Tarihin kaydettiği irili ufaklı savaş sayısı 15.000'dir. Bu savaşlarda, sadece insanlar ölmedi. Ekonomik değerler de heba oldu. Çoğu savaş için kullanıldı, bir kısmı da savaştan zarar gördü. Uzmanların hesaplamalarına göre, bir bombardıman uçağının tutarı ile 16 tane tam teşekküllü hastahane yapılabilir. Bir uçak gemisine harcanan para ile 400 bin insanın bir yıllık gıda ihtiyacı karşılanabilir. Dünyada 3 saatlik askeri harcama tutarı ile 3.5 milyon çocuk aşılanabilir. Ezcümle, insanların sağlığı, huzur ve refahı için kullanılması gereken varlıklar, tam tersi bir amaç için harcanıyor.Sözü fazla dolandırmadan söyleyelim. Dünyayı bu hale sokan, Batılıların bencilliği, açgözlülüğü, hırsı ve ihtirasıdır. Bir başka deyişle, yaptığı yanlış ekonomi tanımıdır. Batılılara göre, dünyadaki kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar ise sınırsızdır. O halde, bazı insanları sınırlı kaynaklardan mahrum bırakmak, hatta kaynak tüketimini önlemek için öldürmek, yok etmek şarttır. İşte, dünyayı yaşanmaz kılan bu anlayıştır. Ne acıdır ki, bu anlayış, bütün dünyada ekonomi biliminin tanımı ve temeli olarak okutulmaktadır. Bu doğru mudur, yanlış mıdır? Bunu ortaya atanların inancı, dünya görüşü nedir? Bu soruları sorup cevap aramadık. Hasılı, ekonomi bilimi diye Batılıların dogmalarını yuttuk. Ta ki, Prof. Dr. Haydar Baş, ortaya çıkıp, "Hayır, bu tanım yanlıştır. Bunun tersi doğrudur" diyene ve ispatlayana kadar. Prof. Dr. Haydar Baş, bunu yaptıktan sonra, ekonomi bilimi ile uğraşan bazı bilim adamlarımızın gözü ve gönlü açıldı. Yenilenebilen kaynakları hatırladılar. Hiçbir maddenin vardan yok, yoktan var edilemeyeceğini, dolayısıyla kullanılan kaynakların bile yok olmadığını, şekil değiştirdiğini düşündüler. Dahası, ihtiyaçların sınırsızlığı üzerine kafa yordular ve gördüler ki, o da yanlış. İhtiyaçla, ihtirasın karıştırıldığını, ihtiyacın biyolojik, ihtirasın ise psikolojik olduğunu fark ettiler. Ekonomi bilimi ile birlikte, bu bilimin kurucuları olarak tanıtılan kişiler de sorgulanmaya başlandı. Bu da önemliydi. Çünkü, hiçbir sosyal bilim, inançtan, ideolojiden ayrı olamaz. "Küp içindekini sızdırır" misali, insan da ancak kalbinde ve kafasında olanı yansıtır. Mesela, kapitalist anlayışın kurucularından kabul edilen Adam Smith kimdir? Adam Smith, Hıristiyan din eğitimi almış, Protestan mezhebinin bir kolu olan İskoç Episkopal Kilisesine papaz olmak isteyen ve sonra vazgeçen bir kişidir. Ekonomi dalında hiçbir teknik bilgiye sahip olmayan Smith, "Milletlerin Zenginliği" adıyla bir kitap yazmış ve onunla ünlenmiştir. Ya Thomas Malthus... O da bir papazdı. Malthus, "gıda üretimi aritmetik, nüfus ise geometrik olarak artıyor. Bundan dolayı bir zaman sonra insanlar açlıktan ölecektir" demiş ve ölmemek için Batılıları, mazlum milletlerin kaynaklarını yağmalamaya, nüfus artışını önlemeye sevk etmiştir.Ekonomi bilimini ve kurucularını sorgulama, 26-27 Kasım 2005 tarihleri arasında İstanbul'da yapılan "1. Uluslararası Ekonomi Modeli Kongresi"nden sonra, dalga dalga yayılmaya başladı. Söz konusu kongrede, yerli ve yabancı bilim adamlarının sundukları bildiriler ilgiyle izlendi. Aynı kongrenin ikincisi, 25-26 Mart 2006 tarihlerinde Azerbaycan-Bakü'de yapıldı. Tek kelimeyle, bu kongre de muhteşemdi, tarihi bir olaydı. Kongreye katılan bilim adamları, "Milli Ekonomi Modeli" ile insanlığın sömürüden kurtulabileceğini müjdelediler. Kongrede, tarihi bir de karar alındı. Merkezi Türkiye'de olmak üzere, "Uluslararası Bağımsız Milli Ekonomi Modeli Birliği" kuruldu. Tabii olarak, başkanlığına da Prof. Dr. Haydar Baş getirildi.Mazlum milletleri kurtaracak ümit ışığı, geçmişte olduğu gibi, yine Türkiye'den yakıldı. Şimdi görev, bu ışığı elden ele taşıyacak kişilerindir. Bu kişiler, başta bilim adamları, medya mensupları, politikacılar ve Türk milletin her ferdidir. Aksi halde, sorumluluktan kurtulmamız mümkün değildir. Prof. Dr. Haydar Baş, yıllar önce yazdığı "Gençliğe Mesaj" şiirinde, "Bir tarih dirilicek" demiştir. Gerçekten, bir tarih diriliyor. Bunu görmemek büyük bir nasipsizliktir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018