İnsanın uğruna fedakârlık yapmadığı şeyden taviz vermesi daha kolaydır. Hani "alın teri" diyoruz ya, işte o hesap. Yani bir işe alın terimiz karışmamışsa, sahiplenmemizde ona göre oluyor. Kaybetsek bile pek aldırmıyor, üzülmüyoruz. Ama eğer alın terimiz varsa o işte, bırakın kaybetmeyi, göz koyanın bile gözünü oymaya kalkıyoruz. Çünkü onda gayretimiz var. Emeğimiz var. Alın terimiz var. Bu iş maneviyatta da böyledir. Kişi kelime-i şahadetin hükmüne, anlamına teslim olmuş, namazını kılan, orucunu tutan, durumuna göre zekât ve hac görevlerini yerine getiren, helal-harama dikkat eden, şüpheli şeylerden gücü nispetinde sakınan, haktan yana taraf olan, kötüye, kötülüğe buğz eden vb. bir Müslümanın, dininden taviz vermesi mümkün değildir. Çünkü o, inandım diyerek bir iddiada bulunmuş ve dinin gereklerini yerine getirme gayretine girerek iddiasını ispata çalışmıştır. Yani bir anlamda alın terini ortaya koymuştur. Diğer taraftan ise "inandım" diyerek, bir iddia da bulunan bir insan, iddiasının ispatı gayretine girmezse, dalgalı bir denizde, hangi yöne kürek çekeceğini bilmeyen bir kayıkçının durumuna düşer. Bu durumda kayıkçının iradesi ortadan kalkmıştır. Dalgalar hangi yöne sürüklerse o yöne gider. Kayıkçının içinde hep sahile varmak, selamete ulaşmak umudu olsa da, dalgalar onu okyanusa, girdaplara sürükler. Sonda bellidir zaten, umudun çaresi olmaz bu durumda. Prof. Dr. Haydar Baş beyin "amelde yaşanan zafiyetler zamanla itikatta zafiyetlere yol açar" tespiti bugünkü insanımızın yaşadığı manevi hali özetler nitelikte. Bizlerin bireysel olarak amelde gösterdiğimiz zafiyetlerin yanına birde din adına öne çıkan insanların, kendi bozuk itikatlarını, toplumun önüne koymaları maneviyat denizinde fırtınalar koparmış, umudu sahile çıkıp, selamete kavuşmak olan insanımızı derin okyanuslara sürüklemişlerdir. Bu konuya biraz hoş olmayan bir örnek olacak ama "Kılavuzu karga olanın?" sözü kendini gösteriyor. Birileri çıkıyor ekranlara, gazetelere bugüne kadar dinde duyulmamış, kitaba, sünnete aykırı görüşleri, yine kendi aklınca kitaptan örnekler vererek anlatıyor. İşte sanki cennetin anahtarı elinde geleni geçeni içeri alıyor. Şu namaz yoktur. Şöyle şöyle yaparsan da abdestin olur vs. detaylara girmeyeceğim, dinde olmayan şeyleri din olarak anlatıyorlar. Tabi her "arzın" bir "talibi" oluyor. Benim gelmek istediğim nokta ise başka. Malumunuz ülkemizde birileri din adına (!) laikliği hedef aldı. Laiklerde (!) dini hedef aldı. Yine görünüşte din adına ama sonuçta siyasi amaçlarla başörtüsü tartışıldı. Yine o birileri de başörtüsüne savaş açtı. Darul harp-darul İslam tartışmaları insanımızı ikiye böldü. Birileri "şeriat gelecek" derken, diğerleri "kahrolsun şeriat" diye bağırdılar. İşin garibi bunların hepsi de "ben Müslümanım" diyen insanlardı. Son günlerde yaşanan gelişmeleri biliyorsunuz zaten. Bir Prof. çıktı ülkeyi "gettolara" ayırmaktan bahsetti. İnternetten yorumlara bakıyorum! Kaç kişinin küfrüne sebep olduğunu bir bilseniz. Yani kısaca birileri sözde İslam adına milletin küfrüne sebep oluyorlar bilerek veya bilmeyerek. Çünkü insanımız bu insanları tanımıyor. Amaçlarını bilmiyor. İşte bu noktada iki sınıf insan çıkıyor ortaya. Bir; dinde olmayan şeyleri din adına anlatan bu insanlara inanıp, inancını ona göre şekillendirenler. İki; Dine saldırmak için fırsat kollayanlar. Bilmiyorum artık. Bir tebliğci nasıl olmalıdır? "?Davranış çok mühimdir. Hele mesleği İslam'ı tebliğ olan insanların, İslam'ı, bir kuyumcu nezaketi ve nezafetinde sergilemesi lazımdır. Kuyumcu en nadide eşyayı satar. Ama gidin, bakın kendi de çok temizdir. Niye? Çünkü sattığı malın mukabili olan tezgâhlamayı yapabilsin. Aksi takdirde kaba, saba bir adam olsa kimse yanına uğramaz. Bizim, inanan insanlar olarak birbirimize tavsiyelerimiz, ikaz ve irşat sözlerimiz Allah'ın (c.c) dininin gerekleridir. O'nun hükümleridir, gerekleridir, yasaklarıdır. O halde biz bir kuyumcudan daha iyi giyinmeliyiz veya giyinmesini bilmeliyiz. Konuşmasını, hareket etmesini, davranış tarzını tespit etmeliyiz. Müminler olarak bunu yaptığımız zaman bize, itimat eden insanların sayısı artacaktır?" (Prof. Dr. Haydar Baş Yaşayan Kur'an; Sünnet S:36)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025