Hak ve bâtılın birbirine karıştığı ve Hakk'ın gizlendiği bâtılın ise hak gösterildiği şu ibretli günlerde hak ve bâtılı ayırmak ve Hakkın tarafında durabilmek ilahi bir nasip ve seçkinlik göstergesidir.
Hz. Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin buyurmuş olduğu şu hadis hak ve bâtılı ayıran insanı ne kadar güzel anlatıyor:
"Mü'minin firasetinden sakınınız, zira O Allah'ın nuru ile bakar." (Suyuti, el Camius Sağır 1-24).
Bu hadiste anlatılan mü'min kullar, firasetleriyle insanlığa kurtuluş kapısını en güzel şekilde gösteren ilahi nimetlerdendir. Allah'a şükürler olsun ki, millet olarak yaşadığımız şu zaman diliminde, böyle bir nimet ile beraberiz.
Prof. Dr. Haydar Baş, hayatını Allah ve Resulünün rızasına uygun olarak yaşayan, kişiliği, fikirleri ve eserleriyle firasetini ortaya koyan, yürüdüğü Ehl-i Beyt yolunda nurlar saçan milletimize verilmiş güzel bir nimettir.
Prof. Dr. Haydar Baş, kaleme almış olduğu Ehl-i Beyt külliyatı ile, gerçek manada kurtuluşun adresi olan Ehl-i Beyt sevgisinin önemini İmam Hasan kitabının önsözünde şöyle ifade ediyor ;
"Bugün dünyada oluk oluk kan akıyor, bir sortide milyonlarca masum can veriyor, ortalığı ateş ve barut kokusu sarmış, gözyaşı sel olup her şeyi götürüyor, her türlü emniyet ve hürriyet kaybolmuşsa; bu durum, Ehl-i Beyt mayası ve ölçüsüyle şekillenmiş adalet ve gönül medeniyeti"nden uzaklaşmanın acı neticesidir.
Dolayısıyla barış, huzur ve adalet için çare bellidir; yitirdiğimiz medeniyetimizin ölçülerine yeniden kavuşmak, onlarla hayat bulmak. Bizi, Ehl-i Beyt'in örnek ve sayısız ibretlerle dolu hayatını kaleme almaya iten temel âmillerden biri de dünyanın geldiği bu vahim durumdur.
Öyleyse yapılacak iş bellidir: Mensubu bulunduğumuz yüce milletimizin kimliğini, asaletini ve medeniyetini şekillendiren, Allah'ın ve Peygamberin (s.a.v.) bize sahip çıkmamızı emrettiği Ehl-i Beyt'i her yönüyle tanıyalım, tanıtalım. Onların ölçüleri ve istikameti üzere olalım, onlarla olalım, onlara benzeyelim, benzeşelim. Bize bıraktıkları manevi mirasa dört elle sarılalım. Hayatımızın her bir detayını onların ahlakıyla süsleyelim. İmanı, istikameti, kulluğu, Allah aşkını, gerçek hürriyeti, adaleti, insanlık sevgisini, paylaşmayı, yardımlaşmayı, fedakârlığı, gayreti, şecaati, ibadeti… zirvede yaşamış bu "üstün" aileyi mutlak bir örnek olarak kabul edip, tam bir teslimiyetle onları yaşayalım ve yaşatalım." (İmam Hasan, önsöz, Prof. Dr. Haydar Baş).
Bâtılın karanlığında Hakk'a çıkan yol olan nurlu Ehl-i Beyt yolunu firasetiyle gösteren ve dava edinen Prof. Dr. Haydar Baş insanlığa namzet, güzel bir nimettir.
Millet olarak bizler, Prof. Dr. Haydar Baş'ın kadrini ve kıymetini bilip, yanında olmak hususunda çok geri kalmadık mı? Çok geç olmadan, mahcubiyetin ve korkunun ruhumuzu sarmasından önce, bu nimetin yanında olup Ehl-i Beyt sevgisini doyasıya yaşayalım…
Hz. Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin buyurmuş olduğu şu hadis hak ve bâtılı ayıran insanı ne kadar güzel anlatıyor:
"Mü'minin firasetinden sakınınız, zira O Allah'ın nuru ile bakar." (Suyuti, el Camius Sağır 1-24).
Bu hadiste anlatılan mü'min kullar, firasetleriyle insanlığa kurtuluş kapısını en güzel şekilde gösteren ilahi nimetlerdendir. Allah'a şükürler olsun ki, millet olarak yaşadığımız şu zaman diliminde, böyle bir nimet ile beraberiz.
Prof. Dr. Haydar Baş, hayatını Allah ve Resulünün rızasına uygun olarak yaşayan, kişiliği, fikirleri ve eserleriyle firasetini ortaya koyan, yürüdüğü Ehl-i Beyt yolunda nurlar saçan milletimize verilmiş güzel bir nimettir.
Prof. Dr. Haydar Baş, kaleme almış olduğu Ehl-i Beyt külliyatı ile, gerçek manada kurtuluşun adresi olan Ehl-i Beyt sevgisinin önemini İmam Hasan kitabının önsözünde şöyle ifade ediyor ;
"Bugün dünyada oluk oluk kan akıyor, bir sortide milyonlarca masum can veriyor, ortalığı ateş ve barut kokusu sarmış, gözyaşı sel olup her şeyi götürüyor, her türlü emniyet ve hürriyet kaybolmuşsa; bu durum, Ehl-i Beyt mayası ve ölçüsüyle şekillenmiş adalet ve gönül medeniyeti"nden uzaklaşmanın acı neticesidir.
Dolayısıyla barış, huzur ve adalet için çare bellidir; yitirdiğimiz medeniyetimizin ölçülerine yeniden kavuşmak, onlarla hayat bulmak. Bizi, Ehl-i Beyt'in örnek ve sayısız ibretlerle dolu hayatını kaleme almaya iten temel âmillerden biri de dünyanın geldiği bu vahim durumdur.
Öyleyse yapılacak iş bellidir: Mensubu bulunduğumuz yüce milletimizin kimliğini, asaletini ve medeniyetini şekillendiren, Allah'ın ve Peygamberin (s.a.v.) bize sahip çıkmamızı emrettiği Ehl-i Beyt'i her yönüyle tanıyalım, tanıtalım. Onların ölçüleri ve istikameti üzere olalım, onlarla olalım, onlara benzeyelim, benzeşelim. Bize bıraktıkları manevi mirasa dört elle sarılalım. Hayatımızın her bir detayını onların ahlakıyla süsleyelim. İmanı, istikameti, kulluğu, Allah aşkını, gerçek hürriyeti, adaleti, insanlık sevgisini, paylaşmayı, yardımlaşmayı, fedakârlığı, gayreti, şecaati, ibadeti… zirvede yaşamış bu "üstün" aileyi mutlak bir örnek olarak kabul edip, tam bir teslimiyetle onları yaşayalım ve yaşatalım." (İmam Hasan, önsöz, Prof. Dr. Haydar Baş).
Bâtılın karanlığında Hakk'a çıkan yol olan nurlu Ehl-i Beyt yolunu firasetiyle gösteren ve dava edinen Prof. Dr. Haydar Baş insanlığa namzet, güzel bir nimettir.
Millet olarak bizler, Prof. Dr. Haydar Baş'ın kadrini ve kıymetini bilip, yanında olmak hususunda çok geri kalmadık mı? Çok geç olmadan, mahcubiyetin ve korkunun ruhumuzu sarmasından önce, bu nimetin yanında olup Ehl-i Beyt sevgisini doyasıya yaşayalım…
Birol Namlıer / diğer yazıları
- Hak ile batılı ayıranlarla beraber olmak / 29.07.2012