Çeşmenin başındayız, kümbetin taşındayız ama bir türlü testimizi musluğun altına koyamıyoruz, avuçlarımızı şöyle bir doldurup da doya doya içemiyoruz.Çeşmenin başında durup susuzluktan kavruluyoruz.Kur'an çeşmesi asırlardır şarıl şarıl akıyor ama bu çeşmenin sahibi olduklarını iddia eden Müslümanlar bu kaynaktan kana kana içemedikleri için susuzluklarını izale edemiyorlar ve Kur'an susuzluğundan neşet eden bin bir çeşit dertlerine bir türlü deva bulamıyorlar."Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi." (Yunus: 57)."Biz Kur'ân'dan, iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan âyetler indiriyoruz. Zalimlerin de ancak zararını artırır." (İsra: 82)."De ki: 'O, iman edenler için hidâyet ve şifadır.' Ama iman etmeyenlerin kulaklarında ağırlıklar vardır. Kur'ân onlara kapalı ve karanlık gelir. Onların, çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni hiç anlamıyorlar gibi bir halleri vardır." (Fussilet: 44).Kur'an çeşmesinin hemen yanındayız, hatta dokunuyoruz ama içip de susuzluğumuzu gideremiyoruz ve hakkıyla istifade edemiyoruz.Hatırlayalım, tarihin en kanlı olaylarından, en büyük felaketlerinden biri olan Kerbela faciasında, alemlere rahmet olarak gelen son elçinin torunları ile Fırat nehri arasına sürüler halinde haramiler girmiş de çoluk-çocuğun bir yudum su içmelerine mani olmuşlardı.Katil Yezid'in cani komutanları ve çekirge sürüsü askerleri Hz. Hüseyin ve bir avuç aile efradını hünharca katletmişlerdi.Kerbela faciasında o cennet kafilesi ile, o küçük Ali ile Fırat nehri arasına giren o melun zihniyet daha sonraları da sanki Ümmet-i Muhammed ile Kur'an çeşmesinin arasına girmişler de bu kutlu çeşmeden onları mahrum bırakmış gibidir.Sekaleyn Hadisini tam bu noktada hatırlayalım: "Size iki ağır emanet bırakıyorum ki sarılırsanız sapıtmazsınız; Kur'an ve Benim Ehl-i Beyt'im."Asırlar boyu devam eden ve bu gün zirveye çıkmış olan Kur'an susuzluğunu, bu susuzluktan kaynaklanan sarhoşluk, deli-divanelik, karını-zararını bilmemek, dostunu-düşmanını seçememek, doğruyu yanlıştan ayıramamak gibi ciddi hastalıkları izah etmek oldukça zor.Çeşmenin başındayız ama susuzluktan kavruluyoruz.Çeşmenin hemen yanındayız ama kana kana içemiyoruz.Çeşme elimizde, evimizde, kıvranıyoruz ama istifade edemiyoruz."Gönüller derdine şifa" olsun diye inzal olmuş ama kapalı olan gönüllerimize bir türlü dolamıyor.Bu çeşmenin musluğunu, kümbet taşını okşayarak, boya-cila yaparak susuzluktan kurtulacağımızı zannediyoruz.Bu Ramazan hiç olmazsa bu yanlışımızı fark edebilsek.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- Fazla söze ne hacet? / 06.12.2024
- Soru dağları kardan olsaydı… / 05.12.2024
- Haramilere haramdan bahsetmek beyhudedir / 03.12.2024
- Hüzün Irmağı / 30.11.2024
- Çayırhan’da bir Genel Başkan: Hüseyin Baş / 27.11.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- Fazla söze ne hacet? / 06.12.2024
- Soru dağları kardan olsaydı… / 05.12.2024
- Haramilere haramdan bahsetmek beyhudedir / 03.12.2024
- Hüzün Irmağı / 30.11.2024
- Çayırhan’da bir Genel Başkan: Hüseyin Baş / 27.11.2024