İstanbul Boğazı'nın sembollerini sayın desem aklınıza neler gelir acaba?O büyülü renkleriyle erguvanlar mı?Şimdi, içerisinde, Boğaziçi medeniyetinden uzak hayatlar yaşanıyor da olsa, rengarenk yalılar mı?Orhan Veli'nin gözlerini kapatıp Boğaz'ın seslerine kulak kesildiğinde 'çığlıklarını' duyduğu martılar mı?İlginç hikayesi ve mimarisiyle yüzyıllara meydan okuyan Kız Kulesi mi?Yoksa, günün neredeyse her saatinde Boğaz'ın masmavi sularını arşınlayan vapurlar mı?'Hepsi' dediğinizi duyar gibi oluyorum.Boğaz'ı simgeleyecek şeyleri belirlemek tabii ki bizim bakış açımızla yakından alakalı. Bu nedenle bu sembollerin sayısını artırmak ya da azaltmak mümkün.Gelin bu yazımızda bunlardan bir tanesini seçelim ve Boğaz'da tarihten günümüze doğru bir yolculuk yapalım.Vapurları konuşalım istiyorum sizlerle.Bana göre Boğaz vapursuz olmamalıdır; binsek de, binmesek de, dumanlı bacaları, martı ürküten düdükleri, sarılı-beyazlı renkleri, işe gitme veya eve dönme telaşındaki insanlara binek olma özellikleriyle tarih kokan köpüklü sularda ebediyen salınmalıdırlar.Vapurların hikayesini anlatmak için işe önce kayıklardan başlamak lazım. Bir zamanlar Eyüp, Kasımpaşa, Tophane, Üsküdar gibi sahil semtlerini mekan tutan kayıklar Boğaz'ın neredeyse hemen her köşesine yolcu taşırlardı. Güçlü kollarıyla küreklere asılan kayıkçılar koskoca şehrin insan taşıma yükünü neredeyse tek başlarına yüklenirlerdi. Çünkü karayoluyla bir yerden bir yere gitmek daha uzun sürerdi. Bir de karşıdan karşıya geçmek denen bir olay vardı ki; köprüsüz günlerde, kayıkçılar açısından bunun ne anlama geldiğini varın siz düşünün.Bir gün Galatalı bir tüccarın padişaha buharlı bir gemi sunmasıyla işler birden değişti. Sultan Mahmud bu işi önemser; gerek dışarıdan ısmarlanan gemilerle, gerekse yerli üretimle Boğaz trafiğinin şeklini şemalini değiştirir. Deniz taşımacılığı sonraki yıllarda öyle bir noktaya gelir ki; Sultan Abdülaziz devrinde İngiltere'den sonra dünyanın en büyük donanması ve ticari filosu bize aittir artık.Hikayemizin burasında devreye Ahmet Cevdet Paşa girer. Onun önayak olmasıyla tamamen yerli iştirakçilerin gayretiyle 'Şirket-i Hayriye' kurulur. Padişahın da desteğiyle şirket vapurlarıyla bütün Boğaz'ı avucunun içine almayı başarır.Bütün Boğaz diyoruz, çünkü, tarih kaynaklarından öğrendiğimize göre; bir zamanlar Boğaz şimdiki görüntüsünden çok uzaktır. Anadolu yakasında Kanlıca'nın, Rumeli yakasında ise Yeniköy'ün ötesi neredeyse kullanılmaz, tenhadır anlayacağınız. İşte Şirket-i Hayriye sayesinde Boğaziçi kısa sürede cıvıl cıvıl olur, evler kurulur. İşte günümüzde Şehir Hatları diye adlandırdığımız işletme Şirket-i Hayriye'nin devamıdır. Tabii biz hikayeyi oldukça kısalttık, meraklı olanlar kaynaklardan araştırabilirler.Sanırım bir şeye dikkat çekmemiz gerekiyor. Yukarıdaki notlarımızda Sultan Abdülaziz döneminde deniz taşımacılığında geldiğimiz noktayı belirttik. Tarih sahasında boy gösteren bazı zevat hemen her konuda Osmanlı'yı eleştiri bombardımanına tutmaktan özel zevk alır. Ayrıca bugün pek çok sahadaki geri kalmışlığımızı da Osmanlı'ya bağlarlar. Biz deniz taşımacılığı açısından olaya baktığımızda bugünkü içler acısı halimizi nasıl yorumlayacağız?Şu bir gerçek ki; konumuz gereği meseleye Boğaz trafiği açısından bakarsak Şehir Hatları'nın performansı yetersizdir. Sürekli artan nüfus dikkate alındığında, yenilenmeyen vapurlarla bu yükün altından kalkılması mümkün gözükmüyor.Diyeceksiniz ki; Şehir Hatları 'İstanbullu Vapurunu Seçiyor' kampanyası yaptı. Evet ama sürekli vapur kullanan bir İstanbullu olarak bunun kağıt üzerinden kurtulup pratiğe yansımasını dört gözle beklediğimi belirtmeliyim.Bu gayret iki şeyi getirecek:Bir; İstanbullu rahatlayacak.İki; Boğaz'da süzülen vapurların sayısı artacak.Dedim ya; Boğaziçi'nin vapursuz düşünemiyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Okan Egesel / diğer yazıları
- Hz. İnsan’a… / 20.04.2020
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018