Danıştay'a düzenlenen kanlı saldırıların üzerinden bir haftayı aşkın süre geçti. Bu saate kadar herhangi bir yorum yazmamamızın sebebi, böyle karanlık olaylar sonrasında ortalıkta dolaşan ve çoğu da maksatlı çevrelerin yaydığı bilgi bombardımanının dinmesini ve toz bulutunun dağılmasını beklemek. Böyle olaylar sonrası genelde ortalık bir anda toz duman olur ve böyle pis havaları istismar edeceklere gün doğar. Danıştay saldırısının faili belli olmasına karşın "arkasındaki güç" tartışmaları saldırı gerçekleştikten yarım saat sonra başladı ve halen de devam ediyor. Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes farklı bir yeri işaret ediyor ama bazıları "sistematik ve organize" bir şekilde tek bir noktayı hedef gösteriyor. Her kafadan bir ses çıktığı, ortalığın toz duman olduğu ortamlarda gerçek faillere ulaşmak istiyorsanız, en organize olan güruha bakmanız kâfi. Herkes bir şeyler söyler ama organize bir şekilde saldırıyı özellikle bir tarafa kanalize etmeye çalışanlar maksatlıdır. Hele hele bu kanalize etme eylemi olaydan yarım saat sonra başlıyorsa şüpheler daha da artmalıdır.Hatırlarsanız Balıkesir'in Susurluk ilçesinde meydana gelen o meşhur trafik kazasından sadece yarım saat sonra birçok televizyon kanalı arabadakilerin kimliklerini, arabanın bagajında bulunan silahların markasını, kaç adet kurşunu olduğunu, Mehmet Özbay'ın Abdullah Çatlı olduğunu ve Çatlı'nın çeyrek asırlık faaliyet raporunu yayınlamaya başlamışlardı. Normal şartlarda aradan günler geçtikten sonra ulaşılması ve kavranması gereken olaylar silsilesi nedense bu tür dış istihbarat destekli olaylarda yarım saat içinde kavranabiliyor.Aynı sahneler Şemdinli'deki kirli tezgahta da yaşanmıştı. Olayın üzerinden 20 dakika geçmeden orada bulunan güvenlik görevlilerinin kimlik kartları, araba bagajındaki silahlar, krokiler ve bombalanacakların yer aldığı kara liste (!) basına sızdırılmıştı. Danıştay saldırısından yarım saat sonra da, saldırgan avukatın cebindeki kartvizitler, kimlik kartları, arabasındaki gazete, kroki ve diğer evraklar belli basın organlarınca Türk kamuoyunun dikkatine sunuldu!Bu benzerlik, Susurluk, Şemdinli ve Danıştay olaylarının aynı tezgahtan çıktığının göstergesi niteliğindedir. Bu listeye Kuzey Irak'ta Türk askerinin başına çuval geçirilmesi olayını da dahil edebilirsiniz. Çünkü böyle mühim bir hadiseden ilk olarak Türk Genelkurmay'ı değil, bir gazeteci haberdar olmuş ve Türk kamuoyuna bu olayı duyurmuştu.Şimdi birkaç kritik soru ve alıntıyla Danıştay saldırısının arkasındaki karanlık güçleri kavramaya çalışalım?Hürriyet'ten Mehmet Yılmaz, Danıştay saldırıları sonrası istihbarat örgütlerinin bilgi sızdırma aracı olarak kullandıkları Zaman gazetesinin bir haberine dikkat çekiyor. Gazetenin MİT kaynaklarından edinerek kaleme aldığı haber metni şöyle: "Muzaffer Tekin'i (bıçakla intihara kalkışan emekli subay) Emniyet ve MİT'in 6 ay önce takibe aldığı belirtildi. Edinilen bilgilere göre, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ekseninde yürütülen teknik takip mahkeme kararı ile gerçekleşti. İstihbarat raporunda (müstafi) Yüzbaşı Tekin için şu tanımın kullanıldığı öğrenildi: 'Ülkede kaos yaratmak isteyen, eski sabıkalıları para vaadiyle taşeron tetikçi gibi kullanan yasadışı örgütün üst düzey yöneticisi.' Raporda, Tetikçi Alparslan Arslan'ın da ismi geçiyor." (Mehmet Yılmaz, 25 Mayıs 2006- Hürriyet)Bu haberden sonra hemen şu soruyu sormamız gerekiyor: Madem bu adamlar 6 aydır takip ediliyordu, o halde neden suç işlemelerine izin verildi? Hadi Cumhuriyet gazetesine saldırıda engel olamadınız, peki Danıştay saldırısına neden engel olmadınız?Mehmet Yılmaz da haklı olarak şunları soruyor: Bu tür "takipler", suç işlendikten sonra gazetelere haber ve fotoğraf servisi hizmeti vermek için mi yapılıyor? Şimdi sıra ikinci soruda: acikistihbarat.com'dan Behiç Gürcihan'ın özellikle vurguladığı, Danıştay saldırısının faili avukat Alparslan Arslan'ın geçmişe yönelik bütün ilişkileri bu olayda misyon şefliği üstlenen gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanırken, saldırgan avukatın Danıştay olayından önceki günlerde hemen hergün İstanbul Maslak'ta bulunan ve kendisini "Said-i Nursi'nin öğrencisi" olarak tanıtan bir hoca ile görüştüğü bilgisi Emniyet ve istihbaratın neden dikkatini çekmemiştir? Zaman ve Yeni Şafak gazeteleri çarşaf çarşaf Emniyet ve MİT raporları yayınlarken, bu önemli bilgiyi neden görmezden geliyorlar? Ucu bir yerlere dokunduğu için mi?Ve son sorumuzu da, Radikal'den Murat Yetkin'in yazısından aktaralım:"Olayı beynimizde çözdük ama, hâlâ delil arıyoruz.' Üst düzey bir kaynaktan, isminin yazılmaması kaydıyla dün işittiğimiz bu cümleyi şöyle tercüme etmek de mümkün: Henüz delil yok. Konu Danıştay baskını. Baskınla ilgili olarak yakalanan avukat Alparslan Arslan hakkında fazla bir delil arayışı yok. O kadar ki, arkadaşımız Adnan Keskin'in elde ettiği bilgiye öre, Arslan'la bağlantılı olarak Nevşehir'de gözaltına alınan Osman Yıldırım'ın kendisini tutuklayan hâkime verdiği ifadedeki beyanı aynen şöyle: "Ben Alparslan ile Cumhuriyet gazetesine bomba atma eyleminde bulunmadım. Bu olaylara herhangi bir şekilde itiraz etmedim. Erhan Timuroğlu'nu da iki tane eleman bul diye Tekin Irşi'yi ve İsmail Sağır'ı getirmedim. İfademin bu bölümleri doğru değildir. Bana bu konuda fiziki, hem de manevi baskı yaptılar. Ancak Danıştay'daki eylem ile ilgili benim aleyhime olacak şekilde bir baskı yapmadılar. Bunun sebebini bilemiyorum." (Murat Yetkin, 26 Mayıs 2006, Radikal)Ellerinden hiçbir delil olmadan olayları "ulusalcı- kuva-yı milliyeci çete" ye maledenler, suçlulardan Osman Yıldırım'ın Danıştay olayıyla ilgili herhangi bir baskıya maruz kalmamasını nasıl açıklamayı düşünüyorlar?Gördüğünüz gibi bazen sadece soru sormak bile olayı kavramaya yetebiliyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012