Çer-çöp derken insan atıklarından bahsetmiyorum bizzat insanlardan bahsediyorum ve bu tabir bizzat Peygamber Efendimizin (s.a.a.v) tabiridir. Bakın İslam dünyasına çer-çöpten başka ne görüyorsunuz?
İlk sırada tam bir Haçlı işgali ve Siyonistlerin, Müslümanlara uyguladığı soykırımı var.
Diğer taraftan bir çok İslam ülkesinde, İslam'a rağmen, 'şeriat' adı altında sergilenen zulümler, cinayetler, ahlaksızlıklar var.
Dünyanın en bereketli coğrafyasında öne geçenler her türlü safa içinde iken Müslümanlar açlık, sefalet içinde yaşıyor ve de milyonlarca Müslüman huzurlu, rahat yaşam için ölümü göze alarak çoluk-çocuk batıya gitmek için dağlardan, denizlerden geçiyor.
Bu tablonun vebalini ne İslam devletlerini yönetenler ve ne de dini alanda öne çıkan alimler, profesörler vs. veremeyecektir.
Vahşeti kim durduracak?
8 ay oldu. ABD, BM, batı, 'barış, ateşkes, müzakere' dedikçe İsrail kana doymuyor. Katliamlarda sınır tanımıyor. Katliamlardan kaçanları bile katlediyor. Gerçi bu ateşkes, barış çağrılarını ben, İsrail'in önünü açmak için yapıldığı kanaatindeyim.
İslam ülkeleri mi? Dua ediyorlar. İzzet ve şerefi, onlarında yanında arayanların ve onları, dost edinenlerin duasının, Allah'a ulaşmayacağını bile bile dua ediyorlar.
Peygamberimizin tabirine gelince
Hz. Sevban (r.a) anlatıyor: Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: "Size çullanmak üzere yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya üşüşen yiyiciler (aç kurtlar) gibi birbirlerini çağıracağı zaman yakındır."
Orada bulunanlardan biri, "O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sordu.
"Hayır" buyurdular. "Bilakis o gün siz, çoksunuz lakin sizler bir selin getirip yığdığı, hiçbir ağırlığı olmayan 'çer, çöpler' durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!"
"Zaaf da nedir ey Allah'ın Resulü?" dendiğinde, Hz. Peygamber, "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu" buyurmuştur. (Ebu Davud, Melahim, 5).
Bakın! İsrail'i, Netenyahu'yu lanetliyorlar, katil, soykırımcı diyorlar. İsrail'e destek olanlara da çok laf ediyorlar. Ama ilişkilerine de devam ediyorlar.
Sonuç Allah Resulünün buyurduğu gibi; 'Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak".
Bayram namazlarından da dualar edilecek, İsrail lanetlenecek. Sonra herkes, Yüce allah'ın mülkünde kendi gemisinin derdine düşecek.
Bu soykırımın daha büyüğü de yaşanmıştı
Unuttunuz değil mi? Irak'ta 1 milyondan fazla Müslüman katledildi. Ebu Garip hapishanesinde binlerce Müslüman kadına sistematik olarak tecavüz edildi.
Babaların, kocaların gözü önünde kızlarının, eşlerinin ırzına geçildi. Hapishanelerde erkelere tecavüz edildi. Bu ve daha nice vahşeti bizzat batı medyası yazdı, yayınladı.
İslam dünyası ne yaptı? Saddam, kimyasal silah kullanıyor, Saddam halkını öldürüyor diyerek ABD yanında, bu zulme ortak oldu.
Aynı senaryo Afganistan'da, Libya'da Suriye'de oynandı. İslam devletlerini yönetenler yine zalim Kaddafi, katil Eset diyerek halklarını ikna edip ABD ile AB ile oldular.
Şimdi ise ABD'yi, AB'yi, 'İsrail'e destek olmakla' suçluyorlar.
Böylesine çer-çöp haline gelmiş İslam dünyasını, kim kale alır?
Biz hiçbir şekilde ne zalimlerden ne de zalimleri dost edinenlerden taraf olmadık. Bizi sorumlu tutma Ya Rabbi!
Diyanetin tefsirinde ne yazıyor?
"Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir." Nisa Suresi 139)
"Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmek, güçlü ve şerefli olabilmek için onların himayesine sığınmak, beraberliklerini tercih etmek.
Bu iki niteliğin özellikle zikredilmesinde müminler için bir işaret sezinlememek mümkün değildir.
Müminlerin asıl güvenecekleri, dayanacakları, kader birliği yapacakları kimseler iman kardeşleridir.
Başka din ve ideoloji mensuplarına bu ölçüde güvenmek doğru değildir. Eşyanın tabiatına göre onlara bel bağlamak risklidir.
Bunun da ötesinde "mümini bırakıp kâfiri dost ve veli edinen" kimsenin imanında, müminlerle ilişkilerinde bir ârıza bulunması, imanının nifaka yakın olması ihtimali vardır.
Aynı şekilde güçlü ve saygın olmak için müminleri bırakıp kâfirlere sarılan, onların himayelerine sığınan kimselerde de aşağılık duygusu, özgüven eksikliği ve iman zayıflığı bulunması ihtimali kuvvetlidir.
Mutlak güç ve üstünlük Allah'a aittir. Başka hiçbir kimse Allah'a dayanan ve güvenen mümin kadar güçlü ve şerefli olamaz.
Müminler de Allah'a güvendikleri, O'na sığındıkları, şerefi ve saygınlığı O'na kul olmakta aradıkları ve buldukları için mânevî bakımdan güçlü ve şereflidirler.
Maddî bakımdan da güçlü olmamaları için bir sebep yoktur. Buna rağmen onları bırakıp kâfirlerle beraber olmakta şeref ve güç arayanların imanlarında zaaf, kendilerinde münafıklıktan bir iz bulunduğu anlaşılmaktadır." Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 164-165
İlginçliğe bak
Diyanetin yazdırdığı bu tefsirin yazarlarından birisi de 'Saray fetvacısı' olarak bilinen Prof. Dr. Hayrettin Karaman.
Sözleriyle yaptıkları birbirini tutmayanlara ne deniliyordu?
- İslam’da fakirlik sınırı / 22.12.2024
- ABD, Şam’a indi / 21.12.2024
- Doğu'nun kızı Butto, Alman kızı Merkel ve Erdoğan / 20.12.2024
- İsrail endişeli, Yunanistan ise panikteymiş / 19.12.2024
- AKP döneminde 28 Şubat manzaraları / 18.12.2024
- Türkiye’yi soracak olursanız! / 16.12.2024
- İsrail için milli stratejiler - 2 / 15.12.2024
- İsrail için milli stratejiler -1- / 14.12.2024
- ‘Türkiye, Türklerindir’ diyemeyenler bakın ne diyor? / 13.12.2024