Milletin Efendisi programımızın çekimleri için çiftçilerimiz ile buluşmalarımız aralıksız bir şekilde devam ediyor. Geçen hafta güzel İzmir'imizin Dikili ilçesindeki köylülerimiz ile beraberdik.
Yıllarca yurtdışında çalışmış olan gurbetçimiz Mehmet Ali Akova kesin dönüş yaparak Demirtaş köyünde tarım yapmaya karar vermiş. Her köylümüz gibi ona da bir dokunuyor bin ah işitiyoruz... Yıllarca Fransa'da çalışmış olan Mehmet Ali Bey, ilk okul mezunu olmasına rağmen olaylara keşfedilmedik nokta bırakmayacak şekilde hakim. "Milli Ekonomi Modeli" kitabını onlarca kez okumuş, özümsemiş bir bilge kişilik... Kendisiyle yapmış olduğumuz söyleşiden ana başlıkları sizlerle paylaşıyorum:
* Şu an köylümüz hayvanını beslemek için yem alamıyor. 1 kilo yem, 1 kilo sütten daha pahalı. Gübre fiyatlarını o kadar uçurdular ki, geçen sene 120 TL'ye aldığım 50 kiloluk gübre bu sene 850 TL. 120 lira nerede 850 lira nerede! Köylü artık gübrenin yanından geçemiyor. 850 lira verip tarlaya gübre atamaz hale geldik. Gel de bu ülkede hayvancılık yap, sütü/süttozunu bunlar yakında dışarıdan getirmeye başlarlar.
* Besici süt veren hayvanını kasaba veriyor, satıp kurtulayım diyor. Besici halinden bıkmış halde. Sağlıklı ve ciddi düşünemiyoruz artık. Benim aldığım maaş 3.600 lira. Şimdi 4.600 lira alıyorum. 1.000 lira maaşım arttı. Gübre fiyatı ne kadar arttı 7 kat. 7 kat pahalılıkta artış var, benim maaşımda %30 artış var.
* Geçen sene bir sene önce 7.5 liraya aldığımız mazotun litresini bu sene 30 liralardan aldık. Traktörlere mazot koyamıyoruz. Mazot ne kadar pahalıysa gübre daha da pahalı. Bundan dolayı maalesef tohumu toprakla buluşturmak mümkün olmuyor. Petrol üzerinde yüzüyoruz ama bizlere bu topraklarda petrol yok diyorlar. Petrol ve diğer madenlerimiz bize fazlasıyla yeter ama adamlar bütün ecnebilere ruhsat vererek hem karada hem denizde bütün madenlerimizi ona buna peşkeş çektiler.
* Bu ülkede olmayan hiçbir şey yok. Bu ülkede olmayan tek şey ne biliyor musunuz? Akıllı, öngörülü siyasiler yok; milliyetçi, halkçı, vatansever hükümet yok, devlet adamı yok... Vatanseverlere, milliyetçilere, halkçılara izin vermeyen bir irade var; bu iradeyi kırmamız lazım. Bu ülkenin madenlerine tesislerine stratejik tüm fabrikalarına sahip çıkmamız lazım, tekrar bunları kamulaştırmamız lazım.
* Yeni Zelanda diye bir ülke var, Türkiye'den çok çok küçük. Adamın 60 milyondan fazla senelik ihracat koyunu var ve canlı koyun ihraç ediyor. Türkiye niçin bir Yeni Zelanda olmasın... Dünya ülkelerinden hayvan geliyor buraya. 30'dan fazla ülkeden canlı hayvan karkas et alıyoruz bu ayıptır yahu... Üretmeye fırsat vermiyorlar elimizi kolumuzu bağlıyorlar bizim.
* Elektrik parasını ödeyemiyoruz. 200 metre aşağıdan elektrikle su çıkarıyoruz, acayip pahalı, elimiz şaltere gitmiyor. Vicdan ve insaf biraz... Lütfen bir kanun çıkarıp üretmeyi yasaklatsınlar. Değil mi ki ben üretemiyorum, ürettiğim zaman zarar ediyorum. Değil mi ki ben elimdeki toprağımı, hayvanımı kaybediyorum... Yani böyle bir tarım olmaz, böyle bir ülke olmaz, böyle bir yönetim olmaz kabul etmiyorum isyan ediyorum ben buna...
* Ülkenin ekonomik ve siyasi durumu tam anlamıyla batan Titanik gemisine benziyor. İslami motifleri kullanıp ekonomiyi faize, dolara ve dövize endekslemeleri hiç anlaşılır gibi bir şey değil. Maliye bakanı gözlerimdeki ışığa bakın diyor. Senin yüzüne bakınca zam görüyorum, işsizlik görüyorum, yokluk görüyorum, pahalılık görüyorum.
* 10 sene önce 1 ton üretiyordum şimdi 38 ton zeytin üretmeye başladım. Zeytin ülkede çoğaldıkça daha çok zenginlik olması gerekirken her geçen gün maalesef fakirlik oluyor. Çünkü ülkede her şey dolara endeksli. Allah aşkına dolar endeksli köprü geçiş olur mu? Dolar endeksli yol olur mu? Dolar endeksli zeytin olur mu? Benim ürettiğim zeytin karşılığında bu adamlar para bassa pahalılık ve enflasyon denen bir şey olmayacak. Ne kadar çok çalışırsam o kadar çok zarar ediyorum; bu ekonomiyi bilmeyen hükümet tarafından...
* Bizim paramız dolara karşı hiçbir zaman değer kaybetmez ve kaybetmemeli. İş bilmez bu adamlar bütün üretim ve emek karşılığında dışarıdan borç para alıyorlar aldıkları borç paranın karşılığında Türk parasını basıyorlar. Böyle bir kriter dünyanın hiçbirinde yok. Bu kriteri ancak birbirine köle devletler bağımlı devletler manda altına girmiş devletler kabul eder. Biz manda altında mıyız?
* Suriye'ye bakıyorsun yıllardan beri dünyanın bütün emperyalist devletleri oraya terörist ihraç ediyor ama Suriye'nin hâlâ parası bizden daha değerli... Adam hâlâ doları kendi parasına göre endeks kabul etmiyor...
* Rahmetli Haydar Baş hocanın "milli para" tanımı bugün ivedilikle ülkemizin gündemine alınmalı. Ama görüyorum ki, bu ne iktidarın işine yarıyor, ne de muhalefetin işine geliyor... Milli para demek bir ülkenin kurtuluşu demektir, milli para demek ülkede üretilen tüm ürünlerin harcanan tüm emeklerin karşılığındaki kendi paramızdır, milli para ancak dolara sabit kur getirebilir... Amerika çatlasa da patlasa da onun bir 1 doları 1 TL'dir. 1 TL'den fazla bir kuruş değildir.
* Burası Amerika'nın eyaleti değildir, burası bağımsız Türkiye Cumhuriyeti. Burada kendi paramızın Atatürk döneminde hüküm sürdüğü gibi tekrar bugün hüküm sürmesi lazım aksi takdirde biz aldığımız borç paraların faizini ödeyecek kadar bile paramız olmayacaktır. Zaten şu an 85 milyon yatıyor kalkıyor faize çalışıyoruz.
* Bugün Bağımsız Türkiye Partisi'nin "milli para" tezi kurtuluş reçetesinin ta kendisidir. Bugün kim ülkeyi kurtarabilecek bir teze, bilgiye, beceriye, kabiliyete sahipse bunun yanında olmalıyız. Bu sen olmuşsun öbürü olmuş fark etmez. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından herhangi birinin bir kurtuluş reçetesi varsa, bir çözümü varsa hepimiz onun arkasında, onunla beraber ittifak olmalıyız.
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025