Kahvehanelerle ilgili 22 yıldır araştırma yapan Yrd. Doç. Dr. Dilaver Düzgün'ün ilginç bilgilerin bulunduğu araştırması, kitap oldu Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Düzgün, araştırması için 18yıl aşık kahvehanelerinde çalışma yaptığını, 4 yıl da diğer kahvehanelerde bu çalışmasını sürdürdüğünü anlattı. Son yıllarda işlevini yitirmeye başlayan kahvehanelerin vazgeçilmez birer toplumsal mekan olduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Düzgün, kahvehanelerde tarih boyunca çeşitli kültürel ve sosyal etkinliklerin de gerçekleştiğine dikkat çekti. Kahvenin öyküsü Yrd. Doç. Dr. Düzgün'ün "Erzurum'da Kahvehaneler Ve Aşık Kahvehanesi Geleneği" adlı kitabında, kahvehane ismine kaynaklık edenkahve konusunda da bilgiler veriliyor. Buna göre, önce Afrika ve Asya ülkelerinde tanınan daha sonra tüm dünyaya yayılan kahvenin ilk kez nerede ve nasıl ortaya çıktığı konusunun tam açıklık kazanmadığı belirtilen kitapta, 11. Yüzyılda İbni Sina'nın söz ettiği "bunchum" adındaki şifalı bitkinin ve İbni Batuda'nın 1352'de bugünkü Mali'de bulunduğu sırada yazdıkları arasında yer alan "kafi" adlı sıvının kahve olduğuna dair iddiaların bulunduğu belirtildi. Abdulkadir El-Ceziri'nin 16. Yüzyıl'da yazdığı eserde, "Zebhani adlı birinin kahveyi Adenlilere tanıtan ilk kişi olduğu, Etiyopya'ya giden Zabhani'nin orada kahve içen insanlarla karşılaştığı ve Aden'e geri dönüp hasta düşünce aklına gelen kahveyi içtiği ve iyileştiği" ifade edilerek, kahvenin yorgunluk ve uyuşukluk giderme, vücuda canlılık ve dinçlik kazandırma gibi özellikleri kullanımının yaygınlaştığı anlatıldı.Kahve içilmesine öncülük yapan kişilerin kahve ile ilk kez Etiyopya'da karşılaştıkları, kahvenin kullanımının yaygınlık kazandığıilk bölgenin ise Yemen olduğu kaydedildi. Kahvenin yaygınlaşmasındaki büyük etkenin Yemen'deki tarikatlarca benimsenmesi olduğu dikkat çekilen kitapta, kahveyi, özelliklerinden dolayı zikir yapan tarikat mensuplarının kullandığı anlatıldı. C. Van Arendonk'un farklı kaynaklardan aktardığı bilgilerde ise kahvenin tarikat çevrelerinde kullanılmasına açıklık getirilerek "Sufiler arasında kahve pek rağbette idi. Çünkü dini ayinlerinin ifasını kolaylaştırıyordu. Sufiler, bu sebeple kahvenin asıl bu işe yaradığını sanılıyorlardı" ifadelerinin yer aldığı belirtildi. Yrd. Doç. Dr. Düzgün'ün eserinde, tarikat mensuplarının kahveyi dinsel amaçlı toplantıların dışında tüketmeye başlamasıyla kahvenin başka mekanlarda içilmeye başlandığı ve böylece "kahve evi" modelinin geliştiği belirtildi. Kitapta, kahvehanenin ilk kez nerede ortaya çıktığı sorusunun yanıtlanmasının zor olduğu fakat kahvehane olgusunun ortaya çıkışı ileilgili ilk ipucunun 1511'da Mekke'de gerçekleşen bir olay nedeniyle rastlandığı, kahvehanenin ilk kız Mekke'de bir caminin yanında ortaya çıktığı kaydedildi. Türkiye'de ilk kahvehaneKahvehanenin İstanbul'da ilk ne zaman açıldığı konusunda da farklı görüşlerin olduğu, İstanbul'da ilk kahvehanenin açılmasıyla ilgili tarih düşmek amacıyla yazılan bir mısraya göre, kahvehanenin 1551-1552 yıllarında açıldığına işaret edildi. Peçevi tarihinde ise ilk kahvenin 1554 yılında Halep'ten gelen Hakem adlı bir kişi ile Şam'dan gelen Şems adlı kişinin Tahtakale'de birer büyük dükkanda kahve satmaya başladıkları, Evliya Çelebi'nin eserinde ise Bursa'da 75 kahvehanenin bulunduğu, Ankara kahvehanelerinin ise "kesret-i nas ile meşhur"oldukları yazıldı. İlk yasaklarKahve ve kahvehanelere ilk ciddi tepkinin 1511'de Mekke'de yaşandığı belirtilen kitapta, bu tarihte kahvenin haram olduğuna dair karar verildiği ve satışının yasaklandığına işaret edildi. Kahvenin İstanbul'a gelmesiyle birlikte tartışmaların yaşandığı hatta çeşitli yasaklamaların bile getirildiği kaydedilen kitapta, Kanuni Sultan Süleyman döneminde sarayda kahvecibaşı adlı görevlinin bulunması ve kahve ikramının kurallarının geliştirilmesine de dikkat çekildi. 2. Selim ve 3. Murat zamanında kahvehaneleri yasaklayan fermanların çıkarıldığı anlatılan kitapta, 1567'de 2. Selim'in İstanbul'da kahvehaneleri kapatma kararı aldığı, kahve ve kahvehanenintarihi boyunca karşılaştığı en şiddetli yasaklamanın ise 4. Murat zamanında uygulandığı anımsatıldı. Kitapta, İstanbul'da Cibali Kapısı dışında bir kalafatçının dükkanında çıkan yangının 2 mahallenin yok olmasına neden olduğu, bu önemli olaydan etkilenen halkın kahvehanelerde toplanıp yönetim aleyhine yorumlar yapmaya başlaması üzerine kahvehanelerin kapatıldığı, birçoğunun da yıkıldığı aktarıldı. Halk üniversitesiKahvehanelerin çeşitli işlevlerinin bulunduğu kaydedilen kitapta, farklı kişileri tanıma, sokağı, olayları kısaca hayatı kuşbakışı seyretme fırsatı tanıyan kahvehanelerin müdavimlerine kültürel bir birikim sağladığı belirtilerek, kimi zaman halk arasında kahvehanelere "mekteb-i irfan" veya "halk üniversitesi" adı verildiği de vurgulandı. Eski toplum hayatında kahvehanelerin çok çeşitli sosyal ve kültürel aktiviteler için kullanıldığı, ev dışında kalabalıkların özellikle dinlenme ve eğlenme amacıyla paylaşıldığı tek mekanın kahvehane olduğu ifade edildi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.