Dünya dört kimseyle ayakta duruyor
İmam Ali (a.s) buyuruyor ki; “Dünya dört kimseyle ayakta duruyor: İlmini kullanan âlim, iyiliklerini yayan zengin, öğrenmekten tekebbür etmeyen cahil ve ahiretini başkasının dünyasına satmayan fakir
13.02.2025 00:21:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
![Dünya dört kimseyle ayakta duruyor](resimler/haberler/31/dunya-dort-kimseyle-ayakta-duruyor-H1557805-11.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![Dünya dört kimseyle ayakta duruyor](resimler/haberler/31/dunya-dort-kimseyle-ayakta-duruyor-H1557805-12.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![](temalar/resimler/bos.gif)
İmam Ali (a.s) buyuruyor ki; "Dünya dört kimseyle ayakta duruyor: İlmini kullanan âlim, iyiliklerini yayan zengin, öğrenmekten tekebbür etmeyen cahil ve ahiretini başkasının dünyasına satmayan fakir. Âlim ilmini kullanmaz ve onu tatil ederse, zengin iyiliğini esirgerse, cahil öğrenmekten tekebbür ederse ve fakir de ahiretini başkalarının dünyasına satarsa, üzerlerine hüsran ve helaket yağar.
Dört şeyden sakınabilen bir kimse, ebedi olarak sevilmeyecek şeylerle karşılaşmamaya layıktır: Acelecilik, inatçılık, bencillik ve gevşeklik.
Ey Allah'ın kulları, bilin ki takva, sağlam bir kaledir; fısk-u fücur ise güvensiz bir sığınaktır; bu sığınak ehlini korumadığı gibi, ona sığınan kimseyi de düşmanın şerrinden kurtarmaz. Bilin ki, takvayla günahların zehiri etkisiz hâle gelir; Allah'a itaat etmeye sabretmekle, O'nun sevap ve mükâfatına erişilir.
Yakin ile nihai hedefe ulaşılır. Ey Allah'ın kulları, Allah-u Teâla kurtuluş yollarını kullarından esirgememiştir; zira kendisi kullarını, o yollara hidayet etmiştir; tövbe ederlerse, onları günahları sebebiyle kendi rahmetinden mahrum bırakmaz.
Susmak hikmettir; sükût esenliktir; sır saklamak, saadetin bir köşesidir.
İşler, takdir ve alınyazısı karşısında öylesine boyun eğer ki bazen tedbirin kendisi, dönüp afet olur.
İnsan dininde derin bilgiye sahip, geçiminde tutumlu, musibetlere karşı sabırlı olmadıkça ve kardeşleri tarafından gördüğü acıları tatlı bilmedikçe onun yiğitliği kâmil olmaz.
Yiğitlik nedir? diye sorduklarında İmam Ali aleyhi's-selâm: "Açıkta yapmasından utandığın bir günahı gizlide de yapmamandır" diye cevap verdi.
Günaha devam etmenin yanı sıra bir de Allah Teâla'dan mağfiret dilemek yeni günahlardır.
İbadet ettiğiniz Allah'ın marifetini kalbinize yerleştirin ki, organlarınızla ibadet olarak yaptığınız hareketlerin size faydası olsun.
Dinini ekmek kazanmak için satan kimsenin dininden nasibi, yediği şeydir.
İman, kabul olan söz (dil ile şehadet etmek), yapılmış olan amel ve akıl ile tanımaktan ibarettir.
İmanın dört temeli vardır: Allah'a tevekkül etmek, işleri O'na bırakmak, emirleri karşısında teslim olmak, kaza ve kaderine razı olmak. Küfrün de temeli dörttür: Eğilim, korku, öfke, şehvet.
Kim dünyada zahid olur, zilletinden korkmaz ve izzetine de ilgi göstermezse, Allah-u Teâla onu insanları vasıta kılmadan hidayete erdirir, ders okumadan âlim kılar, hikmeti kalbine yerleştirerek diline akıtır.
Allah'ın öyle kulları vardır ki, ihlâsla ve halkın gözünden uzak olarak kendisiyle muamelede bulunmuşlardır. Allah-u Teâla da bunları halisane bir şekilde mükâfatlandırmıştır. Bunlar kıyamet gününde boş ve beyaz bir defterle mahşeri geçerler; Allah'ın dergâhına vardıklarında Hak Teâla onlarla kendi arasında var olan sırlarla onların amel defterlerini doldurur.
Ahlâkınızı, güzel hasletlere yöneltin; onu iyilik ve cömertliklerin tarafına çekin; kendinizi hilimli olmaya alıştırın. Küçük ve önemsiz şeyleri görmezlikten gelerek kendi kadrinizi yüceltin. Zayıf bir adamın hayatını, sizden umduğu şeyden aciz olduğunuzda kendi makamınızla ve ona yardım etmekle kurtarın.
Halkın gizli olan sırrını araştırmayın. Zira size gizli kalan şeyler çoğalır. Kendinizi yalandan koruyun; zira yalan bütün kötü huylardan daha iğrenç ve daha kötüdür. Yalan, bir çeşit çirkinlik ve bir nevi alçaklıktır. Müsamaha gösterip önemsiz ve küçük şeyleri aramaktan sakının.
Siper olarak belirlenen ecel yeterlidir; Allah tarafından her insanı, kuyuya düşmesinden, yıkıntı altında kalmasından, yırtıcı hayvana yakalanmasından koruyan koruyucular vardır; eceli geldiğinde ise onu ölümle baş başa bırakırlar.
Dünya metaı (malı mülkü), kurumuş ve dökülmüş kuru otlara benzer. Mirası ise deve, koyun ve toprak yığınıdır. Dünya metaının yeterli miktarı, fazlasından daha iyi ve ona gönül bağlamamak ona güvenmekten daha sağlamdır. Zengini fakir olmaya mahkûmdur. Ona göz yuman rahata kavuşur.
Güzelliklerine kapılanın gözü ve gönlü körelir; sevincine gönül bağlayanın kalbi üzüntüyle dolar; sütün üzerindeki kaymağın çalkantısı gibi onun da kalbinde gam çalkalanır.
Bazı sorunlar onu üzer ve bazı sorunlar da onu kendisine meşgul eder. Boğazından yakalayıp kalbinin damarlarını koparıncaya ve cansız bir vücut olarak bırakılıncaya kadar ömür bu keşmekeşliklerle devam eder.
Ne Allah bu cüssenin ne olacağını önemser ve ne de iyiler bu leşin nereye düşeceğine ilgi gösterirler. (Fakat uyanık müminler böyle değillerdir;) mümin ibret gözüyle dünyaya bakar, ihtiyacı kadar ondan beslenir, öfkeli bir kulakla sesleri dinler.
Hilim öğrenin; hilim müminin dostu ve yaveridir; ilim ise müminin kılavuzu, yumuşak davranmak kardeşi, akıl yoldaşı, sabır ise komutanıdır.
Hz. Ali aleyhi's-selâm Allah'ın verdiği nimetlerden yararlanmayarak eski elbiseler giyip yoksullar gibi bir görünüm sergileyen birisine rastladığında şöyle buyurdular: "Ey adam, Allah'ın bu sözünü duymamış mısın? "Rabbinin nimetini an, söyle." Vallahi Allah'ın nimetlerini amelin ile göstermen, dilin ile açıklamandan daha iyidir, Allah indinde."
Oğlu İmam Hasan'a buyurdular ki: Allah'tan çekinmeyi, namazı zamanında kılmayı, zekâtı vaktinde vermeyi, (kulların) suçunu bağışlamayı, öfkeyi yenmeyi, akrabalarla iyi ilişki kurmayı, cahiller karşısında olgun ve hilimli davranmayı, dinde fakih olmayı, işlerde tedbirli davranmayı, Kur'ân'a karşı taahhütlü olmayı, komşularla iyi geçinmeyi, iyiliği emredip kötülükten alıkoymayı, çirkin işlerden kaçınmayı ve Allah'a karşı her türlü günahtan çekinmeyi sana tavsiye ediyorum."
Dört şeyden sakınabilen bir kimse, ebedi olarak sevilmeyecek şeylerle karşılaşmamaya layıktır: Acelecilik, inatçılık, bencillik ve gevşeklik.
Ey Allah'ın kulları, bilin ki takva, sağlam bir kaledir; fısk-u fücur ise güvensiz bir sığınaktır; bu sığınak ehlini korumadığı gibi, ona sığınan kimseyi de düşmanın şerrinden kurtarmaz. Bilin ki, takvayla günahların zehiri etkisiz hâle gelir; Allah'a itaat etmeye sabretmekle, O'nun sevap ve mükâfatına erişilir.
Yakin ile nihai hedefe ulaşılır. Ey Allah'ın kulları, Allah-u Teâla kurtuluş yollarını kullarından esirgememiştir; zira kendisi kullarını, o yollara hidayet etmiştir; tövbe ederlerse, onları günahları sebebiyle kendi rahmetinden mahrum bırakmaz.
Susmak hikmettir; sükût esenliktir; sır saklamak, saadetin bir köşesidir.
İşler, takdir ve alınyazısı karşısında öylesine boyun eğer ki bazen tedbirin kendisi, dönüp afet olur.
İnsan dininde derin bilgiye sahip, geçiminde tutumlu, musibetlere karşı sabırlı olmadıkça ve kardeşleri tarafından gördüğü acıları tatlı bilmedikçe onun yiğitliği kâmil olmaz.
Yiğitlik nedir? diye sorduklarında İmam Ali aleyhi's-selâm: "Açıkta yapmasından utandığın bir günahı gizlide de yapmamandır" diye cevap verdi.
Günaha devam etmenin yanı sıra bir de Allah Teâla'dan mağfiret dilemek yeni günahlardır.
İbadet ettiğiniz Allah'ın marifetini kalbinize yerleştirin ki, organlarınızla ibadet olarak yaptığınız hareketlerin size faydası olsun.
Dinini ekmek kazanmak için satan kimsenin dininden nasibi, yediği şeydir.
İman, kabul olan söz (dil ile şehadet etmek), yapılmış olan amel ve akıl ile tanımaktan ibarettir.
İmanın dört temeli vardır: Allah'a tevekkül etmek, işleri O'na bırakmak, emirleri karşısında teslim olmak, kaza ve kaderine razı olmak. Küfrün de temeli dörttür: Eğilim, korku, öfke, şehvet.
Kim dünyada zahid olur, zilletinden korkmaz ve izzetine de ilgi göstermezse, Allah-u Teâla onu insanları vasıta kılmadan hidayete erdirir, ders okumadan âlim kılar, hikmeti kalbine yerleştirerek diline akıtır.
Allah'ın öyle kulları vardır ki, ihlâsla ve halkın gözünden uzak olarak kendisiyle muamelede bulunmuşlardır. Allah-u Teâla da bunları halisane bir şekilde mükâfatlandırmıştır. Bunlar kıyamet gününde boş ve beyaz bir defterle mahşeri geçerler; Allah'ın dergâhına vardıklarında Hak Teâla onlarla kendi arasında var olan sırlarla onların amel defterlerini doldurur.
Ahlâkınızı, güzel hasletlere yöneltin; onu iyilik ve cömertliklerin tarafına çekin; kendinizi hilimli olmaya alıştırın. Küçük ve önemsiz şeyleri görmezlikten gelerek kendi kadrinizi yüceltin. Zayıf bir adamın hayatını, sizden umduğu şeyden aciz olduğunuzda kendi makamınızla ve ona yardım etmekle kurtarın.
Halkın gizli olan sırrını araştırmayın. Zira size gizli kalan şeyler çoğalır. Kendinizi yalandan koruyun; zira yalan bütün kötü huylardan daha iğrenç ve daha kötüdür. Yalan, bir çeşit çirkinlik ve bir nevi alçaklıktır. Müsamaha gösterip önemsiz ve küçük şeyleri aramaktan sakının.
Siper olarak belirlenen ecel yeterlidir; Allah tarafından her insanı, kuyuya düşmesinden, yıkıntı altında kalmasından, yırtıcı hayvana yakalanmasından koruyan koruyucular vardır; eceli geldiğinde ise onu ölümle baş başa bırakırlar.
Dünya metaı (malı mülkü), kurumuş ve dökülmüş kuru otlara benzer. Mirası ise deve, koyun ve toprak yığınıdır. Dünya metaının yeterli miktarı, fazlasından daha iyi ve ona gönül bağlamamak ona güvenmekten daha sağlamdır. Zengini fakir olmaya mahkûmdur. Ona göz yuman rahata kavuşur.
Güzelliklerine kapılanın gözü ve gönlü körelir; sevincine gönül bağlayanın kalbi üzüntüyle dolar; sütün üzerindeki kaymağın çalkantısı gibi onun da kalbinde gam çalkalanır.
Bazı sorunlar onu üzer ve bazı sorunlar da onu kendisine meşgul eder. Boğazından yakalayıp kalbinin damarlarını koparıncaya ve cansız bir vücut olarak bırakılıncaya kadar ömür bu keşmekeşliklerle devam eder.
Ne Allah bu cüssenin ne olacağını önemser ve ne de iyiler bu leşin nereye düşeceğine ilgi gösterirler. (Fakat uyanık müminler böyle değillerdir;) mümin ibret gözüyle dünyaya bakar, ihtiyacı kadar ondan beslenir, öfkeli bir kulakla sesleri dinler.
Hilim öğrenin; hilim müminin dostu ve yaveridir; ilim ise müminin kılavuzu, yumuşak davranmak kardeşi, akıl yoldaşı, sabır ise komutanıdır.
Hz. Ali aleyhi's-selâm Allah'ın verdiği nimetlerden yararlanmayarak eski elbiseler giyip yoksullar gibi bir görünüm sergileyen birisine rastladığında şöyle buyurdular: "Ey adam, Allah'ın bu sözünü duymamış mısın? "Rabbinin nimetini an, söyle." Vallahi Allah'ın nimetlerini amelin ile göstermen, dilin ile açıklamandan daha iyidir, Allah indinde."
Oğlu İmam Hasan'a buyurdular ki: Allah'tan çekinmeyi, namazı zamanında kılmayı, zekâtı vaktinde vermeyi, (kulların) suçunu bağışlamayı, öfkeyi yenmeyi, akrabalarla iyi ilişki kurmayı, cahiller karşısında olgun ve hilimli davranmayı, dinde fakih olmayı, işlerde tedbirli davranmayı, Kur'ân'a karşı taahhütlü olmayı, komşularla iyi geçinmeyi, iyiliği emredip kötülükten alıkoymayı, çirkin işlerden kaçınmayı ve Allah'a karşı her türlü günahtan çekinmeyi sana tavsiye ediyorum."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.