Atatürk'e atılan iftiralardan bir tanesi de harf inkılabı üzerinden yapılmıştır. Bu iftira maalesef geçtiğimiz aylarda devleti temsil eden Mahir Ünal tarafından da yenilenmiştir. Bu ülkenin yasalarının uygulanmasını bekliyoruz.
İftira şöyle: "Atatürk Kur'an harflerini, Arapçayı kaldırdı. Bizi bir günde cahil bıraktı. Bunun yerine gavur harfleri olan Latinceyi getirdi."
Bu iftira da maalesef baştan sona yalanla dolu asıl maksadın din üzerinden devleti kuranı yıpratarak ülkeyi yok etme amaçlıdır.
Her şeyden önce Osmanlıca Arapça değildir. Osmanlıcada, Arapça ve Farsça karışıktır. Osmanlı döneminde halkta okuma yazma oranı erkeklerde yüzde 1, kadınlarda ise okuma yazma oranı yoktur. Yani denildiği gibi Osmanlı döneminde halk okuryazar değildi.
Bizim türkülerimiz anonimdir. Sebebi yazılı türküler değildir. Bunun da sebebi tabii ki halkın okuma yazma bilmemesinden dolayı türkülerin sözlü olarak kalmasıdır. Nasıl yazsınlar ki, okuma yazma mü'minin yitik malı olarak bırakılmıştır.
Yine 1200'lü yıllarda Anadolu'da pek çok eser yazılmışken maalesef Osmanlı döneminde yazılan Osmanlıca doğru dürüst tek bir eser dahi yoktur.
Padişahların hemen hep hepsi 4-5 dil öğrenmişken, halk kolayca güdülme amaçlı zır cahil bırakılmıştır. Kısaca Osmanlı toplumu okuma yazma bilmiyordu.
Cumhuriyetin ilanında Türkiye'deki toplam doktor sayısı 200 kadardı. Bunlarında çoğu gayrimüslim hekimlerimizdi. Yine ülkede mühendis yoktu. Mühendislik fakültesi yoktu. Mimarlık, Ermeni Balyan ailesi tarafından yapılıyordu.
Türkler okuma yazmadan uzak dağlık kesimlerde hayvan çobanlığı ve ırgatlık yapmaktaydılar. Bugün tımarlık sistemi olarak övüle övüle bitirilemeyen sistem aslında ağalık ırgatlık sisteminden başka bir şey değildir.
Atatürk, Osmanlıcayı kaldırmıştır. Çünkü bizim konuşma dilimize uymuyordu. Şöyle ki Türkçede sözler ağzın ön tarafından çıkar. Arapça da ise sesler ağzın arka tarafından, yani geniz-gırtlak bölgesinden çıkar.
Türkçede Arapça harflerle konuşulduğu gibi yazmak imkansızdır. Çünkü dil uyumsuzluğu vardır. Bu uyumsuzluk yüzünden Osmanlıda insanlar konuşma dili ile yazamamışlar ve sonuçta halk okuma yazmadan uzak bir şekilde cahil kalmıştır.
Atatürk Şişli'deki evinde bu uyumsuzluğu kaldırmak İçin çalışma yapmış ve konuştuğumuz gibi yazabileceğimiz Latince harflerden oluşan bir alfabe ortaya koymuştur. Bu alfabe bizim her türlü yazım ihtiyacımızı bugüne kadar karşılamıştır.
Türkiye'de okuma yazma öğrenmek isteyen herkes çok kısa bir süre içerisinde bu beceriyi elde etmiştir. Bunun aksini söylemek imkansızdır. Bugün halkın yüzde 100'ü okuma yazma bilmektedir.
Bu yeni alfabe büyük bir dahi tarafından ortaya konulmuştur. Şöyle ki medeni toplum dili olarak anılan İngilizce, Almanca, Fransızca da okunduğu gibi yazılmaz. Maalesef bu yazım dilleri çok daha eski olmasına rağmen konuşma diliyle, yazı dili birbirinden çok farklıdır. Bunu yabancı dil eğitimi alan herkes bilir. Sözde bu kadim diller aslında Türkçeden çok geridirler.
Bu bakımdan bugünkü Türkçe alfabe mükemmeldir. Bizler bugün konuştuğumuz harflerle aynı şekilde yazabiliyoruz. En ufak bir uygunsuzluk yoktur. Bugün Türkiye'deki bütün edebiyat ve dil bilimcileri bir araya getirsek bir alfabe meydana getiremezler.
Peki, nasıl olur da bir insan tek başına bir alfabeyi meydana getirebilir. Bunu sıradan bir insanın yapması imkansızdır. Atatürk dünya tarihinde gelmiş maneviyat sahibi, ehlibeyt dostu en büyük âlimlerden birisidir. Sadece harf devrimi dahi en büyük İslam devrimlerinden birisidir. Bu harfler sayesinde insanlar Cenab-ı Allah'ın ilk ayeti oku emrini yerine getirmişlerdir.
Osmanlı döneminde harfler konuşma diline uygunsuz olduğu için okuma yazmayı öğrenmek çok zordu. Hatta imkansızdı. Bunun da ispatı okuma yazma oranıdır. Atatürk vefat edene kadar geçen dönemde halkın yüzde 60'ı okuma yazma öğrenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti bugünlere bu sayede gelmiştir.
Bugün Türk üniversitelerini bitiren doktorlar, mühendisler, mimarlar dünyanın her yerinde aranan ve el üstünde tutulan, itibar gören insanlardır. Bu, tamamen yeni alfabe ile Atatürk sayesinde olmuştur. Bu yüce şahsiyete her yönden minnettarız.
Halka kasıtlı olarak verilen yanlış bilgilerin bir tanesi de Arapçanın kutsal oluşudur. Arapça Kur'an dilidir. Bu konuda ayet vardır. Ancak Cenab-ı Allah eğer bizlerin konuşma dilinde Türkçe veya başka diller değil de Arapça konuşmamızı isteseydi o zaman kendi kelamı Kur'an'da bunu emrederdi. Halbuki böyle bir ayet yoktur. O zaman Arapça kutsal olsaydı bizler de kendi dilimizi bırakıp Arapça konuşurduk. Ama dünyadaki bildiğiniz gibi tüm Müslüman topluluklar da kendi dilini konuşur. Arapça asla konuşmaz.
Herkes kendi diliyle İslam'ı yaşar. Kur'an, Hazreti Peygamber, mü'minlerden böyle bir şey istemez. Bu 'cahillik' iftirası baştan sona ülkeyi yıkmak, milleti dil üzerinden bölük pörçük yapmak isteyenlerin çıkardığı bir yalandır.
Sonuç; Atatürk'ün ortaya koyduğu yeni alfabe, konuşma diline birebir uygundur. Türkçe sondan eklemeli yani en zor dillerden biri olmasına rağmen Türkçede okuma yazma öğrenmek son derece kolaydır. Bunu da tekrar edelim Atatürk'e borçluyuz.
- Atatürk’e atılan iftiralara cevaplar-3 / 26.02.2023
- Atatürk’e atılan iftiralara cevaplar – 2 / 19.02.2023
- Atatürk’e atılan iftiralara cevaplar-1 / 12.02.2023
- Bayrak ve Haydar Baş (2) / 30.10.2021
- Bayrak ve Haydar Baş (1) / 29.10.2021
- FETÖ ve Cübbeli’nin hezeyanları / 05.05.2020
- Ozon tedavisi / 30.12.2013
- Bağışıklık sistemi / 21.12.2013
- Alternatif tıp yasalaştı / 18.12.2013