Bir ülke düşünün ki yeraltı ve yerüstü zenginlikleri kendine kıyamet sabahına kadar yetsin. Bu ülke vatandaşlarının bir eli yağda bir eli balda olsun. Hatta o vatandaşlar sefa sürsün; işçi olarak da o ülkeye dışarıdan insanlar çalışmaya, hizmet etmeye gelsin. Bir bardak suya muhtaç olan ülke vatandaşları olarak koca bir okyanus gibi görünen bu güzellikler ne kadar da ulaşılmaz gözüküyor değil mi?
Bir insanın kendine yaptığı zulmü âlem toplansa yapamazmış. Tüm dünyaya asırlardır adıyla nam salmış Türk milletinin şu an getirilen haline bakın. İçler acısı...
Dört bin 515 lira yoksulluk sınırı olan ülkemizde, nüfusun 4'de 1'i bu sınırın altında. Daha doğrusunu söylemek gerekirse yirmi beş milyon kişi için dört bin 515 lira kapitalizm gözlüğüyle bakıldığında bir hayal.
Milletimizin kendi iradesiyle belirlediği bir bardak suya muhtaç olma durumu çok üzücü. Gırtlağına kadar borç sarmalında, ailesine bakamıyor, sokakta rahatça dolaşamıyor, yoğun iş temposundan başını kaldıramıyor, gezemiyor, yiyemiyor, içemiyor...
Aslında kendi dünyasında hiçbir işe yaramadığını düşünüyor. Öyle bir sistemin içinde ki 'çalış-kazan-borç öde' hattında gidip gelmekte. Hal böyle olunca da insanın egosunun okşanma isteği ortaya çıkıyor. İşte tam bu noktada da ülke yönetiminde söz sahibi olanlar alıyor sazı eline, "Biz sizler için bu koltuktayız, millet için varız, milletin iradesi, her şey sizin..." gibi laflarla insanların egosu okşanıyor ve vatandaş olaylara 'bencillik' duygusuyla bakmaya başlıyor.
Kişi oy sandığının başına gittiğinde medyada her saniye propagandası bulunanlara veriyor oyunu. Çünkü 'hiçbir işe yaramayan' olarak sürdürdüğü hayatında oy verdiği partinin iktidar olamama korkusu bir canavar gibi içinde. Ve nihayet sabah akşam televizyonlardan inmeyen oy verdiği partisi iktidar oluyor. Artık o vatandaş bir işe yaradı şu hayatta. Çünkü o verdiği oy güya kazananı belirledi. Hatta hakkı görüp kabul ettiği halde o yine gitti; oyum iktidar olmaz da ben yine işe yaramaz olurum korkusuyla yanlışı seçti, nefsini tercih etti.
Sırf bencilliği yüzünden vatanını, milletini, kaynaklarını, emeğini tehlikeye attı. Ona tüm kaynaklarıyla beraber güzellikler gösterilmesine rağmen o gitti açlığı, sefaleti, sürünmeyi seçti.
Allah; huzurun ve zenginliğin adresi olan Milli Ekonomi Modeli'ni gören dört milyar gözden, ülkemiz vatandaşlarına da nasip etsin.
Bir insanın kendine yaptığı zulmü âlem toplansa yapamazmış. Tüm dünyaya asırlardır adıyla nam salmış Türk milletinin şu an getirilen haline bakın. İçler acısı...
Dört bin 515 lira yoksulluk sınırı olan ülkemizde, nüfusun 4'de 1'i bu sınırın altında. Daha doğrusunu söylemek gerekirse yirmi beş milyon kişi için dört bin 515 lira kapitalizm gözlüğüyle bakıldığında bir hayal.
Milletimizin kendi iradesiyle belirlediği bir bardak suya muhtaç olma durumu çok üzücü. Gırtlağına kadar borç sarmalında, ailesine bakamıyor, sokakta rahatça dolaşamıyor, yoğun iş temposundan başını kaldıramıyor, gezemiyor, yiyemiyor, içemiyor...
Aslında kendi dünyasında hiçbir işe yaramadığını düşünüyor. Öyle bir sistemin içinde ki 'çalış-kazan-borç öde' hattında gidip gelmekte. Hal böyle olunca da insanın egosunun okşanma isteği ortaya çıkıyor. İşte tam bu noktada da ülke yönetiminde söz sahibi olanlar alıyor sazı eline, "Biz sizler için bu koltuktayız, millet için varız, milletin iradesi, her şey sizin..." gibi laflarla insanların egosu okşanıyor ve vatandaş olaylara 'bencillik' duygusuyla bakmaya başlıyor.
Kişi oy sandığının başına gittiğinde medyada her saniye propagandası bulunanlara veriyor oyunu. Çünkü 'hiçbir işe yaramayan' olarak sürdürdüğü hayatında oy verdiği partinin iktidar olamama korkusu bir canavar gibi içinde. Ve nihayet sabah akşam televizyonlardan inmeyen oy verdiği partisi iktidar oluyor. Artık o vatandaş bir işe yaradı şu hayatta. Çünkü o verdiği oy güya kazananı belirledi. Hatta hakkı görüp kabul ettiği halde o yine gitti; oyum iktidar olmaz da ben yine işe yaramaz olurum korkusuyla yanlışı seçti, nefsini tercih etti.
Sırf bencilliği yüzünden vatanını, milletini, kaynaklarını, emeğini tehlikeye attı. Ona tüm kaynaklarıyla beraber güzellikler gösterilmesine rağmen o gitti açlığı, sefaleti, sürünmeyi seçti.
Allah; huzurun ve zenginliğin adresi olan Milli Ekonomi Modeli'ni gören dört milyar gözden, ülkemiz vatandaşlarına da nasip etsin.
Kerem Aydın / diğer yazıları
- 'Erdoğan'ın işi daha kolay' / 17.01.2017
- Cumhuriyet'ten Mutlakiyet'e / 22.10.2016
- Bu bencillik başa bela! / 07.10.2016
- Aklı yetse imanı yetmez / 04.10.2016
- Cumhuriyet'ten Mutlakiyet'e / 22.10.2016
- Bu bencillik başa bela! / 07.10.2016
- Aklı yetse imanı yetmez / 04.10.2016