Dikkat ederseniz, gazete sayfalarını, arşivlerini karıştırırsanız; şu anda Kıbrıs'ta barışa, çözüme çok yaklaştık, tarihi fırsat yakaladık, aman kaçırmayalım diyenlerle Irak saldırılarının hemen arefesinde Irak'a demokrasi gelecek, Saddam gidecek, tüm gücümüzle destekleyelim diyenlerin aynı kişiler, aynı çevreler olduğunu göreceksiniz. Irak'ın bugünkü haline bakarak Kıbrıs'ın yarınki durumunu tahmin etmekte de zorlanmayacaksınız.
Mesela, Çandar'ından, Barlas'ından, Birand'ından Koru'suna kadar bütün mandacı gazetecilerin, Irak saldırısı öncesinde Amerikan taşeronluğunu hakkıyla yerine getiren kalem erbabının, bugün kan gövdeyi götürüyor görüntüsündeki Irak karışısında ne düşündüklerini, yüzlerinin kızarıp kızarmadığını merak ediyorum. Hangi yüzle ekranlara çıkıp arz-ı endam ettiklerine hayret ediyorum. Bir de kalkıp utanmaz yüzleri, tükenmez sözleri ile Kıbrıs konusunda da kılavuzluğa soyunmaları yok mu, insanı dehşete düşürüyor.
Beyler bakar mısınız, Bağdat'a, Basra'ya, Felluce'ye, Necef'e, Kerbelaya... Sokaklarda yürüyen kan selinde yüzen cesetleri, insan başlarını seçebiliyor musunuz? Kime ait o cesetler, sele dönüşen kanlar kimlerin damarlarından boşalıyor? Taşeronluğunu yaptığınız ağababanızın, Irak'a ihracını düşündüğü demokrasi, özgürlük meğer bu muymuş?
Irak'ta akan kan seline bakarken olsun, yüzünüz kızarıyor mu?
Irak'a özürlük gelecek dediniz, esaret geldi, demokrasiyi müjdeliyordunuz despotluk geldi, insanca yaşam dediniz, Iraklı Müslümanlar ölümlerden ölüm, zulümlerden zulüm seçme hakkına sahipler sadece.
Saddam'ın zulmünden kurtulacaklardı, şimdi binlerce Saddam bin kat daha zulmediyor. Saddam'ın köleliğinden kurtulacaklardı şimdi bin Saddam'ın köleliğinde sürünüyorlar.
Şimdi Irak'ta zulüm katmer katmer, ölüm an meselesi, akan kan sele dönüşmüş durumda, mal, can ve namus emniyeti sizlere ömür...
Irak konusunda yanılanlar, kamuoyunu yanıltanlar, hiç olmazsa suçlarını kabul edip, ağızlarına sürgü çekip, kalemlerini ceplerine koyup bari Kıbrıs konusunda ileri-geri konuşmaktan, yazıp-çizmekten vazgeçmelidirler. Irak'ı kan gölüne çeviren koalisyon güçleri, direkt ya da dolaylı olarak Kıbrıs'ta da karşımızda ve taraf durumundadırlar. Son Balkan savaşında, Barış Gücü'nün, Bosnalı Müslümanların Sırplar tarafından katledilmesine nasıl seyirci kaldığına tüm dünya şahit oldu. Sırplara lojistik destek sağladıkları, yol-yöntem öğrettikleri de o gün basında sıkça yer almıştı. Şimdi Kıbrıs'tan Türk askerinin elini eteğini çekip, Kıbrıslı Türklerin mal, can ve namus emniyetini BM'ye, Barış Gücü'ne bırakmak akıl kârı mıdır? 74 öncesi katliamlara yeniden kapı aralamak, zemin hazırlamak değil midir?
Bizzat yaşayarak, içimiz kanayarak, kan ağlayarak Irak'ta, Filistin'de, Afganistan'da ve daha bir çok yerde görüyoruz ki haçlıların ve Siyonistlerin yönetiminde, egemenliğindeki bir dünyada Müslümana rahat yüzü yoktur, huzur yoktur ve hayat hakkı yoktur, olayları doğru okuyalım lütfen.
Mesela, Çandar'ından, Barlas'ından, Birand'ından Koru'suna kadar bütün mandacı gazetecilerin, Irak saldırısı öncesinde Amerikan taşeronluğunu hakkıyla yerine getiren kalem erbabının, bugün kan gövdeyi götürüyor görüntüsündeki Irak karışısında ne düşündüklerini, yüzlerinin kızarıp kızarmadığını merak ediyorum. Hangi yüzle ekranlara çıkıp arz-ı endam ettiklerine hayret ediyorum. Bir de kalkıp utanmaz yüzleri, tükenmez sözleri ile Kıbrıs konusunda da kılavuzluğa soyunmaları yok mu, insanı dehşete düşürüyor.
Beyler bakar mısınız, Bağdat'a, Basra'ya, Felluce'ye, Necef'e, Kerbelaya... Sokaklarda yürüyen kan selinde yüzen cesetleri, insan başlarını seçebiliyor musunuz? Kime ait o cesetler, sele dönüşen kanlar kimlerin damarlarından boşalıyor? Taşeronluğunu yaptığınız ağababanızın, Irak'a ihracını düşündüğü demokrasi, özgürlük meğer bu muymuş?
Irak'ta akan kan seline bakarken olsun, yüzünüz kızarıyor mu?
Irak'a özürlük gelecek dediniz, esaret geldi, demokrasiyi müjdeliyordunuz despotluk geldi, insanca yaşam dediniz, Iraklı Müslümanlar ölümlerden ölüm, zulümlerden zulüm seçme hakkına sahipler sadece.
Saddam'ın zulmünden kurtulacaklardı, şimdi binlerce Saddam bin kat daha zulmediyor. Saddam'ın köleliğinden kurtulacaklardı şimdi bin Saddam'ın köleliğinde sürünüyorlar.
Şimdi Irak'ta zulüm katmer katmer, ölüm an meselesi, akan kan sele dönüşmüş durumda, mal, can ve namus emniyeti sizlere ömür...
Irak konusunda yanılanlar, kamuoyunu yanıltanlar, hiç olmazsa suçlarını kabul edip, ağızlarına sürgü çekip, kalemlerini ceplerine koyup bari Kıbrıs konusunda ileri-geri konuşmaktan, yazıp-çizmekten vazgeçmelidirler. Irak'ı kan gölüne çeviren koalisyon güçleri, direkt ya da dolaylı olarak Kıbrıs'ta da karşımızda ve taraf durumundadırlar. Son Balkan savaşında, Barış Gücü'nün, Bosnalı Müslümanların Sırplar tarafından katledilmesine nasıl seyirci kaldığına tüm dünya şahit oldu. Sırplara lojistik destek sağladıkları, yol-yöntem öğrettikleri de o gün basında sıkça yer almıştı. Şimdi Kıbrıs'tan Türk askerinin elini eteğini çekip, Kıbrıslı Türklerin mal, can ve namus emniyetini BM'ye, Barış Gücü'ne bırakmak akıl kârı mıdır? 74 öncesi katliamlara yeniden kapı aralamak, zemin hazırlamak değil midir?
Bizzat yaşayarak, içimiz kanayarak, kan ağlayarak Irak'ta, Filistin'de, Afganistan'da ve daha bir çok yerde görüyoruz ki haçlıların ve Siyonistlerin yönetiminde, egemenliğindeki bir dünyada Müslümana rahat yüzü yoktur, huzur yoktur ve hayat hakkı yoktur, olayları doğru okuyalım lütfen.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025