Prof. Dr. Haydar Baş diyor ki; "Eğer biz, O'nun arkadaşı, dostu olmak istiyorsak, O'nun ne dediğine çok iyi dikkat etmemiz lazım. O da O'nun gönderdiği peygamberlerinin müjdeleriyle, yollarıyla, kitaplarıyla anlaşılabilir. Biz, bu gerçeğe belki inanç olarak inanıyoruz ama pratikte, yani günlük hayatımızda bunu uygulamıyoruz.
İşin sözüyle devamlı meşgul olur ve yaşantıdan uzak kalırsan, ilaçları hastanın önüne koyarak, kullanmadan, sadece görmek suretiyle tedaviye çalışmak gibi bir şey yapmış olursun. Bütün ilaçları hastanın önüne koymuşsun ama hiçbirisinden istifade ettiği yok. Bütün tedavi edici unsurlar vitrinde ama hiçbirini alıp, kullanmıyorsun. Ne kadar fayda görürsün? (Hikmetin Sırları sh: 194)
Yine Rahmet-el lil Âlemin eserinde Prof. Dr. Haydar Baş der ki; "İnananların dünyayı değil, Allah (c.c) ve Resulünün (sav) sevgisini kalbine koymaları, kalplerini masivadan uzak tutmaları lazımdır. Ancak o takdirde mümin her şeyini Allah'a (c.c) ve Resulüne (sav) adayabilir. (c.1 sh: 242)
"Bir kişiye uymanın kaynağı, o kişiye duyulan sevgi ve sempatidir. Sevilen kişiye uymak insana eziyet vermek şöyle dursun bilakis zevk kaynağı olur. Bunun için Resûlullah (sav), peygamber sevgisini imanın ölçüsü yapmıştır?" (aynı eser sh: 265)
Daha önce de sevgi-aşk üzerine birkaç yazı kaleme aldım. Daha doğrusu gönül ehlinin o muhteşem dünyasından alıntılar yapmıştım.
Neden biliyor musunuz? Fitnenin her tarafı sardığı, merhametin kaybolduğu, herkesin 'ben, ben' dediği bu zamanda ben de, kendimi sorguluyorum.
Bu çapsız ve hadsiz dünyanın esiri olamam. Mükemmeli biliyorum ama yaklaşamıyorum. Sevdiğimi iddia ediyorum ama bedel ödemede acziyet yaşıyorum.
Bir aşk, gönül ocağındayım ama hala kapkarayım. Neden o aşk ateşinde yanıp, kora dönüşmedim, dönüşemiyorum?
Hz. Mevlana'nın sözü geliyor aklıma; "Uğruna fedakârlık yapmadığın sevgiyi, yüreğinde taşıyıp da kendine yük etme." Nasıl bir fedakarlık yapmalıyım ki, yüreğimde yük değil 'O' olsun?
Biliyorum, bir sala'da benim için okunacak minareden ve bir gemi kalkacak bu limandan. O gemide dünyalık ihtiraslarım mı olacak? Yoksa O mu, O'nun istedikleri mi olacak? O'nun sevip, seçip, tertemiz kıldıkları mı olacak? O'na çağıran rehberler mi olacak?
Şuan ki tercihim net. O, diyorum, O'nun sevip, seçip, tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt diyorum. Bu yola çağıran, rehberlik eden hak, gönül ehli diyorum. Ama biliyorum ki, bu yol zor, bu yol dikenli. Ne yapmam lazım?
Allah-u Teâlâ, Peygamberinizi sevin, diyor. Ehl-i Beyt'ini sevin, diyor. Bu yoldaki rehberleri sevin, diyor. Onlara itaat edin, diyor. Ama nasıl?
Anahtar kelime sevgi-aşk diye düşünüyorum. Ne demişti gönül ehli? Sevgi-aşk benzeşmedir, özdeşleşmedir. İşte bu benzeşmeyi, özdeşleşmeyi gerçekleştirmek için bir şey, bir şeyler yapmam lazım.
Peki, Resûlullah'a nasıl ulaşacağız?
Allah Elçisi buyurdu ki; "Muhammed'in canını gücü elinde bulunduran Allah'a ant olsun ki hiç kuşkusuz Yüce Allah'ın en sevgili kulları, Allah'ı kullarına, kulları da Allah'a sevdiren, yeryüzünde iyilik ve öğüt vermek için dolaşandır!" (Ahmet, Kitâbüzzühd, 1/207, H. 769; Beyhaki, Şuâbülîman, 1/367)
Yani kamil insan veya mürşidi kamiller. Kimdir kamil insan?
Bir kitapta şöyle okumuştum; "Onların üzerinde Yüce Allah'ın ağırbaşlılığı ve heybeti vardır. Onlara, uyan ve yanında bulunanlar bu edep ve heybete bakıp onların üzerindeki duruma sahip olurlar.
O kamil insanlara, kendilerine gerçekten bağlanan ve itaat edenlerin nefislerini eğitip, ruhlarını temizler ve gönül aynalarını parlatır! Gönül aynaları saflaşıp temizlenince de ilahi nurlar oraya yansımaya başlar! Gönüllerinde Yüce Allah'ın bütün nitelikleri açığa çıkan kullar da Rablerini severler! Yüce Allah'tan başka her şeyi kalplerinden çıkararak candan ve gönülden sürekli O'nu isterler!"
İşin sözü yazmakla bitmez. Onun için iman ettik mi? Ettik. O zaman salih ameller ile Hak yolda rehberler edinip, selameti bekleyelim?
İşin sözüyle devamlı meşgul olur ve yaşantıdan uzak kalırsan, ilaçları hastanın önüne koyarak, kullanmadan, sadece görmek suretiyle tedaviye çalışmak gibi bir şey yapmış olursun. Bütün ilaçları hastanın önüne koymuşsun ama hiçbirisinden istifade ettiği yok. Bütün tedavi edici unsurlar vitrinde ama hiçbirini alıp, kullanmıyorsun. Ne kadar fayda görürsün? (Hikmetin Sırları sh: 194)
Yine Rahmet-el lil Âlemin eserinde Prof. Dr. Haydar Baş der ki; "İnananların dünyayı değil, Allah (c.c) ve Resulünün (sav) sevgisini kalbine koymaları, kalplerini masivadan uzak tutmaları lazımdır. Ancak o takdirde mümin her şeyini Allah'a (c.c) ve Resulüne (sav) adayabilir. (c.1 sh: 242)
"Bir kişiye uymanın kaynağı, o kişiye duyulan sevgi ve sempatidir. Sevilen kişiye uymak insana eziyet vermek şöyle dursun bilakis zevk kaynağı olur. Bunun için Resûlullah (sav), peygamber sevgisini imanın ölçüsü yapmıştır?" (aynı eser sh: 265)
Daha önce de sevgi-aşk üzerine birkaç yazı kaleme aldım. Daha doğrusu gönül ehlinin o muhteşem dünyasından alıntılar yapmıştım.
Neden biliyor musunuz? Fitnenin her tarafı sardığı, merhametin kaybolduğu, herkesin 'ben, ben' dediği bu zamanda ben de, kendimi sorguluyorum.
Bu çapsız ve hadsiz dünyanın esiri olamam. Mükemmeli biliyorum ama yaklaşamıyorum. Sevdiğimi iddia ediyorum ama bedel ödemede acziyet yaşıyorum.
Bir aşk, gönül ocağındayım ama hala kapkarayım. Neden o aşk ateşinde yanıp, kora dönüşmedim, dönüşemiyorum?
Hz. Mevlana'nın sözü geliyor aklıma; "Uğruna fedakârlık yapmadığın sevgiyi, yüreğinde taşıyıp da kendine yük etme." Nasıl bir fedakarlık yapmalıyım ki, yüreğimde yük değil 'O' olsun?
Biliyorum, bir sala'da benim için okunacak minareden ve bir gemi kalkacak bu limandan. O gemide dünyalık ihtiraslarım mı olacak? Yoksa O mu, O'nun istedikleri mi olacak? O'nun sevip, seçip, tertemiz kıldıkları mı olacak? O'na çağıran rehberler mi olacak?
Şuan ki tercihim net. O, diyorum, O'nun sevip, seçip, tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt diyorum. Bu yola çağıran, rehberlik eden hak, gönül ehli diyorum. Ama biliyorum ki, bu yol zor, bu yol dikenli. Ne yapmam lazım?
Allah-u Teâlâ, Peygamberinizi sevin, diyor. Ehl-i Beyt'ini sevin, diyor. Bu yoldaki rehberleri sevin, diyor. Onlara itaat edin, diyor. Ama nasıl?
Anahtar kelime sevgi-aşk diye düşünüyorum. Ne demişti gönül ehli? Sevgi-aşk benzeşmedir, özdeşleşmedir. İşte bu benzeşmeyi, özdeşleşmeyi gerçekleştirmek için bir şey, bir şeyler yapmam lazım.
Peki, Resûlullah'a nasıl ulaşacağız?
Allah Elçisi buyurdu ki; "Muhammed'in canını gücü elinde bulunduran Allah'a ant olsun ki hiç kuşkusuz Yüce Allah'ın en sevgili kulları, Allah'ı kullarına, kulları da Allah'a sevdiren, yeryüzünde iyilik ve öğüt vermek için dolaşandır!" (Ahmet, Kitâbüzzühd, 1/207, H. 769; Beyhaki, Şuâbülîman, 1/367)
Yani kamil insan veya mürşidi kamiller. Kimdir kamil insan?
Bir kitapta şöyle okumuştum; "Onların üzerinde Yüce Allah'ın ağırbaşlılığı ve heybeti vardır. Onlara, uyan ve yanında bulunanlar bu edep ve heybete bakıp onların üzerindeki duruma sahip olurlar.
O kamil insanlara, kendilerine gerçekten bağlanan ve itaat edenlerin nefislerini eğitip, ruhlarını temizler ve gönül aynalarını parlatır! Gönül aynaları saflaşıp temizlenince de ilahi nurlar oraya yansımaya başlar! Gönüllerinde Yüce Allah'ın bütün nitelikleri açığa çıkan kullar da Rablerini severler! Yüce Allah'tan başka her şeyi kalplerinden çıkararak candan ve gönülden sürekli O'nu isterler!"
İşin sözü yazmakla bitmez. Onun için iman ettik mi? Ettik. O zaman salih ameller ile Hak yolda rehberler edinip, selameti bekleyelim?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025