Sahnede beş-on insan…
Baş roldekiler üçü-beşi geçmiyor…
Yetmiş beş milyon seyirci…
Güya rol icabı; bayraktaki alı götürüyorlar, petekteki balı götürüyorlar, milletin birlik harcı olan dili götürüyorlar, hayra uzanan eli götürüyorlar, süslü-püslü kutular içerisinde koskocaman fili götürüyorlar, bahçelere dalıp gülü götürüyorlar, milleti bir arada tutan iyi hali götürüyorlar, kaş-göz işaretleri arasında ili götürüyorlar, her çeşitten ve herkese ait olan malı götürüyorlar, alavere-dalavere numaraları ile parayı-pulu götürüyorlar, rol icabı çıktıkları sahnede rolü götürüyorlar, temizlik yapıyoruz yaygaraları ile bir güzel sağı-solu götürüyorlar…
Güya rol icabı götürüyorlar ama, giden bir daha geri gelmiyor.
Bu nasıl tiyatrodur, seyircinin canını yakıyor, malını alıyor, canını alıyor, evladını alıyor, dedesinden intikal eden tapulu tarlasını, çayırını, bayırını alıyor, yaylasını ovasını alıyor.
Bu nasıl tiyatrodur, bunun senaryosunu kim ya da kimler yazmış ki, güya tiyatro seyreden kitleler bir sabah kalkıyor ki, yaşadıkları ilin orta yerine NATO’nun karargahı kurulmuş, yaşadıkları ilçenin arazisi içine İsrail’i korumaya yönelik füze rampaları yerleştirilmiş…
Koskoca yetmiş beş milyon seyirci sözde tiyatro seyrediyor, ama bir sabah kalkıyor ki başroldeki adamlar bu şüheda yurdu vatan topraklarını “NATO toprağı” ilan etmiş.
Üzerine çöken ağırlıktan, hafif şekerlemenin ardından gözlerini bir açıyor ki, baş roldeki adamlar; “Hani var ya, BOP, işte o proje kapsamında Diyarbakır bir yıldız olabilir” şeklinde sayıklamaya başlamışlar.
Seyirci gözünü bir açıyor ki baş rolleri paylaşan bir başka esas oğlanın medya organları bebek katilini suçsuz ilan etmiş, üstelik hala dört bir yana şehit tabutlarının gittiği, feryatların arşa yükseldiği bir ortamda.
Bu nasıl tiyatro, bu oyunu kim ya da kimler yazmış ise rol icabı seyircinin canına okuyorlar, ciğerparelerini kendilerinden koparıp alıyorlar, malları, toprakları göz göre göre ellerinden gidiyor.
Ey millet uyan artık!
Bu tiyatro falan değil, bu düpedüz talan, açıkça soygun, aşikar vurgun yöntemleri…
Baş roldekiler üçü-beşi geçmiyor…
Yetmiş beş milyon seyirci…
Güya rol icabı; bayraktaki alı götürüyorlar, petekteki balı götürüyorlar, milletin birlik harcı olan dili götürüyorlar, hayra uzanan eli götürüyorlar, süslü-püslü kutular içerisinde koskocaman fili götürüyorlar, bahçelere dalıp gülü götürüyorlar, milleti bir arada tutan iyi hali götürüyorlar, kaş-göz işaretleri arasında ili götürüyorlar, her çeşitten ve herkese ait olan malı götürüyorlar, alavere-dalavere numaraları ile parayı-pulu götürüyorlar, rol icabı çıktıkları sahnede rolü götürüyorlar, temizlik yapıyoruz yaygaraları ile bir güzel sağı-solu götürüyorlar…
Güya rol icabı götürüyorlar ama, giden bir daha geri gelmiyor.
Bu nasıl tiyatrodur, seyircinin canını yakıyor, malını alıyor, canını alıyor, evladını alıyor, dedesinden intikal eden tapulu tarlasını, çayırını, bayırını alıyor, yaylasını ovasını alıyor.
Bu nasıl tiyatrodur, bunun senaryosunu kim ya da kimler yazmış ki, güya tiyatro seyreden kitleler bir sabah kalkıyor ki, yaşadıkları ilin orta yerine NATO’nun karargahı kurulmuş, yaşadıkları ilçenin arazisi içine İsrail’i korumaya yönelik füze rampaları yerleştirilmiş…
Koskoca yetmiş beş milyon seyirci sözde tiyatro seyrediyor, ama bir sabah kalkıyor ki başroldeki adamlar bu şüheda yurdu vatan topraklarını “NATO toprağı” ilan etmiş.
Üzerine çöken ağırlıktan, hafif şekerlemenin ardından gözlerini bir açıyor ki, baş roldeki adamlar; “Hani var ya, BOP, işte o proje kapsamında Diyarbakır bir yıldız olabilir” şeklinde sayıklamaya başlamışlar.
Seyirci gözünü bir açıyor ki baş rolleri paylaşan bir başka esas oğlanın medya organları bebek katilini suçsuz ilan etmiş, üstelik hala dört bir yana şehit tabutlarının gittiği, feryatların arşa yükseldiği bir ortamda.
Bu nasıl tiyatro, bu oyunu kim ya da kimler yazmış ise rol icabı seyircinin canına okuyorlar, ciğerparelerini kendilerinden koparıp alıyorlar, malları, toprakları göz göre göre ellerinden gidiyor.
Ey millet uyan artık!
Bu tiyatro falan değil, bu düpedüz talan, açıkça soygun, aşikar vurgun yöntemleri…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025