Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Mevlid Kandili'nin idrak edildiği bir günde Yahudi ve Hıristiyanların dini temsilcileriyle buluşarak, bugüne kadar hiçbir hükümetin yapmadığı bir şekilde kilise yapma sözü vermesi kendinden öncekilerle bu konuda yarışa girdiğini gösteriyor.1998 yılında dönemin Papasına "Papalık misyonunun bir parçası olmak istiyoruz" ifadeleriyle süslenmiş bir mektup veren Fethullah Gülen'le yarışa girmiş durumda Sayın Davutoğlu. Sadece Gülen'le değil Batılıları ve azınlıklara yaranma konusunda kendi çocuğunun nikâhında Hıristiyan Silvio Berlusconi'yi şahit tutan, Irak'ı işgal eden Amerikan askerlerine "Kahraman(!) Amerikan askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için dua ediyorum" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'la da yarışıyor Davutoğlu.Buradan Sayın Davutoğlu'na bu yarışta kazananın olmayacağını hatırlatmak istiyorum. Belki bu yarışa ondan çok önce başlamış olan Fethullah Gülen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı geçebilir, başında olduğu hükümetin sıfırdan kilise yapmak gibi cüretkâr icraatlarıyla belki yarışı da kazanabilir, ama yine kaybeden tarafta olmaktan kurtulamaz Davutoğlu.Sayın Davutoğlu'nun kaygısı tarihe geçmekse şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Mevlid Kandili gününü seçerek, azınlıklara sıfırdan kilise inşa edeceğini açıklayarak tarihi geçmiştir.İşin ilginç yanı şu ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu her fırsatta 'paralelciler' ve 'Haşhaşiler' diye en sert eleştirileri yönelttikleri Gülen cemaatiyle hala aynı projelere hizmet etmek için yarışıyorlar.Hükümetle uzunca bir süredir çatışma halinde olan Fethullah Gülen'den dinlerarası diyalogdan vazgeçtiğine dair bir şey duyulmuş değil. Demek oluyor ki Gülen de yarışı bırakmamış.Kesin olan şey Gülen, Erdoğan ve de Davutoğlu'nun bu yarışı kaybedeceği gerçeğidir. Kazanan ise elbette ki organizatör Vatikan olacaktır.AKP'lilerin zihninde Türkiye bölündü bileBaşlıktaki 'Türkiye bölündü' ifadesini abartılı bulanlar varsa çok büyük bir yanılgı içerisine düştüklerini söylemek isterim. Türkiye'de son zamanlarda yaşanan bölünme provalarını, çözüm süreciyle gelinen vahamet derecesindeki noktayı bırakın bir kenara ülkeyi yöneten AKP hükümetinin vekillerinin kafasında ülke çoktan fiilen bölünmüş durumda.Bölünüp parçalanmaya karşı gerekli olan her türlü tedbiri alması gereken hükümetin bölünmüş bir Türkiye'yi çoktan hazmetmiş olmaları bence bir ülke için bence en tehlikeli şeydir.AKP Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar bakın neler söylemiş: "PKK'lı teröristler yol kesiyor. Bölgede alan hâkimiyeti çatışması söz konusu. HÜDA-PAR azınlıkta, PKK çoğunlukta. Birileri yol kesip, kimlik kontrolü yapınca, diğer taraf kaldıramıyor. Güvenlik güçleri taraf tutmak yerine barış gücü olarak görev yapıyor."Neymiş efendim, Cizre'deki olaylarda Türk güvenlik güçleri taraf tutmuyor, barış gücü gibi görev yapıyormuş. Bu ifadeler AKP hükümetinin zihninde Türkiye'nin bölünmesine çoktan onay verildiğini göstermiyor mu?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024