Ekonomik kalkınma, sanayileşme ve teknoloji üretme ile özdeş kabul edilmektedir. Bu sebepten H. W. Singer şöyle demiştir: "Az gelişmiş ekonomiler, kendi teknolojilerini kurmadıkça kalkınamazlar. Az gelişmiş ülkeler için en iyi kalkınma yolu, kendi yapılarına uygun teknolojileri geliştirmektir". Ülkeler, teknolojik açığı kısa zamanda kapatabilirler. Yeter ki, buna karar versinler. Günümüzde ise bu açık, çok kolay giderilebilir. 'Geç Gelenlerin Avantajı' teorisine göre, sanayileşmemiş ülkeler, sanayileşmiş ülkelerden daha hızlı kalkınma şansına sahiptirler. Çünkü sanayileşmiş ülkelerin geçirdiği zor ve zahmetli tecrübeleri yeniden yaşamalarına gerek yoktur. 'Geç gelenler' yeni araştırmalara girmeden, en son teknolojiyi transfer ederek işe başlayabilir ve avantajlı konuma gelebilirler. Başta Japonya olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinin sanayileşmesi bu şekilde olmuştur. Bazılarının 'İkinci Sanayi Devrimi' dediği bu olay, sanayileşmiş Batılı ülkeleri korkuya sevk etti. Serbest piyasa ekonomisini savunan bu ülkeler, Uzakdoğu ülkelerinin ürünleri piyasalarına girince, telâşa kapıldılar, hemen kota uygulayarak serbest piyasa ekonomisinden çark ettiler. Üstünlüklerini sürdürmek için sahneye çeşitli oyunlar koydular. Bu oyunların en etkilisi, ekonomi ajanlarını, ekonomi uzmanı sıfatıyla Batı dışında sanayileşmiş ve Türkiye gibi sanayileşme yolunda ilerleyen ülkelere sokmak oldu. Esasında bu uygulama, sömürgeci anlayışın çağa uydurulması idi. Ama maalesef, birçok ülke, bu oyuna kurban gitti. Türkiye de bunlardan biridir. Bu kişiler, ne yapıyor, ülkeleri nasıl krize sokuyorlar? Bu sorunun cevabını, bir Amerikalı ekonomi ajanı, kendi deyimiyle 'ekonomi tetikçisi' olarak dünyanın değişik ülkelerinde faaliyet yapan John Perksin'den alalım. Perksin, 'Bir Ekonomi Tetikçisinin İtirafları' adlı kitabında şunları yazıyor: "Ekonomi tetikçisi olarak bizlerin amacı küresel imparatorluk kurmaktır. Bizler, diğer ülkeleri şirketlerimizin, hükümetimizin, bankalarımızın kölesi haline getirmek için uluslararası finans kuruluşlarını kullanan elit bir grubuz. Mafyanın yaptığı iyilikler gibi ekonomi tetikçileri de görünüşte bazı iyilikler yapar. Örneğin elektrik santralları, otoyollar, limanlar, havaalanları, teknoparklar gibi altyap hizmetleri için borç para temin ederler. Bu borçların önkoşulu, bütün projelerin Amerikan inşaat ve mühendislik firmaları tarafından gerçekleştirilmesidir. Aslında paranın çoğu Amerika'yı hiç terk etmez (..) transfer edilir. Para hiç vakit geçirmeden şirketlere (kreditörlere) döndüğü halde borçlu ülkenin anapara artı faizin tamamını ödemesini isteriz. Eğer ekonomi tetikçisi çok başarılı ise borç tutarı o kadar büyük olur ki, birkaç yıl sonra borçlu ülke ödemeleri aksatır. Bu olduğunda biz de mafya gibi diyetini isteriz. Birleşmiş Milletler'de Amerika'nın isteği doğrultusunda oy verme, askeri üs kurma veya petrol gibi değerli kaynaklara el koyma şeklinde olabilir bu diyet...". (Bkz. Güngör Uras,16 Kasım 2005, Milliyet Gazetesi).Prof. Dr. Haydar Baş'ı dinleyenler için bu itiraflar, çok yeni, çok orijınal değil. Zira o, yıllarca bunları söyledi ve yazdı. Sadece onunla da yetinmedi. Çözümü de ortaya koydu. Çözüm mü? "İşte size Milli Ekonomi Modeli" dedi. Dahası, bu modeli, 26-27 Kasım 2005 tarihleri arasında İstanbul'da, yerli-yabancı gerçek bilim adamlarının tartışmasına açtı. Bu tartışmalardan çıkan ortak görüş şudur: "Milli Ekonomi Modeli sömürünün panzehiridir. Kalkınmak isteyen ülkelerin uygulayacağı yegâne modeldir". Buna rağmen, hâlâ anlamayan ve görmeyen varsa, hâlâ ekonomi ajanlarının veya tetikçilerinin peşine ekonomi uzmanı diyerek gidiliyorsa, Prof. Dr. Haydar Baş ne yapsın. Suç, bunu işleyenlerin ve bu suçu işleyenlere destek verenlerindir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018