"Ben ABD karşıtı değilim. Amerikan halkını da seviyorum. Ama ben önce kendi halkıma hesap vereceğim. ABD'den alkış istemiyorum. Hayır dediğim için vicdanım çok rahat. Hesabı sadece halkıma ve tarihe vereceğim."
Bu açıklamaların sahibi Güney Kıbrıs'ın Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos... Şu sözlerde yine "hayır" kampanyası açtığı için eleştirilen Rum Cumhurbaşkanı'na ait:
"Hayır diyerek yanlış yaptıysam geriye dönme imkanımız olur. Ama eğer evet dersek böyle bir imkanımız olmayacak..."
İsterseniz Rum liderlerin açıklamalarıyla devam edelim. Bakınız DISI partisi başkanı Anastadiadis referandumu nasıl değerlendiriyor:
"Kofi Annan belgesinin kabulüyle isteklerimiz küçük detaylar ve gecikmeler dışında tam olarak hayata geçiyor. Sınırlarımız Girne'den Karpaz'a, Larnaka'dan Baf'a kadar uzanacak. Sınır kalmayacak. 40 bin Türk askeri 6'bin'e düşecek. Zaman içinde askerlerin gitmesine biz karar vereceğiz. 130 bin Rum mallarına dönecek, 50 bini ise malların üçte birini alacak. Planın uygulanmasında sıkıntı yaşanmayacak, Türkiye ve Yunanistan uygulamayı garanti etti. Tüm kiliseler bizim olacak. Karpaz'da oluşacak fiili durum ile burası da Yunan toprağı olacak."
İşte Rum liderlerin kendilerine ve milletlerine bakış açısı bu...
En kötü ihtimali dahi hesaba katan, kendine güvenen, hesabı milletine verme duygusu taşıyan, konuyu günlük-gündelik değil tarihsel perspektif içinde gören bir anlayışa sahipler. İnsan gıpta ile bakıyor. Niye bizde yok diye?
Şu Kıbrıs süreci için bizimkilerin söylediklerini biraraya getirsek herhalde ortaya bir destan çıkar. Rum lehine bir destan...
İşte Abdullah Gül'ün 10 yıl önce TBMM kürsüsünde sarfettiği sözler:
"Eğer iktidar TBMM'nin aldığı tarihi kararları gözardı ederek, Kıbrıs'ta kazanılmış hakların pazarlıklarla ve Denktaş'a baskı yapılarak verilebileceğini düşünüyorsa büyük bir yanılgı içindedir.
Şunu bir kez daha açıkça ilan ediyoruz ki, TBMM'nin ve Türk milletinin iradesi dışında Amerika'dan veya Avrupa'dan alınacak desteklerle kimse Kıbrıs konusunda ve ülkeyi değerlendiren diğer milli meselelerde kendi başına taviz veremez, karar alamaz. Şayet hükümet şehit kanlarıyla alınan toprakları masa başında Clinton veya başkalarının hatırı için geri vermeye kalkışırsa bunun maliyetini ödemek zorunda kalacağını unutmamalıdır."
Dışişleri Bakanımızın sözleri bunlar... Bilmiyorum üzerine bir kelime eklemeye gerek var mı? "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" herhalde en çok bu hükümet için geçerli olacak.
Biz şaşkınlık diyelim, kavramın adını siz koyun.
Bu açıklamaların sahibi Güney Kıbrıs'ın Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos... Şu sözlerde yine "hayır" kampanyası açtığı için eleştirilen Rum Cumhurbaşkanı'na ait:
"Hayır diyerek yanlış yaptıysam geriye dönme imkanımız olur. Ama eğer evet dersek böyle bir imkanımız olmayacak..."
İsterseniz Rum liderlerin açıklamalarıyla devam edelim. Bakınız DISI partisi başkanı Anastadiadis referandumu nasıl değerlendiriyor:
"Kofi Annan belgesinin kabulüyle isteklerimiz küçük detaylar ve gecikmeler dışında tam olarak hayata geçiyor. Sınırlarımız Girne'den Karpaz'a, Larnaka'dan Baf'a kadar uzanacak. Sınır kalmayacak. 40 bin Türk askeri 6'bin'e düşecek. Zaman içinde askerlerin gitmesine biz karar vereceğiz. 130 bin Rum mallarına dönecek, 50 bini ise malların üçte birini alacak. Planın uygulanmasında sıkıntı yaşanmayacak, Türkiye ve Yunanistan uygulamayı garanti etti. Tüm kiliseler bizim olacak. Karpaz'da oluşacak fiili durum ile burası da Yunan toprağı olacak."
İşte Rum liderlerin kendilerine ve milletlerine bakış açısı bu...
En kötü ihtimali dahi hesaba katan, kendine güvenen, hesabı milletine verme duygusu taşıyan, konuyu günlük-gündelik değil tarihsel perspektif içinde gören bir anlayışa sahipler. İnsan gıpta ile bakıyor. Niye bizde yok diye?
Şu Kıbrıs süreci için bizimkilerin söylediklerini biraraya getirsek herhalde ortaya bir destan çıkar. Rum lehine bir destan...
İşte Abdullah Gül'ün 10 yıl önce TBMM kürsüsünde sarfettiği sözler:
"Eğer iktidar TBMM'nin aldığı tarihi kararları gözardı ederek, Kıbrıs'ta kazanılmış hakların pazarlıklarla ve Denktaş'a baskı yapılarak verilebileceğini düşünüyorsa büyük bir yanılgı içindedir.
Şunu bir kez daha açıkça ilan ediyoruz ki, TBMM'nin ve Türk milletinin iradesi dışında Amerika'dan veya Avrupa'dan alınacak desteklerle kimse Kıbrıs konusunda ve ülkeyi değerlendiren diğer milli meselelerde kendi başına taviz veremez, karar alamaz. Şayet hükümet şehit kanlarıyla alınan toprakları masa başında Clinton veya başkalarının hatırı için geri vermeye kalkışırsa bunun maliyetini ödemek zorunda kalacağını unutmamalıdır."
Dışişleri Bakanımızın sözleri bunlar... Bilmiyorum üzerine bir kelime eklemeye gerek var mı? "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" herhalde en çok bu hükümet için geçerli olacak.
Biz şaşkınlık diyelim, kavramın adını siz koyun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021