Mehmet Maruf
Endülüs uygarlığı; Afrika'da toprakla incili takas ederek yerlilere medeniyet (!) götüren, yeni dünyada bir yandan tren rayları döşerken diğer yandan 50 milyonluk Kızılderili nüfusunu yokeden, İnka, Maya, Aztek uygarlıklarını tarihe gömen, Hindistan'da kendi kumaşını pazarlamak için 40 bin kumaş ustasının kolunu kesen "Beyaz Adam"ın "Reconquista" oyunuyla yerle bir oldu. (Geniş bilgi için bakınız, Prof. Dr. Haydar Baş; Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler). Öyle ki ne hayatta kalan bir Müslüman ne de ayakta kalan bir cami bırakıldı. Kısacası sekiz asır İspanya'nın kaderinde söz sahibi olan Müslümanlar sanki bu ülkeye hiç ayak basmamışlardı.
Endülüs ve hatırlattığı herşey yok edildi ama; en dramatiği Batının bu medeniyetten nasıl etkilendiğini inkâr ederek "Adeta kendini yoktan yaratan bir tanrı" rolünü oynamasıydı. Rönesans'ı dikkatle okuyanların nasıl olup da Batının Ortaçağ karanlığından 17. yüzyıla ait bir avuç düşünürle kurtulduğunu anlaması pek mümkün değildir. Zaten modern bilim tarihçileri de bu durumda Kepler, Galileo ve Newton'u, ayrıca Gutenberg'i kutsar ve 17. yüzyılı, "Dahiler asrı" diye nitelendirir.
Francıs Bacon modern Avrupa'nın temeli olarak matbaa, barut ve mıknatısı gösterir. Fakat bunların hiçbirisi Avrupalı değildir.
Matbaa, bir tür ilkel litografya halinde ilk önce Çinliler tarafından kullanılmıştır. Türkler aracılığıyla Araplara geçtikten sonra, bir parça geliştirilmiştir. Batılılar parçalara bölünmemiş tahtadan oyulmuş matbaayı Endülüs'ten öğrendiler. Gutenberg'i zamanında yalnızca harfler ayrı ayrı oyulmaya başlandı.
Pusula, Çinlilerden Türklere, oradan Araplar aracılığıyla Avrupa'ya geçmiştir. Pusulanın Gioja d'Amalfi tarafından Avrupa'da icad edilmiş olduğu hakkındaki söylenti tamamıyla yanlıştır. Endülüs yoluyla geçtikten sonra iyileştirilmiş olması mümkündür.
Barut da, Hıristiyan milletler arasına ancak 14. yüzyılda girmiştir. Fransa'da ilk defa 1338'de kullanıldı. İngilizler Crecy Savaşından 8 yıl sonra ilk defa barutlu silah kullandılar. Oysa Müslümanlar bundan yüzyıllarca önce kuşatmalarda barut kullanıyorlardı. Barutun Batıda icat edildiği hakkındaki eski söylentiler de tamamıyla asılsızdır.
Aslında Ortaçağ krallığını yaşayan Avrupa'da Doğuya karşı ilgi Haçlı Seferleri ve Endülüs medreseleriyle artmıştır. Nüfus yoğunluğu ve merkezleşme karşısında eski Batı okul ve bilim sisteminin yetersizliği İslam dünyasıyla temas etmeyi ve genişlemeyi zorunlu kılıyordu. İlk defa rahipler arasında Fransa'da ve Normandiya'da ilk bilim hareketleri gelişti. Fransa Kralı Robert, Güney İtalya'yı, Calabria ve Sicilya'yı istila ettiği zaman İtalya medreselerini görerek oradan birçok şey nakletti. Bu suretle Sicilya ve Napoli medreseleri İslam biliminin Batıya sokulması için bir geçit görevi gördü. Birinci aşamada; İtalya İspanya ve Güney Fransa'dan birçok kimselerin Endülüs medreselerinde okumaya geldiklerini görüyoruz. Matematik, felsefe, tıp ve astronomi okuyan öğrenciler bir süre sonra yeni açılacak ilk Batı üniversitelerinin profesör adayları oldular.
Endülüs uygarlığı; Afrika'da toprakla incili takas ederek yerlilere medeniyet (!) götüren, yeni dünyada bir yandan tren rayları döşerken diğer yandan 50 milyonluk Kızılderili nüfusunu yokeden, İnka, Maya, Aztek uygarlıklarını tarihe gömen, Hindistan'da kendi kumaşını pazarlamak için 40 bin kumaş ustasının kolunu kesen "Beyaz Adam"ın "Reconquista" oyunuyla yerle bir oldu. (Geniş bilgi için bakınız, Prof. Dr. Haydar Baş; Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler). Öyle ki ne hayatta kalan bir Müslüman ne de ayakta kalan bir cami bırakıldı. Kısacası sekiz asır İspanya'nın kaderinde söz sahibi olan Müslümanlar sanki bu ülkeye hiç ayak basmamışlardı.
Endülüs ve hatırlattığı herşey yok edildi ama; en dramatiği Batının bu medeniyetten nasıl etkilendiğini inkâr ederek "Adeta kendini yoktan yaratan bir tanrı" rolünü oynamasıydı. Rönesans'ı dikkatle okuyanların nasıl olup da Batının Ortaçağ karanlığından 17. yüzyıla ait bir avuç düşünürle kurtulduğunu anlaması pek mümkün değildir. Zaten modern bilim tarihçileri de bu durumda Kepler, Galileo ve Newton'u, ayrıca Gutenberg'i kutsar ve 17. yüzyılı, "Dahiler asrı" diye nitelendirir.
Francıs Bacon modern Avrupa'nın temeli olarak matbaa, barut ve mıknatısı gösterir. Fakat bunların hiçbirisi Avrupalı değildir.
Matbaa, bir tür ilkel litografya halinde ilk önce Çinliler tarafından kullanılmıştır. Türkler aracılığıyla Araplara geçtikten sonra, bir parça geliştirilmiştir. Batılılar parçalara bölünmemiş tahtadan oyulmuş matbaayı Endülüs'ten öğrendiler. Gutenberg'i zamanında yalnızca harfler ayrı ayrı oyulmaya başlandı.
Pusula, Çinlilerden Türklere, oradan Araplar aracılığıyla Avrupa'ya geçmiştir. Pusulanın Gioja d'Amalfi tarafından Avrupa'da icad edilmiş olduğu hakkındaki söylenti tamamıyla yanlıştır. Endülüs yoluyla geçtikten sonra iyileştirilmiş olması mümkündür.
Barut da, Hıristiyan milletler arasına ancak 14. yüzyılda girmiştir. Fransa'da ilk defa 1338'de kullanıldı. İngilizler Crecy Savaşından 8 yıl sonra ilk defa barutlu silah kullandılar. Oysa Müslümanlar bundan yüzyıllarca önce kuşatmalarda barut kullanıyorlardı. Barutun Batıda icat edildiği hakkındaki eski söylentiler de tamamıyla asılsızdır.
Aslında Ortaçağ krallığını yaşayan Avrupa'da Doğuya karşı ilgi Haçlı Seferleri ve Endülüs medreseleriyle artmıştır. Nüfus yoğunluğu ve merkezleşme karşısında eski Batı okul ve bilim sisteminin yetersizliği İslam dünyasıyla temas etmeyi ve genişlemeyi zorunlu kılıyordu. İlk defa rahipler arasında Fransa'da ve Normandiya'da ilk bilim hareketleri gelişti. Fransa Kralı Robert, Güney İtalya'yı, Calabria ve Sicilya'yı istila ettiği zaman İtalya medreselerini görerek oradan birçok şey nakletti. Bu suretle Sicilya ve Napoli medreseleri İslam biliminin Batıya sokulması için bir geçit görevi gördü. Birinci aşamada; İtalya İspanya ve Güney Fransa'dan birçok kimselerin Endülüs medreselerinde okumaya geldiklerini görüyoruz. Matematik, felsefe, tıp ve astronomi okuyan öğrenciler bir süre sonra yeni açılacak ilk Batı üniversitelerinin profesör adayları oldular.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.