Türkiye'de işler gerçekten arap saçına döndü.
Dansözler mertçe ve erkekçe tavır koymaya, konumları gereği hiç sağa sola sapmadan dosdoğru tavır koyması gerekenler ise kıvırtmaya başladı.
Yunan televizyonunda canlı yayına çıkan Tanyeli adlı dansöze Yunanlı sunucu şöyle demiş: "Dimitriu Türk bayrağını öpmüştü. Siz de Yunan bayrağını öper misiniz?"
Tanyeli adlı dansözün cevabı ise aynen şöyle:
"Sanatçınızın Türkiye'de yaşadığı sevgi selini ben de burada yaşasaydım öperdim" demiş ve öpmesi için kendisine uzatılan Yunan bayrağını ittirmiş.
Lütfen Tanyeli'nin cevabını bir daha okuyun, sitemi Yunanlılara mı yoksa Türkiye'de her gördüğü mavi-beyaz renkli elen ürününe salyalı ağızlarla yalakalık yapanlara mı?
Yunanistan'dan Türkiye'ye gelen sekizinci sınıf pespaye döküntülerin alkışlarla İstanbul sahnelerinde el üstünde tutulduğu; devletin yayın organı olan TRT'de "Türkiyeli" sanatçıların Rumca şarkı-türkü söylemeyi, hâttâ şirretliği iyice ele alarak bin yıllık Türkçe şarkıları bile Rumca söylemeye başladığı bir ortamda dansöz Tanyeli'nin yaptığı iş gerçekten yürek ister kıymetli okuyucu.
Politikacısının muhatabı ile Sirtaki oynadığı; sanatçısının Osmanlı'ya isyan etmiş Rum çetecilerin başkaldırı müziği olan Rebetiko'dan büyük keyif aldığı; cahil aydınının tavernalarda tabak kırdığı; okuduğunu zanneden aydınının Uzo içmeyi marifet saydığı; basınının ballı-börekli bir deprem kardeşliği yaşadığı, bürokratının gelen Yunanlı turistleri ille de Türk halk oyun ekibi ile karşılamayı marifet zannettiği bir ülkede bir dansöz çıkıyor, hem de Yunanistan'da, gecenin ilerlemiş bir saatinde öperse büyük alkış ve prim alacağı şüphesiz olan Yunan bayrağı kendisine uzatılınca elinin tersi ile itiyor.
Ben dansözü alkışlıyorum.
Siz yukarıda tek tek saydığım "koro halinde" kıvırtma ekibine ne tavır koyarsınız, haklarında nasıl düşünürsünüz bilemem.
Koro halinde kıvırtma ekibi bari şimdi anlatacağım olayda doğru olanı yapsa...
Romanya Başbakanı Adrian Nastase'nin Ankara ziyareti sırasında Türkiye ve Romanya arasında bankaların ve serbest ticaretin denetimini öngören protokolleri de içeren 5 ayrı protokol imzalanmış. Ve ardından Başbakan Ecevit ile ikili bir görüşme yapan Nastase, yıllardır tekrarlanan bir talebi gündeme getirmiş. Topkapı Sarayı'nda bulunan Prens Stefan Çelmari'nin kılıcının ülkesi için çok önemli bir kültürel değeri olduğunu belirten Nastase, Ecevit'e kılıcı Bükreş'te görmeyi arzuladıklarını söylemiş. Rumen Başbakan, "Kolay bir iş değil, fakat bir değişim çerçevesinde bu amaca ulaşacağımızı umuyorum'' diye de ilâve etmiş. Ecevit'in ne cevap verdiğini bilmiyorum fakat Rahşan hanımın bu isteği duymamış olması için dua ediyorum.
Yapmayın... O kılıcı Prens Stefan herhalde Kapalıçarşı'yı gezmeye geldiğinde yanlışlıkla düşürüp kaybetmiş değildi.
Teslim alınan düşman kılıcı bir zaferin belgesidir. Aynı şekilde geri alınmalıdır. O kılıcı ve benzerlerini de bu kadar kolaylıkla verirsek müze gezdirdiğimiz çocuklarımıza anlatacak neyimiz kalacak?
Yapabiliyorsanız Merzifonlu'nun Viyana'da sergilenen İmparatorluk Ordularının Başkomutanlık Otağı'nı, Osmanlı sancaklarını geri alın.
Bu gün 2002 senesi Kurban bayramının birinci günüdür kıymetli okuyucu. Sevgiyle muhabbetle kutluyorum ama gözlerimin dolmasına ve dalmasına da engel olamıyorum.. Tam seksen sene önce 1922 senesi Kurban bayramının birinci gününde Türkistan'ın Pamir Dağı eteklerinde İmparatorluğun bir başka başkomutanı Enver Paşa Ruslarla çarpışırken şehit düşer. Uzun hikâyedir
Üniforması, botları, kılıcı, Kur'anı ve dürbünü Moskova'da Askerî Müzede teşhir edilmektedir. Yapabiliyorsanız bunları geri getirin.
Sonra isterseniz Stefan'ın kılıcını, dansöz Tanyeli'nin bir çoklarına örnek olacak şekilde elinin tersi ile ittirdiği Yunan bayrağını gene görüşelim.
Dansözler mertçe ve erkekçe tavır koymaya, konumları gereği hiç sağa sola sapmadan dosdoğru tavır koyması gerekenler ise kıvırtmaya başladı.
Yunan televizyonunda canlı yayına çıkan Tanyeli adlı dansöze Yunanlı sunucu şöyle demiş: "Dimitriu Türk bayrağını öpmüştü. Siz de Yunan bayrağını öper misiniz?"
Tanyeli adlı dansözün cevabı ise aynen şöyle:
"Sanatçınızın Türkiye'de yaşadığı sevgi selini ben de burada yaşasaydım öperdim" demiş ve öpmesi için kendisine uzatılan Yunan bayrağını ittirmiş.
Lütfen Tanyeli'nin cevabını bir daha okuyun, sitemi Yunanlılara mı yoksa Türkiye'de her gördüğü mavi-beyaz renkli elen ürününe salyalı ağızlarla yalakalık yapanlara mı?
Yunanistan'dan Türkiye'ye gelen sekizinci sınıf pespaye döküntülerin alkışlarla İstanbul sahnelerinde el üstünde tutulduğu; devletin yayın organı olan TRT'de "Türkiyeli" sanatçıların Rumca şarkı-türkü söylemeyi, hâttâ şirretliği iyice ele alarak bin yıllık Türkçe şarkıları bile Rumca söylemeye başladığı bir ortamda dansöz Tanyeli'nin yaptığı iş gerçekten yürek ister kıymetli okuyucu.
Politikacısının muhatabı ile Sirtaki oynadığı; sanatçısının Osmanlı'ya isyan etmiş Rum çetecilerin başkaldırı müziği olan Rebetiko'dan büyük keyif aldığı; cahil aydınının tavernalarda tabak kırdığı; okuduğunu zanneden aydınının Uzo içmeyi marifet saydığı; basınının ballı-börekli bir deprem kardeşliği yaşadığı, bürokratının gelen Yunanlı turistleri ille de Türk halk oyun ekibi ile karşılamayı marifet zannettiği bir ülkede bir dansöz çıkıyor, hem de Yunanistan'da, gecenin ilerlemiş bir saatinde öperse büyük alkış ve prim alacağı şüphesiz olan Yunan bayrağı kendisine uzatılınca elinin tersi ile itiyor.
Ben dansözü alkışlıyorum.
Siz yukarıda tek tek saydığım "koro halinde" kıvırtma ekibine ne tavır koyarsınız, haklarında nasıl düşünürsünüz bilemem.
Koro halinde kıvırtma ekibi bari şimdi anlatacağım olayda doğru olanı yapsa...
Romanya Başbakanı Adrian Nastase'nin Ankara ziyareti sırasında Türkiye ve Romanya arasında bankaların ve serbest ticaretin denetimini öngören protokolleri de içeren 5 ayrı protokol imzalanmış. Ve ardından Başbakan Ecevit ile ikili bir görüşme yapan Nastase, yıllardır tekrarlanan bir talebi gündeme getirmiş. Topkapı Sarayı'nda bulunan Prens Stefan Çelmari'nin kılıcının ülkesi için çok önemli bir kültürel değeri olduğunu belirten Nastase, Ecevit'e kılıcı Bükreş'te görmeyi arzuladıklarını söylemiş. Rumen Başbakan, "Kolay bir iş değil, fakat bir değişim çerçevesinde bu amaca ulaşacağımızı umuyorum'' diye de ilâve etmiş. Ecevit'in ne cevap verdiğini bilmiyorum fakat Rahşan hanımın bu isteği duymamış olması için dua ediyorum.
Yapmayın... O kılıcı Prens Stefan herhalde Kapalıçarşı'yı gezmeye geldiğinde yanlışlıkla düşürüp kaybetmiş değildi.
Teslim alınan düşman kılıcı bir zaferin belgesidir. Aynı şekilde geri alınmalıdır. O kılıcı ve benzerlerini de bu kadar kolaylıkla verirsek müze gezdirdiğimiz çocuklarımıza anlatacak neyimiz kalacak?
Yapabiliyorsanız Merzifonlu'nun Viyana'da sergilenen İmparatorluk Ordularının Başkomutanlık Otağı'nı, Osmanlı sancaklarını geri alın.
Bu gün 2002 senesi Kurban bayramının birinci günüdür kıymetli okuyucu. Sevgiyle muhabbetle kutluyorum ama gözlerimin dolmasına ve dalmasına da engel olamıyorum.. Tam seksen sene önce 1922 senesi Kurban bayramının birinci gününde Türkistan'ın Pamir Dağı eteklerinde İmparatorluğun bir başka başkomutanı Enver Paşa Ruslarla çarpışırken şehit düşer. Uzun hikâyedir
Üniforması, botları, kılıcı, Kur'anı ve dürbünü Moskova'da Askerî Müzede teşhir edilmektedir. Yapabiliyorsanız bunları geri getirin.
Sonra isterseniz Stefan'ın kılıcını, dansöz Tanyeli'nin bir çoklarına örnek olacak şekilde elinin tersi ile ittirdiği Yunan bayrağını gene görüşelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002

















































































