Devletlerarası ilişkilerde yeni dönem

Tarihin hiçbir döneminde bütün dünyayı kapsayan bir devlet kurulamamıştır. Her dönemde irili ufaklı birçok devlet olmuştur. Bu gerçek, devletlerarası ilişkileri zorunlu hale getirmiştir.
Devletlerin işleyiş tarzlarının değişmesiyle, devletlerarası ilişkiler de değişmiştir. Ancak devletlerarası bazı hukuk ve gelenekler, günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Söz konusu hukuk ve geleneklere uymayan, hatta onları çiğnemeyi ve yıkmayı marifet sayan devletler de mevcuttur.
Bu devletlerin çağımızdaki temsilcilerinin başında ABD ve İsrail yer almaktadır. O nedenle ABD ve İsrail ile yapılan anlaşmalara ve hele yetkililerinin verdikleri sözlere asla güvenmemek ve bel bağlamamak gerekir. 
Özellikle Suriye konusunda ABD'den yediğimiz kazıklar bunun en bariz örnekleridir.
Müttefikliğin ve stratejik ortaklığın temeli ve amacı karşılıklı güvendir. Gel gör ki, ABD; Türkiye'ye karşı tam tersini yapıyor. Öyle ki, güvenliğimizi ve bütünlüğümüzü tehlikeye atmak için elinden geleni ardına koymuyor.
İlkönce şu gerçeği aklımızdan çıkarmamız gerekir. ABD ve İsrail, tarihte bilinen devletler gibi kurulmamışlardır. Bu devletler terörle kurulmuş, terörle yaşamaktadırlar. Daha doğru bir deyişle ABD ve İsrail, devlet şeklinde örgütlenmiş, fakat devletlerarası hukuk, gelenek ve kurallara uymayan yapılardır.
ABD, çoğu Yahudilerin olan ulus-üstü şirketlerin kontrolündedir. Onun içindir ki, ABD yöneticileri, devlet adamlarından ziyade şirket yöneticilerine benzemektedirler. Bir şirket sahibi ve yöneticisi olan Trump'ın, ABD'nin başına getirilmesinin nedeni de budur.
Bakınız, Müslümanların Amerika'ya girişini yasaklayacağını vaat ederek oy alan Trump, ilk yurt dışı gezisini Suudi Arabistan'a yapmıştır. Müslümanlardan nefret ettiğini söylemekten çekinmeyen Trump'a, Suudi Arabistan'ın da devlet nişanı vermesi çok ilginçtir.
Trump, Suudi Arabistan ile yüklü miktarda silâh anlaşması imzalamış, ama İsrail, bu anlaşmadan hiç endişe duymamıştır. Demek ki, Suudi Arabistan'ın alacağı silâhların hedefinde İsrail değil, İsrail'in düşmanları, yani Müslümanlar vardır.
Görüldüğü üzere başkanların değişmesiyle, ABD'nin dış politikası değişmiyor. Değişmez, zira ABD ve İsrail'in dış politikası din kaynaklıdır. Daha doğrusu, ABD'nin dış politikası, inançları gereği, İsrail'i korumaya, kollamaya ve yaşatmaya yöneliktir.
Eskiden ABD Başkanları, İsrail'i böylesine açıktan desteklemiyor, biraz olsun desteklerini gizliyorlardı. Trump ise İsrail'e bağlılığını, izlediği politika ve kurduğu kabine ile herkesin göreceği ve anlayacağı şekilde ortaya koymuştur. Trump'ın kabinesine boşuna İsrail kabinesi denilmiyor.
Trump, İsrail'e Büyükelçi olarak Yahudi kökenli David Friedman'ı atamıştır. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, bu atamayı, "Başkan'ın İsrail devletine ve halkına olan bağlılığının en açık işaretlerinden biri" olarak değerlendirmiştir.
Sözün özü, ABD ve İsrail, arasındaki ilişkiler, devletlerarası ilişkilerden çok farklı bir anlam taşımaktadır. Dahası bu devletler, aynı ilişkileri diğer devletlerle de kurmaya çalışmaktadırlar. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı devletlerarası ilişkiler yeni bir döneme girmiştir.
Bunu itiraf edenlerden biri Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'dur. Lavrov şöyle diyor: "Devletlerarası ilişkiler Soğuk Savaş döneminkinden daha zor. Soğuk Savaş döneminde iki taraf da hadlerini aşmaktan kaçınıyordu. Ancak bugün hiçbir kural yok." Türkiye, bu gerçekleri göz ardı ettiği içindir ki, devletlerarası ilişkilerde tökezlemekte, aldanmakta, yanılmakta ve şaşkınlık yaşamaktadır.