2015 bitti 2016 yılı geldi. Terör eylemleri daha yılın ilk saatlerinden başladı. Her hafta değişik illerimizde halka ve güvenlik güçlerimize yönelik canlı bomba, bombalı araç eylemleri gerçekleştirilmeye başlandı. Terör öylesine ülkemizi sarmış ve korku havası oluşmuştu ki, bir bakan, "Terör ile yaşamaya alışmalıyız" bile dedi.
Dikkat çekmek istediğim ise bu kanlı yıl ve eylemlerin hemen öncesinde başta ABD, Fransa ve İsrail olmak üzere ülkemizde yaşayan vatandaşlarına ve konsolosluklarına, "filan gün şu şehirde hatta şu saatlerde evinizden çıkmayın, kalabalık yerlere gitmeyin" çağrısı yapıldı.
Ama ne hükümet, ne muhalefet, ne yargı mensupları ve ne de medya, bu ülkelere, "nasıl yani, ne demek istiyorsunuz?" sorusunu bile ciddiyetle soramadılar. Soranlar cevap için ısrar etmediler. Haliyle terörist besleyicileri sıradan cevaplarla konuyu kapattılar.
Şimdi 2017'nin son aylarındayız. ABD ile sorunlar yaşıyor gibi görünüyoruz. Daha doğrusu ABD, bizi siyasi, ekonomik olarak tokatlamaya başladı. Biz de misliyle karşılık vermek istedik.
Haliyle ABD'den cevap da gecikmedi. Üstelik bu cevabı kendi topraklarımızdan yaptı. ABD Ankara Büyükelçisi John Bass giderayak; "9.5 aydır Türkiye'de terör saldırısı yaşanmıyor. Bu IŞİD vazgeçtiği için değil, işbirliğimizin sonucu." dedi.
Hemen birkaç gün sonra ABD'nin silahlı sözcüsü NATO'nun genel sekreteri S-400'ler konusunda, "Türkiye istediği silahı alabilir ama bunun bir bedeli olur" açıklamasını
yaptı.
Bu açık tehditlere medyada bir kaç kişi yorum yaptı. O kadar! Hükümet ve muhalefet bu sözlerin mahiyetini sorgulamadı. "Ey ABD! Ey NATO! Sen ne demek istiyorsun!" diye soran bile olmadı.
Çünkü bu sorular en tepe noktalardan sorulmaya kalkışılırsa haliyle vatandaş cevabı merak edecek. Bu soruların cevabını da siyaset ile ilgilenen, son yüz yıllık dünya tarihini azıcık karıştıran herkes biliyor.
20. yüzyılda bu soruların cevabı; 'ABD ve AB güçlü Türkiye istemiyor. Ne olduruyor, ne umduruyor' şeklindeydi.
21. yüzyılda ise artık bu sorunun cevabı BOP kapsamında; 'ABD ve AB artık Türkiye Cumhuriyeti'ni istemiyor. Bölmek, parçalara ayırmak istiyor'
şeklindedir.
Bu saatten sonra siyasilerin, ABD, AB karşıtı tavır ve söylemlere girmeleri belki oy getirisi olur ama götüreceği şeyler çok fazladır.
Millet olarak yapmamız gereken, Batı ekseni etrafında siyaset mantığı güden anlayışları elimizin tersiyle iterek, "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt" dairesinde birleşmek, Milli Ekonomi Modeli ile bağımsız bir ekonomiye sahip olmak, sosyal devlet projeleri ile muasır medeniyetlerin üzerine çıkmaktır.
Bunları gerçekleştirecek lider aramızdadır. Onu dünya tanıyor, kabul ediyor. Biz de hem gözümüzü, hem de gönlümüzü açıp bu lider etrafında birleşirsek aynen Milli Mücadele yıllarındaki azim ve kararlılığı gösterip, ülkemiz üzerindeki emperyalist bulutları dağıtacak ve karanlığın ardından güneşe kavuşacağımız mutlaktır.
Dikkat çekmek istediğim ise bu kanlı yıl ve eylemlerin hemen öncesinde başta ABD, Fransa ve İsrail olmak üzere ülkemizde yaşayan vatandaşlarına ve konsolosluklarına, "filan gün şu şehirde hatta şu saatlerde evinizden çıkmayın, kalabalık yerlere gitmeyin" çağrısı yapıldı.
Ama ne hükümet, ne muhalefet, ne yargı mensupları ve ne de medya, bu ülkelere, "nasıl yani, ne demek istiyorsunuz?" sorusunu bile ciddiyetle soramadılar. Soranlar cevap için ısrar etmediler. Haliyle terörist besleyicileri sıradan cevaplarla konuyu kapattılar.
Şimdi 2017'nin son aylarındayız. ABD ile sorunlar yaşıyor gibi görünüyoruz. Daha doğrusu ABD, bizi siyasi, ekonomik olarak tokatlamaya başladı. Biz de misliyle karşılık vermek istedik.
Haliyle ABD'den cevap da gecikmedi. Üstelik bu cevabı kendi topraklarımızdan yaptı. ABD Ankara Büyükelçisi John Bass giderayak; "9.5 aydır Türkiye'de terör saldırısı yaşanmıyor. Bu IŞİD vazgeçtiği için değil, işbirliğimizin sonucu." dedi.
Hemen birkaç gün sonra ABD'nin silahlı sözcüsü NATO'nun genel sekreteri S-400'ler konusunda, "Türkiye istediği silahı alabilir ama bunun bir bedeli olur" açıklamasını
yaptı.
Bu açık tehditlere medyada bir kaç kişi yorum yaptı. O kadar! Hükümet ve muhalefet bu sözlerin mahiyetini sorgulamadı. "Ey ABD! Ey NATO! Sen ne demek istiyorsun!" diye soran bile olmadı.
Çünkü bu sorular en tepe noktalardan sorulmaya kalkışılırsa haliyle vatandaş cevabı merak edecek. Bu soruların cevabını da siyaset ile ilgilenen, son yüz yıllık dünya tarihini azıcık karıştıran herkes biliyor.
20. yüzyılda bu soruların cevabı; 'ABD ve AB güçlü Türkiye istemiyor. Ne olduruyor, ne umduruyor' şeklindeydi.
21. yüzyılda ise artık bu sorunun cevabı BOP kapsamında; 'ABD ve AB artık Türkiye Cumhuriyeti'ni istemiyor. Bölmek, parçalara ayırmak istiyor'
şeklindedir.
Bu saatten sonra siyasilerin, ABD, AB karşıtı tavır ve söylemlere girmeleri belki oy getirisi olur ama götüreceği şeyler çok fazladır.
Millet olarak yapmamız gereken, Batı ekseni etrafında siyaset mantığı güden anlayışları elimizin tersiyle iterek, "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt" dairesinde birleşmek, Milli Ekonomi Modeli ile bağımsız bir ekonomiye sahip olmak, sosyal devlet projeleri ile muasır medeniyetlerin üzerine çıkmaktır.
Bunları gerçekleştirecek lider aramızdadır. Onu dünya tanıyor, kabul ediyor. Biz de hem gözümüzü, hem de gönlümüzü açıp bu lider etrafında birleşirsek aynen Milli Mücadele yıllarındaki azim ve kararlılığı gösterip, ülkemiz üzerindeki emperyalist bulutları dağıtacak ve karanlığın ardından güneşe kavuşacağımız mutlaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025