Türkiye'de yapay ayrımlar yani sol-sağ, alevi-sünni, laik-antilaik gibi ayrımlar yerini Kurtuluş Savaşı'nın ilk günlerinden beri varolan Atatürk ve onun yanında yer alan Kuva-yı Milliyeciler ile onun karşısında yer alan Mondrosçular ,Sevrciler şeklinde iki kutuplaşmaya bırakmaktadır.
Politikacılar, yazarlar, medya mensupları, entelektüeller, bilim adamları vesaire Avrupa Birliği, misyonerlik faaliyetleri, ekonomide dışa bağımlılık, etnik grupların azınlık olarak kabul ettirilmesi ve soykırım iddiaları ile ilgili olarak ortaya koydukları tavırlarla birlikte ya Kuva-yı Milliye safında yer almakta ya da Mondrosçuların, Sevrcilerin yani Türkiye'yi bölüp parçalamak isteyenlerin safında yer almaktadır. Dün Atatürk'ün şahsında sembolleşen Kuva-yı Milliye hareketinin bugün Prof.Dr. Haydar Baş şahsında yeniden şahlanışa geçtiği artık tartışmasız bir gerçek olarak ortadadır. Bu şahlanışın bu dirilişin ayak sesleri olan Trabzon, İstanbul ve nihayet 10 Haziran'da Ankara Tandoğan Meydanı'nda yapılan mitingler milyonlarca insanımızı başka bir ifadeyle her Türk vatandaşını sevindirdiği kadar Atatürk'ün ifade ettiği gibi dahili bedbahtları da tedirgin ettirecektir ve ettirdi de. Önceki günkü Hürriyet gazetesindeki Emin Çölaşan'ın yazısını da bu düşünce doğrultusunda okudum. Şimdi Emin Beye bir çift sözüm olacak.
Yazınızın başında "Bir kesime göre" diye başlayarak Prof.Dr. Haydar BAŞ Bey hakkında bir sürü iftira ve ithamlarda bulundunuz. Şimdi birileri de çıkıp yarın size "Bir kesime göre" diye başlayıp iftiralarda bulunsa siz buna çağdaş gazetecilik mi diyeceksiniz? Sizi bilmem ama biz buna çağdaş terbiyesizlik diyoruz. Yazınızda Prof.Dr. Haydar BAŞ Bey'in takiye yapıp yapmadığının tartışmaya açık olduğunu söylüyorsunuz. Muhterem Prof.Dr. Haydar. BAŞ Bey'in dedelerinin tamamı ya Sarıkamış'ta ya Dumlupınar'da ya da Çanakkale'de şehit düşmüşlerdir. O bütün ömrünü bu vatana ve bu millete adamıştır. Sizin içinde bulunduğunuz medya grubunun ise PKK ve Ermeni lobileriyle olan gizli diyaloglarının bir kısmı bizler tarafından kamu oyuna açıklanmıştı. İçinde bulunduğunuz medya grubu daha dün Ermeni İş Konseyi'ne sponsorluk yapmamış mıdır?
Gazeteniz daha dün Türklerin sözde 600 bin Ermeni'yi katlettiğini günlerce yazmamış mıdır?
Kıbrıs'ta Türk askerinin işgalci olduğu iftirası sizin gurubunuza ait değil midir?
"Türkiye'nin Güneydoğusunu Kürdistan olarak gösteren" haritalar yayınlayan CNN Televizyonu ile işbirliğine giden sizin ekmek yediğiniz grup değil miydi?
Kursağınıza indirdiğiniz, maaş olarak aldığınız paraların kaynağı bu ülkeyi bölmek isteyen iradenin borazanlığını yaparak elde edilip, sonra da maaş olarak sizlere verilmiyor mu? Şimdi bütün bunlar ortada iken bacak bacak üstüne atıp Prof.Dr Haydar BAŞ Bey'in samimiyetini tartışmaya açmak hiç kimsenin haddi değildir. Bu siz ve sizin gibilerine yüzlerce kez aşar. Eğer birileri birilerinin takiye yapıp yapmadığına karar verecekse şundan hiç şüpheniz olmasın ki samimiyeti sorgulanacak olan sizlersiniz.
Prof Dr. Haydar BAŞ Bey ne Erbakan'ın ne Recep Tayyib Erdoğan'ın ne sizin ne onun ne de bunun karşısındadır. O bu ülkenin devletiyle-Milleti, askeriyle-sivili ve kendi içinde birliğinden ve beraberliğinden, Misaki Milli sınırları içinde hür ve bağımsız yaşamasından yanadır. Onun bu görüşlerinden rahatsız olanlar ona karşı olabilir. Çünkü o birlik ve beraberlik tezinin sahibidir. Bundan birilerinin rahatsız olması da gayet normaldir.
Zaten orman da çakalsız olmaz.
Gelelim mitinge... Bütün mitinglerin bir tertip komitesi vardır. Bir de konuşmacılar listesi... Valiliğe bütün bu gerekli isimler bildirilmiş, izinler bu doğrultuda alınmıştır.
Her Türk vatandaşının valiliklerin belirlediği yerde miting yapma hakkı vardır. Bu ülkede bölücüler, Masonlar, mandacılar miting yapınca normal oluyor da, ekalliyet yani azınlık ruhuna sahip olanlar miting yapınca normal oluyor da, ülkenin bağımsızlığını savunan bu milletin medar-ı iftiharı Prof. Dr. Haydar BAŞ Bey Tandoğan Meydanı'nda konuşunca neden olmuyormuş Emin Bey, bu sizi neden rahatsız ediyor?
Mitinge 5000 kişi değil yüzbinlerce kişi katılmıştır. Gözünüzde bozukluk olmadığını ve sayı saymasını bildiğinize göre yüzbinleri 5000 kişi olarak yazdırtan irade kimdir?
Bu arada tek konuşmacı muhterem Prof. Dr. Haydar BAŞ Bey değildi. Başka konuşmacılarda vardı mesela Emekli Albay Ahmet Kurt Bey gibi, ancak Velev ki Prof.Dr. Haydar Baş Bey tek konuşmacı olsun, yüzbinlerce Türk bayrağının göklerde dalgalanmasıyla yapılan ve ulusal bağımsızlığı savunan bir konuşmacı sizi neden rahatsız etmektedir?
Gelelim afişler için para verilip verilmediğine. Elbette ki para verildi. Lütfen bu mitingi organize eden kişileri patronunuzla karıştırmayın.
Yine Prof. Dr. Haydar BAŞ Bey'in yurt dışında yaşadığını yazınızda ifade ediyorsunuz. Başta siz olmak üzere herkes Prof.Dr. Haydar BAŞ Bey'in Trabzon'da yaşadığını çok ama çok iyi bilir. Bunu bilmenize rağmen, "Prof.Dr. Haydar BAŞ Bey yurt dışında yaşıyor" diyorsanız, lütfen elinize bir Misaki Milli haritası alınız ve Trabzon topraklarının Rum-Pontus değil bu ülkeye ait olduğuna bir kez daha bakınız!
Sevgili meslektaşım Emin ÇÖLAŞAN! Çamur at izi kalsın mantığı bu aynada tutmaz. Sonra bu ayna kir ve lekede kabul etmez. Bu aynaya yüzbinler, milyonlar topyekün bir millet bakıyor; kendisinde olan güzellikleri seyrediyor. Sen de baktın sende olanı seyrettin, ne diyelim sen de haklısın.
SELİM KOTİL
Politikacılar, yazarlar, medya mensupları, entelektüeller, bilim adamları vesaire Avrupa Birliği, misyonerlik faaliyetleri, ekonomide dışa bağımlılık, etnik grupların azınlık olarak kabul ettirilmesi ve soykırım iddiaları ile ilgili olarak ortaya koydukları tavırlarla birlikte ya Kuva-yı Milliye safında yer almakta ya da Mondrosçuların, Sevrcilerin yani Türkiye'yi bölüp parçalamak isteyenlerin safında yer almaktadır. Dün Atatürk'ün şahsında sembolleşen Kuva-yı Milliye hareketinin bugün Prof.Dr. Haydar Baş şahsında yeniden şahlanışa geçtiği artık tartışmasız bir gerçek olarak ortadadır. Bu şahlanışın bu dirilişin ayak sesleri olan Trabzon, İstanbul ve nihayet 10 Haziran'da Ankara Tandoğan Meydanı'nda yapılan mitingler milyonlarca insanımızı başka bir ifadeyle her Türk vatandaşını sevindirdiği kadar Atatürk'ün ifade ettiği gibi dahili bedbahtları da tedirgin ettirecektir ve ettirdi de. Önceki günkü Hürriyet gazetesindeki Emin Çölaşan'ın yazısını da bu düşünce doğrultusunda okudum. Şimdi Emin Beye bir çift sözüm olacak.
Yazınızın başında "Bir kesime göre" diye başlayarak Prof.Dr. Haydar BAŞ Bey hakkında bir sürü iftira ve ithamlarda bulundunuz. Şimdi birileri de çıkıp yarın size "Bir kesime göre" diye başlayıp iftiralarda bulunsa siz buna çağdaş gazetecilik mi diyeceksiniz? Sizi bilmem ama biz buna çağdaş terbiyesizlik diyoruz. Yazınızda Prof.Dr. Haydar BAŞ Bey'in takiye yapıp yapmadığının tartışmaya açık olduğunu söylüyorsunuz. Muhterem Prof.Dr. Haydar. BAŞ Bey'in dedelerinin tamamı ya Sarıkamış'ta ya Dumlupınar'da ya da Çanakkale'de şehit düşmüşlerdir. O bütün ömrünü bu vatana ve bu millete adamıştır. Sizin içinde bulunduğunuz medya grubunun ise PKK ve Ermeni lobileriyle olan gizli diyaloglarının bir kısmı bizler tarafından kamu oyuna açıklanmıştı. İçinde bulunduğunuz medya grubu daha dün Ermeni İş Konseyi'ne sponsorluk yapmamış mıdır?
Gazeteniz daha dün Türklerin sözde 600 bin Ermeni'yi katlettiğini günlerce yazmamış mıdır?
Kıbrıs'ta Türk askerinin işgalci olduğu iftirası sizin gurubunuza ait değil midir?
"Türkiye'nin Güneydoğusunu Kürdistan olarak gösteren" haritalar yayınlayan CNN Televizyonu ile işbirliğine giden sizin ekmek yediğiniz grup değil miydi?
Kursağınıza indirdiğiniz, maaş olarak aldığınız paraların kaynağı bu ülkeyi bölmek isteyen iradenin borazanlığını yaparak elde edilip, sonra da maaş olarak sizlere verilmiyor mu? Şimdi bütün bunlar ortada iken bacak bacak üstüne atıp Prof.Dr Haydar BAŞ Bey'in samimiyetini tartışmaya açmak hiç kimsenin haddi değildir. Bu siz ve sizin gibilerine yüzlerce kez aşar. Eğer birileri birilerinin takiye yapıp yapmadığına karar verecekse şundan hiç şüpheniz olmasın ki samimiyeti sorgulanacak olan sizlersiniz.
Prof Dr. Haydar BAŞ Bey ne Erbakan'ın ne Recep Tayyib Erdoğan'ın ne sizin ne onun ne de bunun karşısındadır. O bu ülkenin devletiyle-Milleti, askeriyle-sivili ve kendi içinde birliğinden ve beraberliğinden, Misaki Milli sınırları içinde hür ve bağımsız yaşamasından yanadır. Onun bu görüşlerinden rahatsız olanlar ona karşı olabilir. Çünkü o birlik ve beraberlik tezinin sahibidir. Bundan birilerinin rahatsız olması da gayet normaldir.
Zaten orman da çakalsız olmaz.
Gelelim mitinge... Bütün mitinglerin bir tertip komitesi vardır. Bir de konuşmacılar listesi... Valiliğe bütün bu gerekli isimler bildirilmiş, izinler bu doğrultuda alınmıştır.
Her Türk vatandaşının valiliklerin belirlediği yerde miting yapma hakkı vardır. Bu ülkede bölücüler, Masonlar, mandacılar miting yapınca normal oluyor da, ekalliyet yani azınlık ruhuna sahip olanlar miting yapınca normal oluyor da, ülkenin bağımsızlığını savunan bu milletin medar-ı iftiharı Prof. Dr. Haydar BAŞ Bey Tandoğan Meydanı'nda konuşunca neden olmuyormuş Emin Bey, bu sizi neden rahatsız ediyor?
Mitinge 5000 kişi değil yüzbinlerce kişi katılmıştır. Gözünüzde bozukluk olmadığını ve sayı saymasını bildiğinize göre yüzbinleri 5000 kişi olarak yazdırtan irade kimdir?
Bu arada tek konuşmacı muhterem Prof. Dr. Haydar BAŞ Bey değildi. Başka konuşmacılarda vardı mesela Emekli Albay Ahmet Kurt Bey gibi, ancak Velev ki Prof.Dr. Haydar Baş Bey tek konuşmacı olsun, yüzbinlerce Türk bayrağının göklerde dalgalanmasıyla yapılan ve ulusal bağımsızlığı savunan bir konuşmacı sizi neden rahatsız etmektedir?
Gelelim afişler için para verilip verilmediğine. Elbette ki para verildi. Lütfen bu mitingi organize eden kişileri patronunuzla karıştırmayın.
Yine Prof. Dr. Haydar BAŞ Bey'in yurt dışında yaşadığını yazınızda ifade ediyorsunuz. Başta siz olmak üzere herkes Prof.Dr. Haydar BAŞ Bey'in Trabzon'da yaşadığını çok ama çok iyi bilir. Bunu bilmenize rağmen, "Prof.Dr. Haydar BAŞ Bey yurt dışında yaşıyor" diyorsanız, lütfen elinize bir Misaki Milli haritası alınız ve Trabzon topraklarının Rum-Pontus değil bu ülkeye ait olduğuna bir kez daha bakınız!
Sevgili meslektaşım Emin ÇÖLAŞAN! Çamur at izi kalsın mantığı bu aynada tutmaz. Sonra bu ayna kir ve lekede kabul etmez. Bu aynaya yüzbinler, milyonlar topyekün bir millet bakıyor; kendisinde olan güzellikleri seyrediyor. Sen de baktın sende olanı seyrettin, ne diyelim sen de haklısın.
SELİM KOTİL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.