Bugün Cumhuriyetimizin 83. yıldönümü. Milletimizin Cumhuriyet bayramını en içten duygularla kutluyorum. Aradan geçen 83 yılda ülkemiz pek çok badireler atlattı. Bütün yaşanan sıkıntılara rağmen devletimizin üniter yapısı, atılan temelin sağlamlığından olsa gerek bütün olarak kalabildi.Bugün idrak ettiğimiz cumhuriyet bayramı bize ülkemizin bağımsızlığının hangi zorluklarla sağlandığını ve tekrar bir kurtuluş savaşı vermek zorunda kalmak istemiyorsak, bu bağımsızlık ve bütünlüğün korunması için ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini hatırlatmalı.Türkiye'nin Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar karşılaştığı hiçbir tehdit bugün karşı karşıya olduğu tehditler kadar büyük ve şiddetli olmamıştır. Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt Harp Akademilerindeki konuşmasında da bu tehditlerin artmasına dikkat çekilmişti.Cumhuriyet bayramının anımsattığı bu duygularla birlik ve beraberliğin sağlanmasının zaruretini belirtmek isterim. Bu noktada hayati öneme haiz şu soruya cevap bulmak gereklidir.Bu birlik ve beraberlik nasıl sağlanacaktır?Birlik ve beraberliğin olmazsa olmaz başlangıç noktası bence asker, siyaset ve millet arasında birliğin sağlanmasıdır. Bu sağlanmadan iktisadi ya da sosyal hiçbir alanda başarı sağlanamaz, sağlandığı zannedilen başarılar da uzun ömürlü olamaz.Siyaset bir devletin lokomotifi ise o devletin silahlı kuvvetleri ise o lokomotifin iskeleti ve üzerinde yürüdüğü rayları mesabesindedir. Bundan dolayı o bünyenin lokomotifinin de iskeletinin de hedefi aynı olmalıdır. Ancak bu hedefteki birlik sağlanırsa ilerleme mümkün olabilecektir. Yoksa bir ilerlemeden değil ancak kargaşadan bahsedebilirsiniz. Bugün Türkiye'de olduğu gibi?Bu noktaya gelmişken hedefin mahiyetinin ne olacağından bahsetmek gerekiyor. Bir devlet için hedef, her halükarda çıkarlarını sağlamaktır. Bu noktada fazla tartışma olmamalıdır. Çünkü bir ülkenin çıkarına olan şeyler bellidir. Devletler çıkarlarını belirledikleri noktalarda politikalarını sağlam kazıklara bağlamak için devlet politikaları geliştirmişlerdir. Bu politikalar hükümetlere göre değişmez/değişmemeli. Hükümetler hangi görüşe sahip olurlarsa olsunlar işbaşına geldiklerinde devlet politikalarını başarıya ulaştırmak için çalışmalıdırlar. Olması gereken budur.Daha iyi anlaşılması için şöyle örnek verebiliriz. Kıbrıs'taki çıkarlarımız bellidir. Ne olursa olsun KKTC topraklarının kontrolü Türk milletinde olmalıdır. Bu Türkiye'nin ve dolayısıyla KKTC'nin bir devlet politikasıdır. Devlet politikasıydı demek AKP hükümetinden sonra daha doğru olur sanırım. KKTC topraklarını Türkiye'nin elinden çıkaracak bir planın Türkiye'nin çıkarına olduğunun savunulması en hafif ifadeyle gaflet, daha net bir ifadeyle ise ihanet demektir. Başka ülkelerin siyasetlerinde bu devlet politikalarının ne kadar değişmez olduğunu daha rahat görebilmekteyiz. Mesela Yunanistan. Yunanistan'da hangi hükümet gelirse gelsin Kıbrıs'ta ve Ege'de seslendirdikleri talepler değişmemiştir. Ayaklarını bastıkları yerden hiç kaldırmamışlar ve bu noktada hep taviz alan taraf olmuşlardır. İşte devlet politikası böyle uygulanır. Yoksa bazılarının yaptığı gibi ezber bozuyoruz mantığıyla bozulan yalnızca sizin devlet politikalarınız olur ve hep çıkarlarınızı kaybedersiniz. Türkiye'nin AKP hükümetiyle yaşadığı kaybedişlerin sebebi de budur.Oysa devlet politikaları bir çırpıda karar verilmiş şeyler değildir. Bu politikalar, bir ülkenin o konuya yaklaşımındaki ciddiyeti ortaya koymaktadır. Türkiye için KKTC siyasetimiz ve Ege'deki "casus belli" politikamız ve Kuzey Irak'ta yerle bir edilen kırmızı çizgilerimiz bu ciddiyetin göstergesiydi. Ama maalesef bu devlet politikalarımız ezber bozulması mantığına kurban edildi. Bundan dolayı siyaset ve ordu kurumu aynı hedefi paylaşmalı ve o hedeflere ulaşmak için gayret etmeli. Bu birlikteliğe katılması gereken bu iki unsurun dışındaki unsur, siyasileri de askerleri de içinden çıkaran millettir. Milletimiz bu noktada bazı ayrılıkçıları dışında tutarsak başını ekonomik sıkıntılardan çıkarabilirse birlik ve beraberliği istemekte, Türkiye'yi parçalamaya yönelik oyunları boşa çıkarmakta ve Türkiye'nin problemlerinin çözülmesini ivedilikle arzu etmektedir. Yapılan anketlerde milletimizin en güvendiği kurum olarak ordu çıkması, milletimizin ordusuna tam güven duyduğunu göstermektedir. Bu da göstermektedir ki, yapılan bütün oyunlara rağmen milletle ordunun arası bozulamamıştır. Bu birlikteliğe siyasetin de monte olması sağlandığı takdirde yekvücut olma hali yakalanabilecektir. Türkiye'yi önce ekonomik olarak kalkındıracak projeleri olan ve ülkemizi borçlanmadan kalkındırabilecek kaynakları ortaya koyan, icazeti Atlantik ötelerinden değil milletinde arayan bir lider arkasına Türk milletinin ve Türkiye'ye yönelecek her türlü tehdide karşı kanının son damlasına kadar savaşmaktan çekinmeyen Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünü alarak her türlü badireyi aşabilir.Bu birliktelik sağlanırsa BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği "kâinat devleti" hedefinin gerçekleşmemesi için hiçbir neden kalmaz. Bu duygularla tekrar Cumhuriyet bayramınızı tebrik ederim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024