Kitabın adı 'Ölüm Dağları Bekler', yazarı Abdullah Ağar. Hani şu '5. Tim' kitabıyla satış rekorlarına imza atan adam. Yürekli bir asker, vatansever bir genç. O.EGESEL'in yazısı...
Bundan bir süre önce yazdığım bir yazıda Türk askeriyle ilgili şunları belirtmişim: "Bizim, yeryüzünde eşi benzeri olmayan askerimiz vardır. O asker ki; Vallahi Allah'ın askeridir; bugüne kadar yaptıkları ve tarihe yazdıkları bunun ispatıdır. Ve onun ocağı Peygamberin ocağıdır; o yüzden onun adı Mehmetçiktir. Meydanlarda yenildiği hiç görülmemiştir. Silaha ihtiyacı yoktur; onun sarsılmaz imanı en büyük silahıdır. Bir Mehmetçiğin bakışı, binlerce düşmanın yanışıdır çünkü o adalet için savaşandır, o merhametin neferidir, o öldüren değil hayatta tutandır, aman dileyene dokunmaz, çocuğa, kadına, yaşlıya ilişmez, gerekirse tutar kaldırır, yaraları sarar. O asker ki var, korkumuz yok cesaretimiz vardır; ve bizim bu ocağa feda edecek evlatlarımız vardır..."Bu cümleleri büyük bir heyecanla yazmıştım ve sonuna kadar inanarak...Bazıları bu cümleleri hamasi olarak değerlendirebilir. Fakat tarihe insaflı bir bakış, bu cümleleri teyid edecektir. Ama insaflı bir bakış....Böyle bir girişi neden yaptım? Efendim, bir kitaptan bahsedeceğim size.... Belki tarihe insaflı bakamayanlara da bir faydamız olur böylece.Kitabımızın adı 'Ölüm Dağları Bekler', yazarı ise Abdullah Ağar. Hani şu '5. Tim' kitabıyla satış rekorlarına imza atan adam. Yürekli bir asker, vatansever bir genç ve aynı zamanda gazi... Yani yüreğinde madalya taşıyanlardan... Önce size kitaptan bazı pasajlar:"Yaşadığımız şu günlere açlığımız damgasını vuruyor (...)Dağlı komutan askerlerle konuşuyor:- İyi misiniz?- İyiyiz komutanım.- Aç mısınız?- Değiliz komutanım.- Oğlum nasıl toksunuz, ben açım.- O zaman, biz de açız komutanım.Bir diğerinin lafı daha başka:- Siz toksanız, biz de tokuz komutanım.- Peki ne yapıyorsunuz?- Katır, meşe dallarını yiyor komutanım. Biz de uç dallarını yiyoruz.Sonra, bunun etkisindeki Dağlı Komutan, bunu bize anlatıyor. İçimizden biri, "Çok lezzetli oluyor komutanım" deyiveriyor. Ve Dağlı Komutan buna bir yorum yapıyor: "Bu yaptığımız İstiklal Harbinin devamı bir vuruşmadır. Bu asker de, o savaştaki askerdir" (sy. 144). ***"Bilinmezliklerin, karın, çamurun, soğuğun çullandığı bir gecede, birkaç şehidin verildiği bir baskının üzerine gitmişlerdi. Dağlı Komutan şehitlerin arasında dolaşmış, acı acı, kara kara bakmış, acı acı yanmıştı. Etkilenmişti besbelli... Şehide kızacak kadar dellenmişti...- Niye öldün yiğidim, niye öldün. Dağ gibi adamdın, niye yıkıldın...Arşa yükselecek şehidin ona bir cevabı olmuştu. Üzerine doğru eğilmiş Dağlı Komutan'a birşey demişti. Genizden gelen bir ses bu... 'Haaah..' Apansız açılan kolları, apansız bir vuruş... bu öyle bir açış, öyle bir açış ki... Kuvvetiyle Dağlı Komutan'ı yıkacak kadar. Sonra silahı kaptığı gibi ateş etmeye başlayacaktı ve sonra tekrar yıkılacaktı. Bu inanılmaz bir olaydı. Ve aslında bu dağlarda yaşanan, bilinen ve bilinmeyen nice inanılmazlıklardan sadece bir tanesiydi. Dağlı Komutan, 'Sanki beni korumaya çalışıyordu, sanki bizi kötülükten saklamak istiyordu' diyecekti..." (sy. 212). Mehmetçiğin destansı hikayesini öyle anlatıyor ki...Kitapta bu sahnelerden o kadar çok var ki, hangisini anlatalım. Tarihe 'hayal ürünü' diyenler, yakın tarihimizde bu topraklarda gerçekleştirilmiş Mehmetçiğin destansı mücadelesini anlatan bu kitabı mutlaka okusunlar. Okusunlar ki; sadece Mehmetçiğin mücadelesini değil, bu mübarek vatan üzerindeki sinsi hesapları da farketsinler.Ve şu soruları sorsunlar: Özellikle bugün TSK'nın üzerine neden gidiliyor? Ülkenin en dirayetli kurumu olan ordumuz neden yıpratılmaya çalışılıyor?Bu sorulara verilecek doğru cevaplar; sadece geçmişte olanları yorumlamayacak, ayrıca gelecekte ne yapılması gerektiğini de gösterecek.Bu arada yeri gelmişken, değerli yazarımızın akıcı üslubunun, içtenliğinin, kalem gücünün altını çizelim. Asker şanlı, mücadele şanlı, dava şanlı ama onu bu kadar güzel anlatmak da bir 'şan' işi.
Okan EGESEL / editor@yenimesaj.com.tr
Bundan bir süre önce yazdığım bir yazıda Türk askeriyle ilgili şunları belirtmişim: "Bizim, yeryüzünde eşi benzeri olmayan askerimiz vardır. O asker ki; Vallahi Allah'ın askeridir; bugüne kadar yaptıkları ve tarihe yazdıkları bunun ispatıdır. Ve onun ocağı Peygamberin ocağıdır; o yüzden onun adı Mehmetçiktir. Meydanlarda yenildiği hiç görülmemiştir. Silaha ihtiyacı yoktur; onun sarsılmaz imanı en büyük silahıdır. Bir Mehmetçiğin bakışı, binlerce düşmanın yanışıdır çünkü o adalet için savaşandır, o merhametin neferidir, o öldüren değil hayatta tutandır, aman dileyene dokunmaz, çocuğa, kadına, yaşlıya ilişmez, gerekirse tutar kaldırır, yaraları sarar. O asker ki var, korkumuz yok cesaretimiz vardır; ve bizim bu ocağa feda edecek evlatlarımız vardır..."Bu cümleleri büyük bir heyecanla yazmıştım ve sonuna kadar inanarak...Bazıları bu cümleleri hamasi olarak değerlendirebilir. Fakat tarihe insaflı bir bakış, bu cümleleri teyid edecektir. Ama insaflı bir bakış....Böyle bir girişi neden yaptım? Efendim, bir kitaptan bahsedeceğim size.... Belki tarihe insaflı bakamayanlara da bir faydamız olur böylece.Kitabımızın adı 'Ölüm Dağları Bekler', yazarı ise Abdullah Ağar. Hani şu '5. Tim' kitabıyla satış rekorlarına imza atan adam. Yürekli bir asker, vatansever bir genç ve aynı zamanda gazi... Yani yüreğinde madalya taşıyanlardan... Önce size kitaptan bazı pasajlar:"Yaşadığımız şu günlere açlığımız damgasını vuruyor (...)Dağlı komutan askerlerle konuşuyor:- İyi misiniz?- İyiyiz komutanım.- Aç mısınız?- Değiliz komutanım.- Oğlum nasıl toksunuz, ben açım.- O zaman, biz de açız komutanım.Bir diğerinin lafı daha başka:- Siz toksanız, biz de tokuz komutanım.- Peki ne yapıyorsunuz?- Katır, meşe dallarını yiyor komutanım. Biz de uç dallarını yiyoruz.Sonra, bunun etkisindeki Dağlı Komutan, bunu bize anlatıyor. İçimizden biri, "Çok lezzetli oluyor komutanım" deyiveriyor. Ve Dağlı Komutan buna bir yorum yapıyor: "Bu yaptığımız İstiklal Harbinin devamı bir vuruşmadır. Bu asker de, o savaştaki askerdir" (sy. 144). ***"Bilinmezliklerin, karın, çamurun, soğuğun çullandığı bir gecede, birkaç şehidin verildiği bir baskının üzerine gitmişlerdi. Dağlı Komutan şehitlerin arasında dolaşmış, acı acı, kara kara bakmış, acı acı yanmıştı. Etkilenmişti besbelli... Şehide kızacak kadar dellenmişti...- Niye öldün yiğidim, niye öldün. Dağ gibi adamdın, niye yıkıldın...Arşa yükselecek şehidin ona bir cevabı olmuştu. Üzerine doğru eğilmiş Dağlı Komutan'a birşey demişti. Genizden gelen bir ses bu... 'Haaah..' Apansız açılan kolları, apansız bir vuruş... bu öyle bir açış, öyle bir açış ki... Kuvvetiyle Dağlı Komutan'ı yıkacak kadar. Sonra silahı kaptığı gibi ateş etmeye başlayacaktı ve sonra tekrar yıkılacaktı. Bu inanılmaz bir olaydı. Ve aslında bu dağlarda yaşanan, bilinen ve bilinmeyen nice inanılmazlıklardan sadece bir tanesiydi. Dağlı Komutan, 'Sanki beni korumaya çalışıyordu, sanki bizi kötülükten saklamak istiyordu' diyecekti..." (sy. 212). Mehmetçiğin destansı hikayesini öyle anlatıyor ki...Kitapta bu sahnelerden o kadar çok var ki, hangisini anlatalım. Tarihe 'hayal ürünü' diyenler, yakın tarihimizde bu topraklarda gerçekleştirilmiş Mehmetçiğin destansı mücadelesini anlatan bu kitabı mutlaka okusunlar. Okusunlar ki; sadece Mehmetçiğin mücadelesini değil, bu mübarek vatan üzerindeki sinsi hesapları da farketsinler.Ve şu soruları sorsunlar: Özellikle bugün TSK'nın üzerine neden gidiliyor? Ülkenin en dirayetli kurumu olan ordumuz neden yıpratılmaya çalışılıyor?Bu sorulara verilecek doğru cevaplar; sadece geçmişte olanları yorumlamayacak, ayrıca gelecekte ne yapılması gerektiğini de gösterecek.Bu arada yeri gelmişken, değerli yazarımızın akıcı üslubunun, içtenliğinin, kalem gücünün altını çizelim. Asker şanlı, mücadele şanlı, dava şanlı ama onu bu kadar güzel anlatmak da bir 'şan' işi.
Okan EGESEL / editor@yenimesaj.com.tr
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.