralarda idi. Şimdi nerelere çıkmış" diyor. Türkiye'de de, dünyada da kuş sayıcılara göre bazı kuş türlerinde büyük azalmalar var. Bunlar atmosferin kimyasal bileşimine artık ayak uyduramayıp ortadan kaybolan türler. Bütün bunlar, dünyada bir ısınma olduğunu, Türkiye'nin de bu gemide bulunduğunu gösteriyor.
- Yine bir tespitiniz var. "2030-2050 yıllarında karşılaşacağımız en büyük tehlike deniz suyu seviyesinin yükselmesidir" diyorsunuz. Suların yükselmesi Türkiye için ne anlama gelecek?
Kadıoğlu- 2030 yılından sonra bizi bekleyen üç büyük tehlike var. Bir tanesi kuraklık, bir tanesi yağışlar ve ani seller, üçüncüsü deniz su seviyesinin yükselmesi. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin çalışmalarına baktığımız zaman Güney Avrupa ve Türkiye'nin olduğu bölgede bunları bekliyorlar.
Deniz su seviyesi yükselirse ne olur? Bir kere bizim Karadeniz'deki denizin içine yapılan otoyol gibi şeyler, yükselen dalgalarla birlikte erozyona uğrayıp çok çabuk bir şekilde yok olur. Kullanılması zor olur. Kıyıda erozyon olacak. Deniz yeni bir kıyı çizgisine ulaşacak. O yüzden kıyılarda tarlalar, plajlar gibi alçak yerler su altında kalacak. Limanların, demir yollarının, su altında kalmaları büyük ihtimal. Bu yükselme yer altı sularını tuzlayacak. Dünya nüfusunun büyük kısmı suya yakın yerlerde bulunuyor. Böyle bir durumda bu su oraları bastığı zaman büyük bir sıkıntı yaşanacak.
Yarın: Türkiye'nin en büyük âfeti
Kamil BAYRAKTAR e-mail: editor@yenimesaj.com.tr
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.