Demokrasinin beşiği ilan edilen İngiltere ve sömürgecilikte onun devamı olan ABD tarihi, darbeler tarihidir diyebiliriz. İşine gelmeyen en demokratik yönetimleri dahi diktatörlük rejimine tahvil etmekten hiçbir zaman çekinmemişlerdir. Aynı zamanda onlarla hareket eden uydularının rejimi onları asla ilgilendirmemektedir. ABD için rejimin şekli değil rejimin ABD çıkarlarıyla olan uyumu fevkalade bir önem taşımaktadır.
1951-53 yıları arasında İran’da son derece demokratik bir yönetim kuran Dr. Musaddık kanlı bir darbeyle devrilerek diktatörlük rejimlerinin en koyularından Şahlık rejimi CIA marifetiyle iktidar koltuğuna oturtulurken demokrasinin esamesi bile okunmuyordu. ABD’nin Latin Amerika ülkelerinde organize ettiği darbeler öyle olağan bir hale gelmişti ki “sabah erken kalkanın darbe yapması” kliği herkesin dilindeydi. Küba’daki Domuzlar Körfezi harekâtı, İran’da Humeyni’ye karşı yapılan başarısız darbe girişimleri ABD imajını yerle bir ederken gerçek yüzü de teşhir olunmuştu.
Günümüzde aynı tehlikeli oyun Türkiye eliyle Suriye’ye karşı oynanmaktadır. Suriye meşru hükümetinin ve devletinin başı olan Beşar Esad, bilindik yöntemlerle sırf BOP planı işlesin diye kanlı bir darbeyle düşürülmek isteniyor. Acemi bir satranç oyuncusu hüviyetindeki AKP hükümetinin hariciye vekili Davutoğlu, çoban matına gelmiş durumda. Esad, ustalıkla yönettiği süreçte “fırtınalı havadaki kaptan” rolünü mükemmel derecede oynuyor. Böylece 2. Domuzlar Körfezi harekâtının büyük kabağı Türkiye’nin başında patladı.
Uzak tarihten ders almayan Türkiye çok yakın geçmişten de ders almamakta ısrarcı davranmaya devam ederse ülkemizi nükleer ve kimyasal bir savaşın alanı ve merkezi haline getirebilir. Kürecikte İran ve Rusya’yı hedef alan füze rampaları yetmezmiş gibi şimdi de ABD, NATO çerçevesinde Diyarbakır’a Patriot füzeleri yerleştirileceğini ifade ediyor. Bunun anlamı, İsrail’e karşı kullanılacak İran füzelerinin Türkiye’de vurulacağıdır. Bunun karşılığında İran ve Rusya’nın hedefi haline (Filistin katili İsrail için) geleceğimizdir. Bir tarafta Gazze vahşeti için İsrail’e ver veriştir arka planda ise Türkiye’yi kalkan olarak kullan. Buna çok yüzlülük siyaseti denir. Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar.
Türkiye aldatıldı
Ömer Özkaya’nın “Nasıl Darbe Yapılır?” adlı kitabının 26-28. Sayfalarında ibretlik bir durum tasvir edilmiştir. Türkiye aldatıldı başlıklı yazıda “CIA’ya bağlı Bilimsel İstihbarat Ofisi’nin 7 Temmuz 1960 tarihli raporunda Adana İncirlik ABD üssünden havalanan U-2 uçaklarının meteorolojik tespitler yaptıkları ifade edilmesine rağmen aslında Sovyet Rusya’yı ve diğer ülkeleri gözeterek, bol bol istihbarat resimleri çekiyordu. Daha sonra Sovyet Rusya’nın sonunu getiren uçak olarak bilinen U-2 casus uçaklarının İncirlik’te yuvalandığını Ruslar o dönemde haber almış olsalardı, Türkiye’ye savaş açabilirlerdi” ifadeleri yer alıyor.
Olayın hemen akabinde “Küba Krizi” olarak bilinen krizde de Türkiye, Sovyetler’in Küba’sına karşı pazarlık konusu edilmiştir. Ekim 1962’deki nükleer kriz Adana’daki Jüpiter nükleer füzelerinin varlığından dolayı çıkmıştır. Eğer bir savaş durumu olsaydı Türkiye nükleer bir savaşın tam ortasında kalacaktı. Türk halkı bu pazarlığı ve Jüpiter füzelerinin Türkiye ‘de olduğunu 40 sene sonra öğrenebilmiştir.
İncirlikte bulunan U-2 casus uçaklarının, Ankara’ya NASA’nın meteoroloji araştırmalarında görevli olarak bildirilmesi, ABD’nin çıkarları için en yakın müttefikini (!) nasıl da kullandığını açıkça göstermektedir. Tarihte “U-2 Krizi” olarak bilinen olay da “Küba Krizi” de maalesef İncirlik merkezlidir. Olayın şekli şemali aynıdır. Dün “İncirlik” bugün “Kürecik” Türkiye yine Rusya’nın ve İran’ın önüne yem olarak atılıyor.
1951-53 yıları arasında İran’da son derece demokratik bir yönetim kuran Dr. Musaddık kanlı bir darbeyle devrilerek diktatörlük rejimlerinin en koyularından Şahlık rejimi CIA marifetiyle iktidar koltuğuna oturtulurken demokrasinin esamesi bile okunmuyordu. ABD’nin Latin Amerika ülkelerinde organize ettiği darbeler öyle olağan bir hale gelmişti ki “sabah erken kalkanın darbe yapması” kliği herkesin dilindeydi. Küba’daki Domuzlar Körfezi harekâtı, İran’da Humeyni’ye karşı yapılan başarısız darbe girişimleri ABD imajını yerle bir ederken gerçek yüzü de teşhir olunmuştu.
Günümüzde aynı tehlikeli oyun Türkiye eliyle Suriye’ye karşı oynanmaktadır. Suriye meşru hükümetinin ve devletinin başı olan Beşar Esad, bilindik yöntemlerle sırf BOP planı işlesin diye kanlı bir darbeyle düşürülmek isteniyor. Acemi bir satranç oyuncusu hüviyetindeki AKP hükümetinin hariciye vekili Davutoğlu, çoban matına gelmiş durumda. Esad, ustalıkla yönettiği süreçte “fırtınalı havadaki kaptan” rolünü mükemmel derecede oynuyor. Böylece 2. Domuzlar Körfezi harekâtının büyük kabağı Türkiye’nin başında patladı.
Uzak tarihten ders almayan Türkiye çok yakın geçmişten de ders almamakta ısrarcı davranmaya devam ederse ülkemizi nükleer ve kimyasal bir savaşın alanı ve merkezi haline getirebilir. Kürecikte İran ve Rusya’yı hedef alan füze rampaları yetmezmiş gibi şimdi de ABD, NATO çerçevesinde Diyarbakır’a Patriot füzeleri yerleştirileceğini ifade ediyor. Bunun anlamı, İsrail’e karşı kullanılacak İran füzelerinin Türkiye’de vurulacağıdır. Bunun karşılığında İran ve Rusya’nın hedefi haline (Filistin katili İsrail için) geleceğimizdir. Bir tarafta Gazze vahşeti için İsrail’e ver veriştir arka planda ise Türkiye’yi kalkan olarak kullan. Buna çok yüzlülük siyaseti denir. Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar.
Türkiye aldatıldı
Ömer Özkaya’nın “Nasıl Darbe Yapılır?” adlı kitabının 26-28. Sayfalarında ibretlik bir durum tasvir edilmiştir. Türkiye aldatıldı başlıklı yazıda “CIA’ya bağlı Bilimsel İstihbarat Ofisi’nin 7 Temmuz 1960 tarihli raporunda Adana İncirlik ABD üssünden havalanan U-2 uçaklarının meteorolojik tespitler yaptıkları ifade edilmesine rağmen aslında Sovyet Rusya’yı ve diğer ülkeleri gözeterek, bol bol istihbarat resimleri çekiyordu. Daha sonra Sovyet Rusya’nın sonunu getiren uçak olarak bilinen U-2 casus uçaklarının İncirlik’te yuvalandığını Ruslar o dönemde haber almış olsalardı, Türkiye’ye savaş açabilirlerdi” ifadeleri yer alıyor.
Olayın hemen akabinde “Küba Krizi” olarak bilinen krizde de Türkiye, Sovyetler’in Küba’sına karşı pazarlık konusu edilmiştir. Ekim 1962’deki nükleer kriz Adana’daki Jüpiter nükleer füzelerinin varlığından dolayı çıkmıştır. Eğer bir savaş durumu olsaydı Türkiye nükleer bir savaşın tam ortasında kalacaktı. Türk halkı bu pazarlığı ve Jüpiter füzelerinin Türkiye ‘de olduğunu 40 sene sonra öğrenebilmiştir.
İncirlikte bulunan U-2 casus uçaklarının, Ankara’ya NASA’nın meteoroloji araştırmalarında görevli olarak bildirilmesi, ABD’nin çıkarları için en yakın müttefikini (!) nasıl da kullandığını açıkça göstermektedir. Tarihte “U-2 Krizi” olarak bilinen olay da “Küba Krizi” de maalesef İncirlik merkezlidir. Olayın şekli şemali aynıdır. Dün “İncirlik” bugün “Kürecik” Türkiye yine Rusya’nın ve İran’ın önüne yem olarak atılıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024