Dünyada kimin kanı akıyor, sorusunun cevabı “Müslüman” olanların, olacaktır. Bu kanı kim akıtıyor, sorusunun cevabı ise “emperyalist haçlılar, Siyonistler ve onların içimize yerleştirdikleri işbirlikçileri” olacaktır. Başka şık bilen varsa bildirsin, bizde bilelim…
Bakın! Rus işgal ve zulmünden sonra 2001’de Afganistan’da emperyalist haçlı işgali ve vahşeti başladı.
On binlerce insan katledildi. Düğün evleri bombalandı. Hatta gördünüz! Bir çocuğun başına tonluk bombalar atıldı. Köyler haritadan silindi. Gece vakti insanlar, evleri ile birlikte havaya uçuruldu. 100 binden fazla insan katledildi.
ABD Hava Kuvvetlerince verilen istatistikler, Afganistan’da yer hedeflerine uçaklarla yapılan saldırılarda yüksek patlayıcı güçte (Ağırlıkları 250-1000 kg. arasında değişen) 3500-4000 bombanın kullanıldığını ve bu bombalamanın etki açısından rekor düzeyde olduğunu vurgulandı.
Erdoğan’ın kadim dostunun başkanı, başkan seçildiğinde, içimizdeki bazı beyinsizleri kurban kestiği, hayranlığını ifade ettiği Obama ise bu vahşeti “tabii ve doğal bir sonuç” olarak adlandırdı.
Bu emperyalist haçlılar, Müslümanların ve Müslümanları yöneten liderlerin gözlerinin içine bakarak en kutsal değerlerimize en alçak saldırıları yaptılar.
Pakistan’da da durum aynı. Yıllardır bir kaos var. Hemen her gün kalabalık mekânlarda bombalar patlıyor. Suikastlar devlet başkanlarına, başbakanlara kadar uzanıyor. Yolsuzluk vs. almış başını gidiyor.
Irak yanı başımızda. Çok yazdık, çok anlattık. Katılaşmış kalpler duymadı. Haçlı askerlerine dua etti. Şimdi ise Musul ve Kerkük hedefte. Halk arasında yine bombalar patlatılıyor, kardeşlerimiz katlediliyor. Mymar’da, Doğu Türkistan’da akan kan Müslüman, İslam kanı.
Bahreyn’de, Yemen’de, Katar’da vs. Şii-Sünni diye Müslümanlar karşı karşıya getiriliyor.
Mekke-Medine hürmetine, Suud krallığı, saltanatını haçlı adına sürdürmesine Müslümanlar ses çıkarmıyor, çıkaramıyor…
Mısır, mısır patlatması haline geldi. Tunus ortada yok. Libya, Cezayir Fransa’nın sömürgesi haline getirildi. Sudan, Etiyopya kaynakları ellerinden alınarak açlığa terk edildi. Şimdilerde ise Mali’de taze Müslüman kanı akıtılıyor. Yemen’de ilginç (!) şeyler yaşanıyor.
Ya hu Suriye’yi unuttun! Unutmadım. Suriye karşımızda. Esad, tüm İslam halklarına örnek olacak bir duruş gösterdi, gösteriyor. Halkıyla el ele, bu emperyalist haçlı ve uşaklarına teslim olmadı, ülkesini teslim etmedi.
Evet, İslam coğrafyasında topyekûn bir savaş yaşanıyor. Bu savaşın adı demokrasi, bahar, çağdaşlık, barış vs. savaşları değildir.
Bu savaş İslam’a karşı Hıristiyan ve Yahudilerin savaşıdır. Bu savaş yeni haçlı seferleridir. Bu savaş Hak-Batıl savaşıdır.
İlginçtir! Şam’a üç saatte gireriz, diyenler Kabil’e, İslamabad’a, Hartum’a, Trablus’a, Kahire’ye uçmayı bile düşünmüyorlar.
“Esad defol, git!” diyenler Karzai’ye, Mursiye, Suud kralına, Katar ve Bayreyn emirine, bir “ayıp oluyor ama” bile diyemediler. Ya, Kabasakallı, külahlı fetvabaz ve tarih yalancıları! Neticede İslam coğrafyasında bir Haçlı-İslam savaşı yaşanıyor. Ben Müslüman’ım, diyen her kişinin tarafı İslam’dır, Müslümanlardır. Tarafsız olma, kalma şansın yok. Yok, diyalog için, barış için, medeniyet için vs. içi boş kavramların arkasına sığınarak haçlı safında durursan, secde de alnında nasır çıksa ne fayda…
Köylüm “ak” oyuyla ve koyunuyla ağlıyor
4 mevsimin yaşandığı, 12 bin bitki çeşidinin bulunduğu, hemen her türlü toprak mamulünün yetiştiği, evcil her türlü hayvan yetiştiriciliğinin yapılabildiği bu topraklar bir anda bereketsizleşti. Bu bereketsizlik “hayaldi, gerçek oldu.”
Hayvan ithal etmeye başladık. Fındık tarlalarımızı söktürüp, ABD’den fındık almaya başladık. Kayısılarımız ağaçlarda kurudu. Tarım Bakanı gitti, Çin’den kayısı getirdi. Pamuk üretiminde birinciydik, onu da ithale başladık. Şeker fabrikalarını kapattılar, gittiler şeker tozu ithal ettiler. Vs. vs. vs… Hep diyorum ya! Bu icraatların bir adı olmalı.
Bu icraatları biz kabul etmiyor, eleştiriyoruz. Köylü mağdur, ekmeğini kaybetmiş. İthal tarım ve hayvan ürünleriyle beslenmeye çalışan topyekûn milletimiz ise hem parasını harcıyor hem de sağlığını…
Bu icraatların sahipleri ise emperyalist haçlılardan ödül üstüne ödül alıyorlar. Neden? Bu ödül alanlardan biri de Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’di. Fransa, Mehdi Eker ‘e tarım alanında “şövalye liyakat nişanı” verdi. Neden?
İşte bu nedenleri Mehdi Eker’in mevkidaşı, Fransa Tarım Bakanı Stephane le Foll açıkladı; “Gelecek nesillere karşı yükümlülüklerimiz var. Unutmayalım insanları besleyen tarımdır.”
Bu sözlerin ve alınan nişanın etkisiyle olsa gerek (!) geçen Mayıs ayında hükümet (Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı) Sudan’dan 5 milyon dönüm araziyi 99 yıllığına kiralamış.
Sebep! Kiralanan bu arazilerde susam, pamuk, yağlık tohumlar, tropikal meyveler ve sebze tohumları üretilecekmiş. Türkiye’den gidecek özel sektör firmaları buralarda örnek çiftlikler kuracakmış. Ve bu amaçla daha başka yerlerde yeni topraklarda kiralanacakmış…
Bizim her türlü tarıma açık bu kadar toprağımız varken böyle bir mantık asla geçerli olamaz. Türk tarım ve hayvancılığı süslü söz ve hayallerle bitti, bitiriliyor.
Buradaki asıl gerçek AB ve ABD yüz yıllardır sömürdüğü, köle yaptığı Afrika ülke ve topraklarına artık kolay kolay giremiyor. Bu toprakları da başıboş bırakmak istemiyor. Haliyle bir taşeron lazım. Türkiye bu görevi üstlenmişe benziyor.
Bakın! Rus işgal ve zulmünden sonra 2001’de Afganistan’da emperyalist haçlı işgali ve vahşeti başladı.
On binlerce insan katledildi. Düğün evleri bombalandı. Hatta gördünüz! Bir çocuğun başına tonluk bombalar atıldı. Köyler haritadan silindi. Gece vakti insanlar, evleri ile birlikte havaya uçuruldu. 100 binden fazla insan katledildi.
ABD Hava Kuvvetlerince verilen istatistikler, Afganistan’da yer hedeflerine uçaklarla yapılan saldırılarda yüksek patlayıcı güçte (Ağırlıkları 250-1000 kg. arasında değişen) 3500-4000 bombanın kullanıldığını ve bu bombalamanın etki açısından rekor düzeyde olduğunu vurgulandı.
Erdoğan’ın kadim dostunun başkanı, başkan seçildiğinde, içimizdeki bazı beyinsizleri kurban kestiği, hayranlığını ifade ettiği Obama ise bu vahşeti “tabii ve doğal bir sonuç” olarak adlandırdı.
Bu emperyalist haçlılar, Müslümanların ve Müslümanları yöneten liderlerin gözlerinin içine bakarak en kutsal değerlerimize en alçak saldırıları yaptılar.
Pakistan’da da durum aynı. Yıllardır bir kaos var. Hemen her gün kalabalık mekânlarda bombalar patlıyor. Suikastlar devlet başkanlarına, başbakanlara kadar uzanıyor. Yolsuzluk vs. almış başını gidiyor.
Irak yanı başımızda. Çok yazdık, çok anlattık. Katılaşmış kalpler duymadı. Haçlı askerlerine dua etti. Şimdi ise Musul ve Kerkük hedefte. Halk arasında yine bombalar patlatılıyor, kardeşlerimiz katlediliyor. Mymar’da, Doğu Türkistan’da akan kan Müslüman, İslam kanı.
Bahreyn’de, Yemen’de, Katar’da vs. Şii-Sünni diye Müslümanlar karşı karşıya getiriliyor.
Mekke-Medine hürmetine, Suud krallığı, saltanatını haçlı adına sürdürmesine Müslümanlar ses çıkarmıyor, çıkaramıyor…
Mısır, mısır patlatması haline geldi. Tunus ortada yok. Libya, Cezayir Fransa’nın sömürgesi haline getirildi. Sudan, Etiyopya kaynakları ellerinden alınarak açlığa terk edildi. Şimdilerde ise Mali’de taze Müslüman kanı akıtılıyor. Yemen’de ilginç (!) şeyler yaşanıyor.
Ya hu Suriye’yi unuttun! Unutmadım. Suriye karşımızda. Esad, tüm İslam halklarına örnek olacak bir duruş gösterdi, gösteriyor. Halkıyla el ele, bu emperyalist haçlı ve uşaklarına teslim olmadı, ülkesini teslim etmedi.
Evet, İslam coğrafyasında topyekûn bir savaş yaşanıyor. Bu savaşın adı demokrasi, bahar, çağdaşlık, barış vs. savaşları değildir.
Bu savaş İslam’a karşı Hıristiyan ve Yahudilerin savaşıdır. Bu savaş yeni haçlı seferleridir. Bu savaş Hak-Batıl savaşıdır.
İlginçtir! Şam’a üç saatte gireriz, diyenler Kabil’e, İslamabad’a, Hartum’a, Trablus’a, Kahire’ye uçmayı bile düşünmüyorlar.
“Esad defol, git!” diyenler Karzai’ye, Mursiye, Suud kralına, Katar ve Bayreyn emirine, bir “ayıp oluyor ama” bile diyemediler. Ya, Kabasakallı, külahlı fetvabaz ve tarih yalancıları! Neticede İslam coğrafyasında bir Haçlı-İslam savaşı yaşanıyor. Ben Müslüman’ım, diyen her kişinin tarafı İslam’dır, Müslümanlardır. Tarafsız olma, kalma şansın yok. Yok, diyalog için, barış için, medeniyet için vs. içi boş kavramların arkasına sığınarak haçlı safında durursan, secde de alnında nasır çıksa ne fayda…
Köylüm “ak” oyuyla ve koyunuyla ağlıyor
4 mevsimin yaşandığı, 12 bin bitki çeşidinin bulunduğu, hemen her türlü toprak mamulünün yetiştiği, evcil her türlü hayvan yetiştiriciliğinin yapılabildiği bu topraklar bir anda bereketsizleşti. Bu bereketsizlik “hayaldi, gerçek oldu.”
Hayvan ithal etmeye başladık. Fındık tarlalarımızı söktürüp, ABD’den fındık almaya başladık. Kayısılarımız ağaçlarda kurudu. Tarım Bakanı gitti, Çin’den kayısı getirdi. Pamuk üretiminde birinciydik, onu da ithale başladık. Şeker fabrikalarını kapattılar, gittiler şeker tozu ithal ettiler. Vs. vs. vs… Hep diyorum ya! Bu icraatların bir adı olmalı.
Bu icraatları biz kabul etmiyor, eleştiriyoruz. Köylü mağdur, ekmeğini kaybetmiş. İthal tarım ve hayvan ürünleriyle beslenmeye çalışan topyekûn milletimiz ise hem parasını harcıyor hem de sağlığını…
Bu icraatların sahipleri ise emperyalist haçlılardan ödül üstüne ödül alıyorlar. Neden? Bu ödül alanlardan biri de Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’di. Fransa, Mehdi Eker ‘e tarım alanında “şövalye liyakat nişanı” verdi. Neden?
İşte bu nedenleri Mehdi Eker’in mevkidaşı, Fransa Tarım Bakanı Stephane le Foll açıkladı; “Gelecek nesillere karşı yükümlülüklerimiz var. Unutmayalım insanları besleyen tarımdır.”
Bu sözlerin ve alınan nişanın etkisiyle olsa gerek (!) geçen Mayıs ayında hükümet (Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı) Sudan’dan 5 milyon dönüm araziyi 99 yıllığına kiralamış.
Sebep! Kiralanan bu arazilerde susam, pamuk, yağlık tohumlar, tropikal meyveler ve sebze tohumları üretilecekmiş. Türkiye’den gidecek özel sektör firmaları buralarda örnek çiftlikler kuracakmış. Ve bu amaçla daha başka yerlerde yeni topraklarda kiralanacakmış…
Bizim her türlü tarıma açık bu kadar toprağımız varken böyle bir mantık asla geçerli olamaz. Türk tarım ve hayvancılığı süslü söz ve hayallerle bitti, bitiriliyor.
Buradaki asıl gerçek AB ve ABD yüz yıllardır sömürdüğü, köle yaptığı Afrika ülke ve topraklarına artık kolay kolay giremiyor. Bu toprakları da başıboş bırakmak istemiyor. Haliyle bir taşeron lazım. Türkiye bu görevi üstlenmişe benziyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025