Hakk'a yöneliş, seyr-i sülûk fıtridir. Öz bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç, insanın mayasına nüfuz etmiş olan kutsal hasretin, mutlak olana sevdalanmanın, arayışın neticisidir İnsanın İslam ile tanışması, bir manada kulun Rabb'ine vuslatının başlangıcı, Rabb'ini bilmesi ve kulluğunu icra etmesidir, demiştik ve eklemiştik: Hakk'a dönüşü, Allah'a yönelişi ve gidişi, kısaca kamil manada kulluğu ifade eden Hakk'a seyir ve sülûk gerçeği, İman ve İnsan tezinin temel dayanaklarından biridir.En genel manada; "Biz Allah'a aitiz ve O'na döneceğiz" (Bakara, 156) ayekti kerimesinde kendini gösteren bu seyir gerçeği, zirve noktada ve kamil manada,"Sonra yaklaştı, sarktı. O'nunla arasındaki mesafe iki yay kadar yahut daha az kaldı. İşte o an, Allah, kuluna vahyekttiğini vahyetti. Onun gördüğünü gönlü yalanlamadı" (Necm, 8-11) ayeti kerimeleriyle beşer hafsalasına ve gönüllere hitap eder. İslam'ın gördüğü temel hedef ve kulu davet ettiği nokta burasıdır. İnsanın ihsan ve İslam ile davet edildiği zirve de böylece açığa çıkar.Aslında Hakk'a yöneliş, seyr-i sülûk fıtridir. Öz bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç, insanın mayasına nüfuz etmiş olan kutsal hasretin, mutlak olana sevdalanmanın, arayışın neticisidir. Bu meyanda arayış ne kadar fıtri ve tabii ise, arayışa cevap olan Hakk'ö yöneliş ve iman da o nispette fıtridir, tabiidir.