Dinlerarası Diyalog, Papalığın II. Vatikan Konsili'nin 4. oturumunda kabul edilen, "Nostra Aetate" diye maruf Konsil metninde aktarılan ve 28 Ekim 1965'te Papa VI. Paul'un onayıyla ilan edilen, Papalığın 3. bin yıl hedefi olarak açıkladığı Asya'nın hıristiyanlaştırılması projesinin bir yöntemidir. Papalığın "çağdaş hıristiyanlaştırma ve misyonerlik usulü"dür.
Dinlerarası Diyalog ve Ilımlı İslam söylemlerinin yoğunlaştığı günümüzün sıkça konuşulan konularından birisi ise ehl-i kitap olarak nitelenen Hıristiyan ve Yahudilerin de cennete girebilecekleri, cennete girmek için yalnızca Müslüman olmak gibi bir şartın bulunmadığı yolundaki söylemler olmuştur.
Dinlerarası Diyalog'un savunucularından biri olan Fetullah Gülen, 'Küresel Barışa Doğru' kitabında sayfa 131'de şöyle savunma yapmaktadır:
"Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta Kelime-i Tevhid'in ikinci bölümü, yani 'Muhammed Allah'ın Rasulüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakılmalıdır. Zira hadislere göre kıyamet günü Allah'ın sonsuz rahmeti öyle bir tecelli edecek ki şeytan bile umuda kapılacak ve bu rahmetten istifade edip edemeyeceğini merak edecektir. Böylesine âli cenap bir merhamet karşısında bizim cimrilik etmemiz ve bu cimriliği temsil etmemiz tasavvur edilemez. Hem sonra bunun bizimle alakası ne? Hükümranlık O'nun, hazine O'nun. Hepsi O'nun kulları. Öyleyse herkes haddi aşmaktan kaçınmalıdır."
Diyalogcular, 2000 senesinden beri hız kazanan faaliyetlerinde, "Hz. Peygamber'siz bir İslam" fikrini empoze etmektedirler. Hz. Peygamber'siz bir İslam olamaz. Onu devreden çıkarmak, içi boşaltılmış bir Müslüman inancı demektir. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a.) demek İslam'ın kendisi demektir.
Fetullah Gülen'in yolundan gittiği ve örnek aldığı Said-i Nursi'nin Dinlerarası Diyalog konusundaki görüşleri şöyledir:
"Birinci Dünya Savaşı'nda ölen Hıristiyanlar da şehittir, Çanakkale'de ölen Türkler ise telef olmuştur" (Kastamonu Lahikası,76.mektup) diyerek, "kâfiri" cennete sokan bir kişi nasıl tevhid inancının savunucusu olabilir ki?
"Misyonerlerle, Hıristiyan ruhanilerle ve nurcuların ittifak halinde olmalarını?" (Emirdağ Lahikası, c. 1, s. 150,194) öğütleyen bir meczuptan iman adına ne öğrenebiliriz ki?
"Gün gelecek İncil ile Kur'an ittihat edecek" (Emirdağ Lahikası, c.1,sf.62) diyerek tahrif edilmiş İncil ile Kur'an'ı birleştirme gayretine düşen bir kişiden ben Tevhid adına ne öğrenebilirim?
30 Ekim 1918'de İstanbul işgal altında iken İslam Teali Cemiyeti'nin İkdam gazetesinde yayınladığı bildiride, Yunan'la savaşan milli orduya hakaretler eden, Yunan'a zayiat verdirmeyelim diye yalvaran, milli orduyu küfürle suçlayanlar arasında Said-i Nursi'nin adını görünce, bu adamın Tevhid anlayışını sorgulamayalım mı?
Fetullah Gülen'i de üstadı yetiştirdiğine göre, ne öğrendiyse ondan öğrendiğine göre, onun risalelerinden beslendiğine göre, o risalelerin gösterdiği yolda ilerleyip Vatikan'ın misyonunu sahiplendiğine göre, ruhanilerle ittifak çağrısının gereği olarak etrafını papazlarla doldurduğuna göre, Müslüman kızları Hıristiyanlarla evlendirdiğine göre, bunları Tevhid anlayışlarını sorgulamayalım mı?
Özellikle 2002 yılından sonra FETÖ yapılanmasıyla birlikte Dinler Arası Diyalog her yere girdi. Camilere, kitaplara, televizyonlara, dizilere, filmlere, yarışmalara, okullara ve aklınıza gelebilecek her yere masum bir şeymiş gibi göstererek gözümüze gözümüze soktular.
En önemlisi de insanları zehirlediler.
Dinlerin kardeş edileceğini iddia etmek, "Allah katında tek din İslam'dır" (Âl-i İmran: 19) ayetini reddetmek değil de nedir? Öyleyse, dinlerarası diyalogun ve dinlerin kardeşliğinin İslam dini ile bağdaşmasına imkân yoktur.
Bu tür hadiseler Prof. Dr. Haydar Baş'ın kıymetini daha çok anlamak ve O'nun fikirlerini dünyanın dört bir yanına ulaştırmak için bizlere uyarıdır aslında. Çünkü her konuda olduğu gibi Dinlerarası Diyalog konusunda da 30 yıldır FETÖ ve O'nun misyon arkadaşlarıyla tek başına mücadele eden tek lider Prof. Dr. Haydar Baş Bey'dir.
Dinlerarası Diyalog ve Ilımlı İslam söylemlerinin yoğunlaştığı günümüzün sıkça konuşulan konularından birisi ise ehl-i kitap olarak nitelenen Hıristiyan ve Yahudilerin de cennete girebilecekleri, cennete girmek için yalnızca Müslüman olmak gibi bir şartın bulunmadığı yolundaki söylemler olmuştur.
Dinlerarası Diyalog'un savunucularından biri olan Fetullah Gülen, 'Küresel Barışa Doğru' kitabında sayfa 131'de şöyle savunma yapmaktadır:
"Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta Kelime-i Tevhid'in ikinci bölümü, yani 'Muhammed Allah'ın Rasulüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakılmalıdır. Zira hadislere göre kıyamet günü Allah'ın sonsuz rahmeti öyle bir tecelli edecek ki şeytan bile umuda kapılacak ve bu rahmetten istifade edip edemeyeceğini merak edecektir. Böylesine âli cenap bir merhamet karşısında bizim cimrilik etmemiz ve bu cimriliği temsil etmemiz tasavvur edilemez. Hem sonra bunun bizimle alakası ne? Hükümranlık O'nun, hazine O'nun. Hepsi O'nun kulları. Öyleyse herkes haddi aşmaktan kaçınmalıdır."
Diyalogcular, 2000 senesinden beri hız kazanan faaliyetlerinde, "Hz. Peygamber'siz bir İslam" fikrini empoze etmektedirler. Hz. Peygamber'siz bir İslam olamaz. Onu devreden çıkarmak, içi boşaltılmış bir Müslüman inancı demektir. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a.) demek İslam'ın kendisi demektir.
Fetullah Gülen'in yolundan gittiği ve örnek aldığı Said-i Nursi'nin Dinlerarası Diyalog konusundaki görüşleri şöyledir:
"Birinci Dünya Savaşı'nda ölen Hıristiyanlar da şehittir, Çanakkale'de ölen Türkler ise telef olmuştur" (Kastamonu Lahikası,76.mektup) diyerek, "kâfiri" cennete sokan bir kişi nasıl tevhid inancının savunucusu olabilir ki?
"Misyonerlerle, Hıristiyan ruhanilerle ve nurcuların ittifak halinde olmalarını?" (Emirdağ Lahikası, c. 1, s. 150,194) öğütleyen bir meczuptan iman adına ne öğrenebiliriz ki?
"Gün gelecek İncil ile Kur'an ittihat edecek" (Emirdağ Lahikası, c.1,sf.62) diyerek tahrif edilmiş İncil ile Kur'an'ı birleştirme gayretine düşen bir kişiden ben Tevhid adına ne öğrenebilirim?
30 Ekim 1918'de İstanbul işgal altında iken İslam Teali Cemiyeti'nin İkdam gazetesinde yayınladığı bildiride, Yunan'la savaşan milli orduya hakaretler eden, Yunan'a zayiat verdirmeyelim diye yalvaran, milli orduyu küfürle suçlayanlar arasında Said-i Nursi'nin adını görünce, bu adamın Tevhid anlayışını sorgulamayalım mı?
Fetullah Gülen'i de üstadı yetiştirdiğine göre, ne öğrendiyse ondan öğrendiğine göre, onun risalelerinden beslendiğine göre, o risalelerin gösterdiği yolda ilerleyip Vatikan'ın misyonunu sahiplendiğine göre, ruhanilerle ittifak çağrısının gereği olarak etrafını papazlarla doldurduğuna göre, Müslüman kızları Hıristiyanlarla evlendirdiğine göre, bunları Tevhid anlayışlarını sorgulamayalım mı?
Özellikle 2002 yılından sonra FETÖ yapılanmasıyla birlikte Dinler Arası Diyalog her yere girdi. Camilere, kitaplara, televizyonlara, dizilere, filmlere, yarışmalara, okullara ve aklınıza gelebilecek her yere masum bir şeymiş gibi göstererek gözümüze gözümüze soktular.
En önemlisi de insanları zehirlediler.
Dinlerin kardeş edileceğini iddia etmek, "Allah katında tek din İslam'dır" (Âl-i İmran: 19) ayetini reddetmek değil de nedir? Öyleyse, dinlerarası diyalogun ve dinlerin kardeşliğinin İslam dini ile bağdaşmasına imkân yoktur.
Bu tür hadiseler Prof. Dr. Haydar Baş'ın kıymetini daha çok anlamak ve O'nun fikirlerini dünyanın dört bir yanına ulaştırmak için bizlere uyarıdır aslında. Çünkü her konuda olduğu gibi Dinlerarası Diyalog konusunda da 30 yıldır FETÖ ve O'nun misyon arkadaşlarıyla tek başına mücadele eden tek lider Prof. Dr. Haydar Baş Bey'dir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Muhammed İbrahim Baki / diğer yazıları
- Bölüşerek tok oluruz, bölünerek yok oluruz / 30.11.2022
- Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek / 05.02.2022
- Bir gecede cahil kaldık(!)-II / 09.07.2020
- Bir gecede cahil kaldık(!)-I / 08.07.2020
- Türklerin tarihi / 12.05.2020
- Bilime destek olmalıyız / 04.04.2020
- Baharın gelişi / 19.03.2020
- İftira er kişiye zarar vermez / 11.09.2019
- Atatürk ve Hilafet-II / 29.07.2019
- Atatürk ve Hilafet-I / 28.07.2019
- Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek / 05.02.2022
- Bir gecede cahil kaldık(!)-II / 09.07.2020
- Bir gecede cahil kaldık(!)-I / 08.07.2020
- Türklerin tarihi / 12.05.2020
- Bilime destek olmalıyız / 04.04.2020
- Baharın gelişi / 19.03.2020
- İftira er kişiye zarar vermez / 11.09.2019
- Atatürk ve Hilafet-II / 29.07.2019
- Atatürk ve Hilafet-I / 28.07.2019