Samanyolu Televizyonu, Mardin'den naklen yayınladığı meşhur diyalog organizelerinin bir versiyonunu, çan sesi ile ezan sesini karışık yayınlayarak bitirmişti. O gruptan kimle görüştüysek, safsaf dinlerin kardeş olduğunun bir göstergesi olarak savunmaya geçmişlerdi yaptıklarını. Halbuki, yapılan bu karıştırmanın ki eski dilde buna haltetmek denir, hiç bir izahı yoktu.
Çan şirke çağırıyor, ezan ise tevhide çağırıyor. Çan bağlılarını haçlı seferine çağırıyor, ezan ise tüm insanlığı barışa çağırıyor, kurtuluşa çağırıyor.
Bırakın mukaddes ezanımızla beraber yayınlanmasını, tevhid ehli bir milete çan sesini sevdirme gayretlerini, çandan, haçtan uzaklaşmamız için sayamayacağımız kadar gerekçelerimiz var.
Erzurum'da, Aziziye Tabyası'nda yatan Nene Hatun'u her ziyaretimde, 1877'de Ermeni-Rus ittifakı ile gerçekleşen Tabya baskınını, binlerce askerimizin uykuda, koğuşlarında katlediliş katliamı, baskını haber alıp Tabya'ya koşan sivil halkın, kadınların, çocukların cesetleriyle Top Dağı eteklerinin doluşunu hatırlıyorum.
Dutçu Köyü'nde canlı canlı yakılan o harabe yeri her gördüğümde, bağlılarını katliama çağıran çandan, bağlılarını haçlı seferine teşvik edenleri unutamıyorum.
Erzurum'da, Yeni Şehir'de, Dadaşkent'te yüzü aşkın kilise evin açıldığını, elli dolar yüz dolarla, Fatihlerin Fatmaların kandırıldığını, vaftiz şenliklerinin yapıldığını duyuyorum; çocuklarımızı evimizden, elimizden çalan çan ehlinden de, haç ehlinden de bunları sempatik göstermeye çalışan diyalogculardan da şikayetçiyim.
Bu iman avcılarının, emperyalizmin öncü kuvvetlerinin güzel yurdumuzu da sereserpe dolaşıp kilise açmalarına zemin hazırlayan faaliyetlerini kolaylaştıran AKP hükümetinden de şikayetçiyim.
İstiklal Marşı'mızın ilk mısraını, "Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal"i okuduğum dinlediğim her yerde, nazlı hilalimizin çehresinin çatılmasına sebep olan, istiklal mücadelemizde bir milyonu aşkın ecdadımızın kanını döken çan severlerden ve haç severlerden de bizarım.
Yine; "Arkadaş! Yurduna alçakları uğratma sakın" tenbihini, ikazını her okudukça, alçakları tescilli, alçaklık yapacakları da kesin olan misyonerlere yol verenlerden, kapıları ardına kadar açanlardan, güzel yurdumuza, Anadolumuza alçakları uğratanlardan şikayetçiyim.
Hilal'in yanına haçı iliştirmek için değil, ezanın yanına çanı koymak için değil, çandan da haçtan da, sevdalılarından da uzak durmamız için kucak kucak, yığın yığın, cilt cilt gerekçemiz var? Okumuyor musunuz?
Çan şirke çağırıyor, ezan ise tevhide çağırıyor. Çan bağlılarını haçlı seferine çağırıyor, ezan ise tüm insanlığı barışa çağırıyor, kurtuluşa çağırıyor.
Bırakın mukaddes ezanımızla beraber yayınlanmasını, tevhid ehli bir milete çan sesini sevdirme gayretlerini, çandan, haçtan uzaklaşmamız için sayamayacağımız kadar gerekçelerimiz var.
Erzurum'da, Aziziye Tabyası'nda yatan Nene Hatun'u her ziyaretimde, 1877'de Ermeni-Rus ittifakı ile gerçekleşen Tabya baskınını, binlerce askerimizin uykuda, koğuşlarında katlediliş katliamı, baskını haber alıp Tabya'ya koşan sivil halkın, kadınların, çocukların cesetleriyle Top Dağı eteklerinin doluşunu hatırlıyorum.
Dutçu Köyü'nde canlı canlı yakılan o harabe yeri her gördüğümde, bağlılarını katliama çağıran çandan, bağlılarını haçlı seferine teşvik edenleri unutamıyorum.
Erzurum'da, Yeni Şehir'de, Dadaşkent'te yüzü aşkın kilise evin açıldığını, elli dolar yüz dolarla, Fatihlerin Fatmaların kandırıldığını, vaftiz şenliklerinin yapıldığını duyuyorum; çocuklarımızı evimizden, elimizden çalan çan ehlinden de, haç ehlinden de bunları sempatik göstermeye çalışan diyalogculardan da şikayetçiyim.
Bu iman avcılarının, emperyalizmin öncü kuvvetlerinin güzel yurdumuzu da sereserpe dolaşıp kilise açmalarına zemin hazırlayan faaliyetlerini kolaylaştıran AKP hükümetinden de şikayetçiyim.
İstiklal Marşı'mızın ilk mısraını, "Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal"i okuduğum dinlediğim her yerde, nazlı hilalimizin çehresinin çatılmasına sebep olan, istiklal mücadelemizde bir milyonu aşkın ecdadımızın kanını döken çan severlerden ve haç severlerden de bizarım.
Yine; "Arkadaş! Yurduna alçakları uğratma sakın" tenbihini, ikazını her okudukça, alçakları tescilli, alçaklık yapacakları da kesin olan misyonerlere yol verenlerden, kapıları ardına kadar açanlardan, güzel yurdumuza, Anadolumuza alçakları uğratanlardan şikayetçiyim.
Hilal'in yanına haçı iliştirmek için değil, ezanın yanına çanı koymak için değil, çandan da haçtan da, sevdalılarından da uzak durmamız için kucak kucak, yığın yığın, cilt cilt gerekçemiz var? Okumuyor musunuz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025